SORU: Üzerinde geçmişten kalma kul hakkı olan bir kişi ne yapmalıdır? Bir kişi üzerinde kul hakkıyla ölürse ahirette hak sahipleriyle nasıl hesaplaşırlar? Şayet hakkına girdiği insanlar ölmüş ise yahut onları bulması mümkün değilse nasıl davranmalıdır?
CEVAP:
Kul hakkının ağırlığı, kul hakkından ölmeden önce helalleşmek gerektiği, üzerinde kul hakkı olarak ölen kişilerin ahirette nasıl hesaplaşacakları hususlarındaki hadis-i şeriflerin bir kaçı şöyledir:
1- Buhârî ve Tirmizî’nin rivayet ettiği üzere Ebû Hureyre (r.a)’dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı (kıyamet ve hesaplaşmanın olacağı o) gün gelmeden önce daha burada iken helalleşsin. (Aksi takdirde o gün) sâlih bir ameli varsa, o zulmü nispetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı (yani sevabı yoksa), arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir…”
2- Müslim’in zikrettiği üzere Ebû Hureyre (r.a)’dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Ümmetimden müflis olan o kimsedir ki; kıyamet günü namazı, orucu ve zekâtı olduğu halde gelir. Ancak birine küfretmiş, diğerinin kanını dökmüş, bir diğerinin de malını yemiştir. Hasenatı (yani sevabı) buna, öbürüne, diğerine dağıtılır. Üzerindeki borçlar bitmeden hasenatı tükenmişse, öbürlerinin günahlarından alınır, üzerine yüklenir ve böylece ateşe atılır…”
3- Müslim ve Tirmizî’nin zikrettiği üzere Ebû Hureyre (r.a.)’dan gelen diğer bir rivayette ise Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Kıyamet günü hak sahiplerine haklarını mutlaka edâ edecekseniz. Öyle ki (boynuzsuz) koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacak; taşa niye başka bir taşın üzerine yüklenip kaldığından, adamın adamı niye yaraladığından sorulacak…”
SORU: Üzerinde geçmişten kalma kul hakkı olan kişi ne yapar? Şayet hakkına girdiği insanlar ölmüş ise yahut onları bulması mümkün değilse nasıl davranır?
CEVAP:
Başkasının örneğin malını almak hususunda hem Allah hakkı hem de kul hakkı vardır. Bu durumda Allah hakkı vardır, zira burada zulüm vardır, Allah (c.c) ise zulümden menetmiştir. Başkasının malını alma hususunda kul hakkının olduğu ise aşikârdır. Ahlâkî hususlarda “Hastalık zıddı ile tedavi edilir” kaidesi geçerlidir. Dolayısıyla bu hastalığın tedavisi için de şöyle yapmak gerekir:
1- Allah hakkının edası için; tevbe etmek, pişman olmak ve yapılan kötülüğün zıddını yapmak gerekmektedir. Örneğin; haksız yere alınan mala karşılık, kişinin kendi malından sadaka vermesi gibi…
2- Kul hakkının edası için ise; aldığı malın sahibini veya sorumlusunu bulup bu malı o kimseye iade etmesi gerekmektedir. Şayet zimmete geçen malın sorumlusunu bulup malı sahibine geri vermek imkânsız hale gelmiş ise, sahibinin adına o malı fakirlere sadaka olarak verir…
3- Kul haklarında unutmak özür değildir. Yani unutma fiili, üzerine hüküm terettüp etmesi bakımından bir özür sayılmaz/değildir. Mesela, bir kimse emanet bırakılan bir şeyi unutarak yerse tazmin eder/öder. Ama ahiretteki muaheze (ceza) cihetinden ise, Allah haklarında/hukûkullah’ta olduğu gibi (kul haklarında da unutmak) bir özürdür, günahı yoktur…