SORU: Oruç tutmamayı mübah kılan ârızî şeyler nelerdir? Ârızî şeylerden murad nedir? Bir kimse leş veya domuz eti yemeye yahut kan veya şarap içmeye zorlanırsa ne yapar, haram olan bu fiilleri yapması hangi durumlarda mübahtır? Kişi, dinden çıkarıp küfre sokan kelimeyi söylemeye; öldürmek, uzuv kesmek veya şiddetli dövmekle zorlanırsa ne yapar? Kişi, orucu veya namazı bozmaya; öldürmek, uzuv kesmek veya şiddetli dövmekle zorlanırsa ne yapar? Bir gâzi/mücahid, düşmanla Ramazanda savaşacağını yüzde yüz bilir de, şayet iftar etmez/orucu bırakmazsa zayıf düşeceğinden korkarsa ne yapar?
CEVAP:
Musannıf (bundan sonra oruç tutmamayı mübah kılan ârızî şeyleri zikretmeye başlamıştır).
(Oruç tutmamayı mübah kılan ârızî şeyler) 1-Yolculuk, 2-Gebelik, 3-Çocuk emzirmek, 4-Hastalık, 5-İhtiyarlık, 6-Zorlama/ikrah, 7-8-Şiddetli susuzluk veya açlık sebebi ile olsa bile helâk olma korkusu veya akıl noksanlığı, 9-Yılan sokmasıdır.
Burada ârızî (şeylerden) murad, insana, oruç tutmamayı mübah kılan (sonradan) bir hal meydana gelmesidir. (Bu ârızî şeylerin) mecmuu/toplamı dokuz eder ki ben (İbn-i Âbidîn) onları şu kıta ile nazma (şiire) çektim: “Orucun ârızî hususları ki bu ârızî şeyler hâsıl olunca kişi için oruçta iftar etmesi affolunup (bunlar) dokuz (olarak) yazılır; hamilelik, emzirme, ikrah, sefer, hastalık, cihad, açlık, susuzluk, ihtiyarlık.”
İkrah bahsinde beyan edildiğine göre, bir kimse lâşe, kan veya domuz eti yemeye yahut şarap içme hususlarına; hapis, (şiddetli olmayan) dövme veya bağlamak gibi (o işi yapmak zorunda) muztar bırakmayan bir sebeple zorlanırsa/mukrah olursa, o işi yapması helâl olmaz.
(Fakat lâşe, kan veya domuz eti yemeye yahut şarap içmeye); öldürmek, (herhangi bir) uzuv kesmek veya şiddetli dövmek gibi (o işi yapmak zorunda) muztar bırakan bir şeyle zorlanırsa, o işi yapması helâl olur. Şayet (mukrah olan kişi bu ikinci durumda) sabreder de öldürülürse günahkâr olur.
(İkrah iki çeşittir, birincisi; mülci’/muztar bırakan ki rızayı yok edip ihtiyarı/seçme hakkını ortadan kaldırandır, örneğin öldürmek, uzuv kesmek veya şiddetli dövmek gibi. İkincisi; gayr-i mülci’/muztar bırakmayan ki rızayı yok edip ihtiyarı/seçme hakkını ortadan kaldırmayandır, örneğin hapsetmek, şiddetli olmayan dövme ve bağlamak gibi.)
(Kişi, dinden çıkarıp) küfre (sokan kelimeyi söylemesi) için muztar bırakan (öldürmek, uzuv kesmek veya şiddetli dövmek gibi) bir şeyle zorlanırsa/mukrah olursa, kalbi îmanla mutmain olmak şartı ile küfür kelimesini söyleyebilir/ruhsat verilir. Ama sabreder de (öldürülürse) sevap kazanır.
Allah Teâlâ’nın sair hakları da böyledir, örneğin orucu ve namazı bozmak, Harem-i Şerif’in avını öldürmek, ihramlı iken (av hayvanı) öldürmek ve farziyeti Kitap’la/Kur’an ile sabit olan her şey (böyledir yani öldürmek, uzuv kesmek veya şiddetli dövmek gibi muztar bırakan bir ikrah durumunda bunları yapmasına ruhsat olduğu gibi, eğer sabreder de öldürülürse mükâfat elde eder).
Birincide (yani lâşe, kan veya domuz eti yemeye yahut şarap içmeye; öldürmek, herhangi bir uzuv kesmek veya şiddetli dövmek ile mukrah olduğu durumda) sabrettiği takdirde günahkâr olması, bu sayılanlar (yani lâşe, kan veya domuz eti yemek yahut şarap içmek) zaruret halinde haram olmaktan istisna edildiği içindir. Haramdan istisna edilen şey ise helaldir. Küfür kelimesini söylemek (hususundaki ruhsat) böyle değildir (yani zaruret hali küfür kelimesini söylemeyi helal kılmamıştır). Çünkü onun haramlılığı kalkmış değildir, sadece (bu durumda küfür kelimesini söylemekten mütevellid olan) günahın sâkıt olmasından dolayı (küfür kelimesini söylemeye) ruhsat verilmiştir. Bundan dolayı el-Bahır sahibi burada el-Bedâyi’den naklen hasta veya yolcu iken orucunu bozmaya zorlanan/mukrah kimse ile sıhhatli ve mukim (iken mukrah olan kimse) arasında fark ortaya koymuş ve “birincide (hasta veya yolcu iken yapması istenilen haram) işi yapmaz da öldürülürse günahkâr olur, ikincide (sıhhatli ve mukim iken ise) günahkâr olmaz” demiştir.
(Şiddetli susuzluk veya açlık sebebi ile olsa bile helâk olma korkusu olan kişiye örnek), çalışmaktan bitap düşüp de oruç tutarsa helak olacağından korkan câriye’dir (ki bu cariye oruç tutmayabilir).
Hükümet müteahhidi (yani ihale ile hükümete inşaat işi yapan) kimse tarafından, sıcak günlerde ivedilikle yapılması gereken bir bina yapımında/inşaatta çalıştırılan ve bu işte çalışırken helâk olacağından veya aklının azalacağından korkan kişi de (oruç hususunda) câriye gibidir (bu kimse oruç tutmayabilir).
el-Hulâsa’da beyan edildiğine göre, bir gâzi, düşmanla Ramazanda harbedeceğini yakînen/yüzde yüz bilir de, eğer iftar etmez/orucu bırakmazsa zayıf düşeceğinden korkarsa, oruç tutmayabilir.
(Oruçlu bir kimseyi) yılan sokar da (helak olmaktan korkarsa), kendisine faydalı bir ilâç içebilir. (İbn-i Âbidîn, Oruç Bahsi)