Kadının yanında mahremi olmadan yolculuğa çıkması hususunda hadis var mıdır?

SORU: Kadının yanında mahremi olmadan yolculuğa çıkması hususunda hadis var mıdır?

CEVAP:

Konu ile ilgili bazı hadisler şöyledir:

1- Müslim’in zikrettiği üzere Ebû Hureyre (r.a)’dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hiç bir Müslüman kadına, yanında kendisine nikâhı haram olan bir adam bulunmaksızın bir gecelik yere sefer etmesi helâl değildir.”

2- Buhârî ve Müslim’in zikrettiği üzere Ebû Hureyre (r.a)’dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadına, bir gece ve gündüz devam edecek bir mesafeye, yanında bir mahremi olmadıkça gitmesi helal değildir.”

3- Buhârî ve Müslim’in zikrettiği üzere Ebû Said Hudrî (r.a)’dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadın, yanında kocası veya mahremi bulunmadan iki gün sürecek yolculuğa çıkmasın.”

4- Müslim’in zikrettiği üzere Abdullah b. Ömer (r.anhuma)’dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiç bir kadına, yanında mahremi olmaksızın üç gecelik yere sefer etmek helâl değildir.”

5- Buhârî ve Müslim’in zikrettiği üzere Ebû Said Hudrî (r.a)’tan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadın, yanında mahremi bulunmadan üç gecelik yere yolculuk etmesin.”

6- Müslim’in zikrettiği üzere Ebû Said Hudrî (r.a)’tan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadın, beraberinde mahrem olmadıkça üç gecelik mesafenin üstünde uzağa sefer etmesin.”

7- Müslim’in zikrettiği üzere Ebû Hureyre (r.a)’dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadın, yanında mahremi olmadıkça sefere çıkamaz.”

8- Neylü’l Evtâr’da zikredildiği üzere İbn-i Abbas (r.anhümâ)’dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sakın herhangi bir kadın yanında kocası olmadan haccetmesin.”

9- Buhârî ve Müslim’in zikrettiği üzere İbn-i Abbas (r.anhümâ)’dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sakın bir erkek, yanında mahremi olmadıkça yabancı bir kadınla yalnız kalmasın.”

10- Müslim’in zikrettiği üzere Abdullah b. Abbas (r.anhuma)’dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v) okuduğu bir hutbesinde: “Sakın bir adam, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın. Bir kadın da ancak mahremi ile yolculuğa çıksın” buyurdu. Bunun üzerine bir adam ayağa kalkarak: “Ya Rasûlullah! Benim hanımım hac için yola çıktı. Ben de filan savaşa gitmek üzere yazıldım” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Öyleyse git karınla birlikte hac yap!” diye emretti.

11- Buhârî’in zikrettiği üzere Adiy b. Hâtim anlatıyor: “Ben Rasûlullah (s.a.v)’in şehrinde iken ona birisi gelip yokluktan yakındı, sonra da bir başkası gelip yol kesme olayından yakındı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) bana dönerek; ‘Adiy, Hîre şehrini gördün mü?’ dedi. (Hîre, Irak’ta bir şehirdir.) (Ben);  ‘Hakkında bilgiler aldım ama onu görmedim’ dedim. Rasûlullah (s.a.v); ‘Eğer ömrün uzun olursa, devesine binmiş bir kadın yolcunun, Allah’tan başka hiçbir kimseden korkusu olmaksızın Hîre’den kalkıp, Kâbe’yi tavaf etmek üzere yolculuk edeceğini kesin olarak göreceksin’ dedi. ‘Kendi kendime; ‘Tay kabilesinin, ortalığı kasıp kavuran yol kesicileri ne olacak?’ dedim.

Hadisin devamında Rasûlullah (s.a.v); İran hükümdarının hazinelerinin Müslümanlar tarafından ele geçirileceğini, insanların verilen altını (zekâtı) kabul etmeyecek kadar zenginliğin artacağını da haber verir.

Adiy b. Hâtim; “Ben Hîre’den yalnız başına yola çıkan bir kadının Allah’tan başka korkacağı bir şey olmaksızın gelip Kâbe’yi tavaf ettiğini ve İran hazinelerinin ele geçirildiğini gördüm, yaşayanlar diğerlerini de göreceklerdir” demiştir.

(İbn-i Âbidîn, Mevâhibü’l-Celîl fî Şerhi Muhtasari’ş-Şeyh Halil Malikî, Tefsir-ü Mustafa’l Adevî, Tefsirü’l Münîr, Ahkamu’l Kur’an li’t-Tahâvî, Sübülü’s-Selâm, Neylü’l Evtâr, Bidâyetü’l Müctehid, el-Fevâkihu’d-Devânî alâ Risaleti İbn-i Ebî Zeyd, Metnü’r-Risale (Malikî), el-Hâvi’l Kebîr li’l Mâverdî, el-İbtihâc-ü Tezhîb-i Muğni’l Muhtâc, el-Furu’ li-İbn-i Müflih Hanbelî, el- Muğnî Hanbelî, el-Huccetü li’ş-Şeybânî Hanefî, Ta’rîfât li’l Cürcânî, Külliyyât li’l Kefevî, Câmiu’l Ulûm fî Istılâhâti’l Fünûn, Mebsût li’s-Serahsî, Hâşiyetü’l Adevî alâ Şerhi Muhtasar Halil Huraşî, Mecmû’ Şerhu’l Muhezzeb li’n-Nevevî, Şerhu’l Müntehâ li’l Behûtî, Cezîrî -dört mezhebe göre- İslam Fıkhı ve Zühaylî -dört mezhebe göre- İslam Fıkhı)