SORU: Kadın kocasının izni olmadan nafile veya vacip yahut farz oruç tutabilir mi? Kadın kocasından izinsiz ne zaman nafile oruç tutabilir? Kadın kocası men etse bile ne zaman nafile oruç tutabilir? Kadın kocasının izni olmadan nafile hac için ihrama girse, kocasının bu ihramı bozdurmaya hakkı var mıdır, nafile namazlarda durum nasıldır? Bir işçi patronunun rızası olmadan nafile oruç tutabilir mi? Bir adamın kızı, anası ve kız kardeşi adamın izni olmaksızın nafile oruç tutabilirler mi? Anne ile babadan biri çocuğunun hastalanacağından korkarak onu oruç tutmaktan men ederse çocuk nasıl davranmalıdır?
CEVAP:
Kadın, kocasının izni olmaksızın nafile oruç tutamaz. Yani tutması mekruhtur. Öyle anlaşılıyor ki, kadın oruca başlamışken (kocasının izni olmadan oruç tutmadan dolayı hâsıl olan) günahı gidermek için (orucu) bozabilir, (dolayısıyla) bu bir özürdür. Bu durumda (musannıfın) bu meseleleri ne münasebetle/niçin burada zikrettiği anlaşılmaktadır. Düşün!
Musannıf, (kocasının izni olmadan kadının tutamayacağı oruç hususunda) nafileyi mutlak zikretmiştir. Binaenaleyh (bu durum) aslı nafile olup, bir sebeple vacip olan orucu da kapsamaktadır. Onun için el-Bahır sahibi el-Kınye’den naklen şöyle demiştir: “Nafile (oruç), nezir/adak (adama) veya yemin (etme sebebiyle meydana gelen) oruçlar gibi vücûbu (yani kadının üzerine vacip oluşu) Allah tarafından değil de kadın tarafından (kaynaklanan) her oruçtan erkek karısını men edebilir. Allah tarafından kaynaklanan oruç ise (böyle değildir), örneğin Ramazanın kazası gibi. Köle de öyledir, ancak köle karısına zıhâr yaparsa (zıhâr) keffaretini oruçla ödemesine (efendi) mâni olamaz, çünkü buna kadının hakkı taalluk etmiştir.”
Ancak (kadının oruç tutmasının) kocasına bir zararı olmayacaksa (o takdirde nafile oruç tutabilir). Meselâ kocası hasta veya yolcu yahut hac veya umre için ihramlı olursa, karısının nafile oruç tutmasına mâni olamaz, buna rağmen yine de (kocası) menetse bile kadın (nafile oruç) tutabilir. Çünkü (kocanın karısını oruçtan) menetmesi, cima hakkını alabilmek için idi. (Zikredilen) bu durumlarda ise kadının orucunun ona bir zararı olmadığından dolayı (kocanın) mâni olmasının bir manası kalmaz.
Zahîriyye sahibi, (koca zarara uğrasa da uğramasa da karısını) mutlak surette (nafile oruçtan) men edebileceğini söylemiş, el-Bahır sahibi de bunu daha münasip görmüştür, çünkü o anda kocası cinsî münasebette bulunmasa bile oruç kadını zayıflatır.
Nehir sahibi de şöyle demiştir: “Bence (kocanın karısını nafile oruçtan) men edebilmesini zarar (olması durumuna havale etmek), (kocanın karısını nafile oruçtan) men edememesini de zarar bulunmamasına havale etmek daha iyidir. Zira (kesinlikle malumdur ki), bir gün oruç tutmak kadını zayıflatmaz (böylece oruç kadını zayıflatır engeli ortadan kalkmış oldu), o halde (orucun) kadının cimasına mâni olmasından başka bir (engel) kalmaz -ki bu ise kocasına zarardır- kocası hasta veya yolcu olmasıyla da bu zarar ortadan kalktığından (kadının bu durumlarda nafile oruç tutması) caiz olur.”
Kocası (yukarıda zikredilen durumlarda) orucunu bozdurursa -ki kocasının buna hakkı vardır- (kocanın nikâhı altındayken) kazası onun (kocanın) izniyle yahut ondan (beynûne-i kübrâ ve beynûne-i suğrâ ile) boşanıp (ayrıldıktan) sonra (kadına) vacip olur. Bu cümlenin mefhûm-u muhalifini alırsak, ric’î talâk ile boşandığında kaza vacip değildir manası anlaşılır.
el-Bahır’da el-Hâniyye’den naklen şöyle denilmiştir: “Kadın kocasının izni olmadan nafile hac için ihrama girse, kocası ihramını bozdurabilir. (Nafile) namazlar hakkında da (durum) böyledir.” Köle de keza böyledir.
Köle ve köle hükmünde olan câriye, müdebber köle ile ümmü veled bir kimse efendisinin izni olmadan oruç tutarsa caiz olmaz. Yani tutması mekruhtur. (Efendisi) orucunu bozdurursa onun izniyle yahut âzâd edildikten sonra kaza eder.
el-Hâniyye sahibi, “ancak sahibi orada yoksa ve bundan ona bir zarar gelmeyecekse o zaman tutabilir” demiştir, yani (kölenin hükmü de) “kadın gibidir” demek istemiştir. Fakat el-Muhît ve diğer kitaplarda, “(efendisine) zarar gelmese de (köle oruç) tutamaz. Çünkü bunların gelirleri, sahiplerinin mülküdür. Kadın öyle değildir. Kadının getirdiği gelirler/faydalar kocasının mülkü değildir, (kocanın) sadece kadına cima hakkı vardır” denilmiştir. el-Bahır sahibi bunu kabule daha yakın görmüştür. Çünkü köle, farzlardan başka ibadetlerde hürriyet aslı üzerine kalmış değildir (sadece farzlar hususunda hürriyet üzeredir), nafileler hususunda ise hürriyet üzere değildir.
Şârih ücretle çalışan işçiden bahsetmemiştir. es-Sirâc’da şöyle denilmiştir: “Şayet işçinin orucu, patronuna zarar verirse, meselâ hizmeti noksanlaşır (işini tam yapamazsa), patronunun izni olmadan nafile oruç tutamaz. (Lakin işçinin orucu patronuna zarar vermezse nafile oruç) tutabilir. Çünkü patronun hakkı menfaattedir (işçinin verdiği hizmettedir/sağladığı faydadadır). Menfaat (hizmet/fayda) eksilmezse (patronun işçisini nafile oruçtan) menetmeye hakkı yoktur.
Ama bir adamın, kızı, anası ve kız kardeşi adamın izni olmaksızın oruç tutabilirler. Çünkü onların menfaatlerinde (gelirlerinde ve hizmetlerinde adamın) bir hakkı yoktur.”
Ben (İbn-i Abidîn) derim ki: Anne ile babadan biri, çocuğunun hastalanacağından korkarak onu oruç tutmaktan men ederse, -anne-babadan birisinin çocuğunun orucu bozması üzerine yemin etmesi meselesindeki (hükmü) alarak- (burada da çocuğun anne-babasına) itaat etmesinin daha faziletli olması gerekir. (İbn-i Âbidîn, Oruç Bahsi)