SORU: Şevval ayındaki altı günlük orucu peş peşe veya aralıklı tutmanın hükmü nedir? Şevval orucunu tutmaya Ramazan bayramının birinci gününden hemen sonra başlamanın hükmü nedir? Şevval ayında altı gün oruç tutmanın hükmü nedir? Bir kimse hangi ay olduğunu belirtmeden bir ay aralıksız oruç tutmayı nezreder ve yasak günlerden olsa bile bir gün bırakırsa ne yapması gerekir? Muayyen olmayan veya muayyen olan bir ayın orucu nezredildiğinde orucun sayı hesabı ile mi yoksa hilale göre mi tutulması lazımdır? Muayyen olmayan veya muayyen olan bir ayın yahut belirli günlerin orucu nezredildiğinde oruçlar aralıksız peş peşe mi yoksa aralıklı mı tutulur? Bir kimse aralıklı oruç tutmayı nezreder de, aralıksız tutarsa caiz olur mu? Bir kimse, “Allah için Ramazan orucu gibi bir oruç boynuma borç olsun” derse, nezrettiği orucu nasıl tutmalıdır? Bir kadın bir ay oruç tutmayı nezrederse nasıl davranır? Bir kimse muayyen/belirli bir ay oruç tutmayı nezreder de bir gün tutmazsa yeniden başlaması gerekir mi?
CEVAP:
Şevvalde altı gün tutulan orucu aralıklı tutmak menduptur. Ama muhtar olan kavle göre peş peşe tutmak da mekruh değildir.
el-Hidâye sahibi “Tecnîs” adlı eserinde şunları söylemiştir: “Ramazan Bayramından sonra altı gün aralıksız oruç tutmayı Ulemadan bazıları mekruh saymıştır. Muhtar olan kavle göre (altı gün Şevval orucunu peş peşe tutmakta) bir beis yoktur. Çünkü (bunun) mekruh olması, (kişinin) bu orucu Ramazandan saymasından emin olunamadığı içindir, (zira bu orucu Ramazandan addetmekle kişi) Hıristiyanlara benzemiş olur. Fakat şimdi bu mana (bu tarz bir anlayış tehlikesi) kalmamıştır.” Ebulleys’in Kitâbü’n-Nevâzil’inde, Husâmü’ş-Şehîd’in el-Vâkıat’ında, el-Muhîti’l-Burhânî’de ve ez-Zahîre’de de buna benzer sözler vardır.
el-Gâye’de Hasan b. Ziyâd’ın (altı gün Şevval orucunu tutmakta) bir beis görmediği ve “Ramazan (ayı orucuyla) bu günleri ayırmak için (Ramazan) Bayramı günü yeterlidir” dediği rivayet olunmuştur. Yine aynı eserde kaydedildiğine göre, müteahhirîn Ulemanın çoğunluğu (altı gün Şevval orucunu tutmakta) bir beis görmemişler, sadece, aralıklı mı yoksa aralıksız mı tutulmasının efdal (daha faziletli) olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir.
el-Hakâık adlı eserde açıklandığına göre, (altı gün Şevval) orucunu Bayram gününe bitişik olarak (birinci günden hemen sonra) tutmak İmam Mâlik’e göre mekruhtur, Ulemamız ise (aralıklı mı yoksa aralıksız mı tutulmasının efdal olduğu) hakkında ihtilâf etmiş olsalar da bize göre (altı gün Şevval orucunu Bayram gününe bitişik olarak tutmak) mekruh değildir. İmam Ebû Yusuf’tan bir rivayete göre, o, (altı gün Şevval orucunun) aralıksız tutulmasını mekruh görmüştür. Fakat muhtar olan kavle göre bunda bir beis yoktur. el-Vâfî, el-Kâfî ve el-Musaffâ’da “Mâlik’e göre mekruhtur, bize göre mekruh değildir” denilmektedir. Bu mevzunun tamamı Allâme Kâsım’ın “Tahrîru’l-Akvâl fi Savmi’s-Sitti min Şevvâl” adlı risalesinde olup bu risalede, Tübbanî’nin manzumesinde ve (keza) onun şerhindeki “kerahetin (mekruh olduğunu söyleyen kavlin) mutlak olarak Ebû Hanife’ye nisbet edilip esah olanın da bu olduğu” meselesini reddetmiş ve usûl denilen ana kitaplarda rivayet olunmadığını, (keza) Tübbânî’nin daha önce kimse tarafından sahih denilmemiş zayıf bir kavle sahih dediğini, delilsiz yalancı bir iddia ile sevabı çok olan bir ibadeti kaldırmayı kastettiğini söylemiş, sonra da mezhebimizin kitaplarından birçok ibareler nakletmiştir. Bu risaleye müracaat ediniz.
(Şevval ayındaki) mekruh olan aralıksız oruç, (Ramazan) Bayramı günü oruç tutup, ondan sonra beş gün daha eklemektir. Bayram günü oruç tutmazsa mekruh olmaz. Bilakis müstehap ve sünnet olur.
