SORU: “Kinâne” denilen kişi Süfyani’nin Mehdi (a.s)’a olan biatını üç sene sonra bozduracak mıdır? Mehdi (a.s)’ın Süfyani’nin üzerine asker gönderip Süfyani’nin boğazlanması nasıl olacaktır? Süfyani içkiyi ve zinayı helal sayarak kâfir mi olacaktır?
CEVAP:
Kelb (kabilesinden) kendisine “Kinâne” denilen gözünde beyaz bir nokta buluna bir adam çıkar ve kavminden 3-9 kişiyle birlikte Sahrî’ye (Süfyani’ye) gelip; “Biz sana biat ettik ve yardım ettik, tam işleri/hükmü eline almışken (gittin) o adama (Mehdi’ye) biat ettin” derler ve (Sahrî’yi/Süfyani’yi) ayıplarlar. (Sonra devamla şöyle derler): “Allah sana bir gömlek giydirdi sen ise onu çıkarttın.” Bunun üzerine (Sahrî/Süfyani); “Ne dersiniz (Mehdi’ye) olan biatımı/ahdimi bozayım mı?” der. Onlar da; “Evet savaşacaksın, bütün ahali sana katılacak[1], tek toynaklı (at, merkep, katır, vs.) ve çift toynaklı (koyun, keçi, sığır, deve vs.) bütün hayvanlar seninle birlikte savaşa gidecek” derler ve bütün bunlarla birlikte yola koyulurlar/hareket ederler…
Diğer bir rivayette ise şöyledir: Sahrî, (Mehdi’ye) biat etmesinin üzerinden 3 sene geçtikten sonra ahdi bozar ve biattan vazgeçer/geri çekilir. Bunun üzerine Mehdi (a.s) (Sahrî’nin) üzerine bir sancak (bir bölük asker) sevk eder/gönderir. Mehdi (a.s) zamanında en büyük sancak (bölük asker) 100 kişiden ibarettir. Bu durum karşısında Kelb (kabilesi) süvarilerini, piyadelerini, develerini ve koyunlarını safa dizecektir. İki ordu birbirinin kokusunu alır almaz Kelb (kabilesi) hezimete uğrayacaktır. Mehdi (a.s)’ın ordusu onların kimini öldürür, kimini de esir alır, hatta onlardan bakire bir cariye 8 dirheme satılır. Sahrî yani Süfyani yakalanır ve esir olarak Mehdi (a.s)’a getirilir ve vadinin ortasında vadiye köprü olan tûr-i rîtâ’nın yükseltilerinin bir tarafında (olan) Kilisenin yanındaki yeryüzüne yayılmış kayanın üzerinde koyun boğazlanır gibi boğazlanır. (İşte bu hususta) Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mahrum olan/ziyana uğrayan, o gün (savaşı kaybeden) Kelb’in ganimetinde (hazır bulunmayıp) bir ip bile olsa (hazineden bir pay alamadığından) mahrum olup/ziyana uğrayandır” buyurur. Bunun üzerine; “Ya Rasûlullah! (Kelbî’nin ordusu) Müslüman oldukları halde nasıl olur da onların (mallarını) ganimet olarak alırlar ve zürriyetlerini esir ederler?” denilir. Rasûlullah (s.a.v) de şöyle buyurur: “Hamr’ı ve zina’yı helal saymalarından dolayı kâfir olmuşlardır…” (Bunu Hâkim, İbn-i Ebî Şeybe ve Taberânî rivayet etmiştir…)
(el-İşâatü li-Eşrâti’s-Sâati, Müellif; Şerif, Seyyid Muhammed b. Rasûl el-Hüseynî el-Berzencî)
[1] Yukarıda, anlaşılması kolay olsun diye kısaca “bütün ahali” diye tabir ettiğimiz cümle asıl metinde şöyle geçmektedir: Annesi senden büyük olan bütün Âmiriyyeli kadınlar sana tabi olacak ve senin peşinden gelecektir, (Benî Âmir kabilesi Araplarda meşhur bir kabiledir). Yani burada, Sahrî’ye tabi olacak kızların yaşlarının bir erkeği baştan çıkaracak ve genç ve kuvvetli yaşta olmaları kastedilmektedir. Şöyle ki, bir savaşta genç ve kuvvetli erkeklerin bulunması yaşlı ve işe yaramaz erkeklerden nasıl daha faydalı ve iyi ise, burada da eli kılıç tutabilecek genç ve kuvvetli kızların savaşta bulunması Sahrî’ye katılıp onun yanında savaşması öyle faydalı olacağından böyle denilmiştir. “Annesi senden büyük olan” demesinin nedeni şudur; annesi yaşça Sahrî’den küçük olan genç kızlar normal bir genç kız değil de çocuk veya bebek yaşta olacaklarından Sahrî’nin ordusuna katılsalar bile savaşta bir işine yaramayacağından “Annesi senden büyük olan” diye tabir etmiştir…