SORU: Adak adanan siğa/söz ile yemin etmeye niyet edilebilir mi? Adak adanan söz ne zaman yemin ne zaman nezir sayılır?
CEVAP:
Nezir siğasının (kipinin) hem nezirle birlikte, hem de nezirden ayrı olarak yemin olma ihtimali vardır. Onun için altı suret meydana gelmiştir ki, Musannıf bunları şöyle izah etmiştir:
1-) Oruç nezrettiği siğa ile hiçbir şeye niyet etmemesi
2-) Sadece nezre niyet edip, yemine (menfi-müspet hiçbir) niyet etmemesi
3-) Nezre niyet edip, yemin olmamasına da niyet etmesi
Bu üç surette siğa (nezirde kullanılan söz/kip) ile amel edilerek ittifakla sadece nezir olur.
4-) Yemine niyet edip, nezir olmamasına niyet etmesi
Bu surette (nezirde bulunan kişinin) tayini/belirlemesi ile amel edilerek, ittifakla yalnız yemin olur. Orucunu bozarsa, yemininden döndüğü için keffaret vermesi icabeder.
Çünkü “Allah için filan iş boynuma borç olsun” demesi, iltizama (kendi üzerine vacip kılmaya) delalet eder. Bu söz, (söylenilen şeyin) nezir (olduğu) hususunda açık olup, (hiç bir şeye) niyet (olmasa da) nezre yorumlanır/hamlolunur. (Bu söz ile nezre) niyet olununca evleviyetle (nezre) hamledilir. Lakin (bu sözün) nezir olmamasını niyet ederse, lâzımı söyleyip melzûmu kastetmek kabilinden yemin olur (“filan iş boynuma borç olsun” kavlinde “lâzım” “yapılacak iş” olup “melzûm” ise onu yapmayı vacip kılan yemindir). Çünkü vacip olmayan bir şeyi vacip kılmakla, (vacip kılınan) o şeyi terk etmenin haram olması lazım gelir ki, mübahı haram kılmak ise yemindir.
5-6) Her ikisine (hem nezre hem yemine) yahut nezri nefyetmeksizin yemine niyet ederse
Her iki surette de hem yemin, hem nezir olur. Hatta oruç tutmazsa, umûmu’l-mecaz ile amel ederek, nezir için kaza, yemin için keffaret icabeder. (Umûmu’l-mecaz; lafzı, hakiki ve mecazi manalara şamil olan külli bir manada kullanmak demektir. Burada da hem hakiki mana olan nezri hem de mecazi mana olan yemini kapsayan bir nezir lafzı kullanılmış olduğundan hem nezir hem yemin olmuş olur.)
İmam Ebû Yusuf buna muhaliftir; ona göre birinci (yani her ikisine birden niyet ettiği) durumda nezir olup, ikinci (yani nezri nefyetmeksizin yemine niyet ettiği) durumda ise yemin olur. Çünkü bu (adağın adandığı) sözde nezir hakikat, yemin ise mecazdır. Hatta birinci, niyete bağlı olmayıp (yani nezir, ona niyet etmeye bağlı olmayıp), ikinci (yani yemin ise ona niyet etmeye) bağlıdır. Binaenaleyh (kişi) her ikisine de uymaz (yerine getirmez). Sonra mecaz bir niyet ile taayyün eder. İkisi birden niyet edildiği zaman da hakikat tercih olunur.
Tarafeyn’in (İmam Âzam ile İmam Muhammed’in) delilleri ise şudur: (Her iki surette de hem yemin, hem nezir olup nezir için kaza, yemin için keffaret gerekmesi “umûmu’l-mecaz ile amel edildiğinden dolayıdır.”) İki cihet, yani nezir ciheti ile yemin ciheti arasında bir zıddiyet yoktur. Çünkü ikisi de vücup iktiza ederler (o işi kişinin üzerine vacip kılarlar), şu kadarı var ki, nezir liaynihî, yemin ise ligayrihî vücup iktiza eder, (nezir kendisi için yani kişinin söylediği siğa icabı o işi vacip kılar, yemin ise başkası için yani Allah Teâlâ’nın ismini korumak için söylenilen işi vacip kılar). Binaenaleyh her iki delil ile amel etmiş olmak için ikisini bir araya toplarız. Tıpkı (bir hibede), hem hibe yapılır (hem de) ivaz (bedel) şartı koşulursa, (bu durumda) yapılan hibede teberru ciheti ile muâvaza cihetlerini bir araya topladığımız gibi (burada da böyledir). (İbn-i Âbidîn, Oruç Bahsi)