Bir kimse muayyen olmayan (yani hangi ay olduğunu belirtmeden) bir ay aralıksız oruç tutmayı nezreder ve yasak günlerden olsa bile bir gün bırakırsa (tutmazsa), yeniden başlar (hepsini yeniden tutar). Çünkü bir ay içerisinde (oruç tutulması) yasak günler olmamasına rağmen “aralıksız” (peş peşe olma) vasfını ihlâl etmiştir. Sene bunun hilâfınadır (yani bir senenin orucu nezredildiğinde sene, oruç tutulması yasak günlerden hâlî değildir). (Yukarıda zikredilen “bir ay içerisinde yasak günler olmamasına…”) cümlesi bir itirazın cevabı olup itiraz şudur: (Nezirde bulunan kişinin nezri) yasak günlerden olsa idi, (yasak günde) orucu bozması vacip olduğundan dolayı (bozmak) zaruri idi. Binaenaleyh yeniden başlamayıp (bozduğu) o (yasak günü) arkasından kaza etmesi gerekmekteydi. Nitekim seneyi belirlemeyip peş peşe olmasını şart koştuğu durumda, (yasak günlerde iftar edip, sadece yasak günleri kaza edecek, tekrar yeniden başlamayacaktı. O halde burada da öyle olması gerekmez miydi?). Cevap: (Seneyi belirlemeyip peş peşe olmasını şart koştuğu durumda) aralıksız oruç tutacağı sene, yasak günlerden hâlî değildir. (Ancak) ay bunun hilâfınadır (bu durumda ay içinde yasak günler yoktur, zira ay belirli bir ay değildir, içinde yasak olmayan bir ay tutulabilir). es-Sirâc’ın şu ifadesi bu izaha göredir: “Bir kadının temiz olduğu günler bir ay veya daha çok ise, temizlik günlerinin başında (hayzı hemen biter bitmez) oruç tutar (ki oruç günleri bölünmüş olmasın). (Nezir orucunu temizlik) günlerinin ortasında tutar da (oruç günlerindeyken) hayzını görürse yeniden başlar. Bir aydan az bir müddet içerisinde hayız görüyorsa (yani temizlik müddeti bir ay sürmüyorsa) aralıksız kaza eder.”
(Muayyen olmayan yani hangi ay olduğunu belirtmeden bir ayın orucu nezredildiğinde) orucun sayı hesabı ile tutulması lazımdır, bu oruç ay (hilal) hesabına göre tutulamaz. (Nezredilen ay) muayyen (belirli bir) ay ise, hilâle göre hesap edilir.
(Muayyen olmayan bir ayın orucunun nezredildiği durum): Musannıf, (nezreden kişinin, nezirde bulunurken orucun aralıksız olmasını) açıkça belirttiği zaman, aralıksız tutmanın lazım geleceğini ifade etmiştir. Keza, (aralıksız olmasını açıkça söylemeyip sadece buna) niyet ederse hüküm yine budur (oruç aralıksız tutulmalıdır). Fakat (aralıksız tutacağını) açıkça söylemez, buna niyet de etmezse muhayyerdir, dilerse aralıksız tutar, dilerse aralıklı tutar. (Nezirde bulunurken) “ay” mutlak (yani hangi ay olduğu belirtilmeden) zikredilirse hüküm budur.
Muayyen (belirli) bir ay yahut muayyen birkaç gün nezrederse, aralıksız tutacağını söylememiş olsa bile, aralıksız tutması lazım gelir.
el-Bahır’da şöyle denilmiştir: “Bir kimse aralıksız oruç tutmayı nezreder de, aralıklı tutarsa caiz olmaz, fakat bunun aksi caizdir (yani aralıklı oruç tutmayı nezreder de, aralıksız tutarsa caizdir).”
el-Minah’ta da şöyle denilmiştir: “Bir kimse, “Allah için Ramazan orucu gibi bir oruç boynuma borç olsun” derse, vaciplik bakımından onun gibi olmasını kastettiği takdirde, aralıklı tutabilir. Aralıksız olmasını kastettiği takdirde, aralıksız tutması gerekir. Hiçbir kastı yoksa aralıklı tutabilir.”
Muayyen bir ay nezirde (yani hangi ay olduğunu belirterek o ayın orucunu nezrettiğinde) ise (bir gün tutmadığında) yeniden başlamaz. Zira vaktinden sonra (tutulması) kaza olur. (Çünkü örneğin, nezrettiği) ayın son gününde iftar ettiğinde (bir gün iftar ettiğinden dolayı tekrar yeniden başlaması gerektiğini söylersek, nezrettiği oruçların) hepsini (belirlediği) vaktin dışında (tutmuş) olur. Ama (örneğin nezrettiği) ayın onuncu günü orucu bozduğunu (farzedersek ve bir gün oruç tutmadığından dolayı tekrar yeniden başlaması gerektiğini söylersek), ayın on birinden itibaren yeniden başlayıp bir ayı tamamladığında ise bu durumda orucun bir kısmını (nezredilen) vakitte (tutmuş) bir kısmını da (nezredilen) vaktin dışında tutmuş olur. (Orucun, nezirde belirtilen vakitten sonra tutulması kaza olup) bunda geceden niyet etmesi şarttır. Eda ise kazadan daha hayırlıdır. (İbn-i Âbidîn, Oruç Bahsi)