İtikâftaki kimse, mescidin içinde veya dışında, ön veya arka yoldan, gece veya gündüz, kasten veya unutarak cima ederse itikâfı bozulur mu? İtikâftaki kimsenin karısını öpmesi, dokunması ve (tefhîz) uyluktan faydalanması caiz midir? İtikâftaki kimse, öper, dokunur ve uyluktan faydalanır da menisi gelir veya gelmezse itikâfı bozulur mu? İtikâfçıya öpme, dokunma ve tefhîz gibi cimaya ileten sebeplerin haram kılındığını öğrendik. O halde neden, oruçta ve hayız halinde de cima haram olmasına rağmen, öpme, dokunma ve tefhîz gibi cimaya ileten sebepler de haram kılınmamıştır? İtikâfçının düşünerek veya bakarak menisi gelirse veya geceleyin sarhoş olursa yahut unutarak yemek yerse itikâfı bozulur mu? İtikâfçı kasten yer veya ve dinden dönerse itikâfı bozulur mu? İtikâfta bayılır veya delirirse itikâfı bozulur mu?

SORU: İtikâftaki kimse, mescidin içinde veya dışında, ön veya arka yoldan, gece veya gündüz, kasten veya unutarak cima ederse itikâfı bozulur mu? İtikâftaki kimsenin karısını öpmesi, dokunması ve (tefhîz) uyluktan faydalanması caiz midir? İtikâftaki kimse, öper, dokunur ve uyluktan faydalanır da menisi gelir veya gelmezse itikâfı bozulur mu? İtikâfçıya öpme, dokunma ve tefhîz gibi cimaya ileten sebeplerin haram kılındığını öğrendik. O halde neden, oruçta ve hayız halinde de cima haram olmasına rağmen, öpme, dokunma ve tefhîz gibi cimaya ileten sebepler de haram kılınmamıştır? İtikâfçının düşünerek veya bakarak menisi gelirse veya geceleyin sarhoş olursa yahut unutarak yemek yerse itikâfı bozulur mu? İtikâfçı kasten yer veya ve dinden dönerse itikâfı bozulur mu? İtikâfta bayılır veya delirirse itikâfı bozulur mu?

CEVAP:

Mescidin dışında olsa bile, ferce yani ön ve arka (yoldan birine) cima etmekle, meni insin inmesin itikâf bozulur. Bu (cimanın), gece veya gündüz yahut kasten yapılması arasında (bir fark olmayıp hepsinde de itikâf bozulur)…

Unutarak (cima) yapılması (durumunda ise) en sahih kavle göre itikâf bozulur. Çünkü itikâfçının itikâf hâli hatırlatıcıdır. Şurunbulâliyye’de şöyle denilmektedir: “İmam Şafii, unutarak cima etmekle itikâfın bozulmayacağını söylemiştir. İbn-i Semâa’nın bizim (Hanefi) Ulemamızdan rivayeti de budur (unutarak cima etmekle itikâfın bozulmayacağıdır). Onlar bunu oruca kıyas etmişlerdir. el-Burhân’da da böyledir…”

(“Çünkü itikâfçının itikâf hâli hatırlatıcıdır”) cümlesi, en sahih (diye belirtilen kavlin) ta’lîlidir (illetidir). (Bu ta’lîl şöyledir): İtikâfla oruç arasında fark vardır. İtikâfçının hâli ona itikâfta olduğunu hatırlatıcıdır. Binaenaleyh namaz kılan ve ihramda olan kimsede olduğu gibi (itikâfçının da) unutarak (itikâfı bozan bir şey yapması) affedilmez. Oruçlu (ise) öyle değildir, (yani oruçlunun, oruçlu olduğunu hatırlatıcı bir hali/durumu bulunmamaktadır. İtikâftaki kimsenin ise itikâfta mescidin içerisinde sürekli bulunur halde olması ona itikâfta olduğunu daima hatırlatıcı bir durumdur)…

Şârih, “mescidin dışında olsa bile” cümlesini ed-Dürer’e uyarak umumileştirmiştir ki, bununla el-İnâye ve diğer kitaplardaki, “itikâfçı ancak mescit içinde bulunur. Binaenaleyh onun cima etmesi mümkün değildir (yani kişi itikâftayken mescidin dışında bulunamayacağından cima yapması zaten mümkün değildir)” ifadesinin reddedildiğine işaret etmek istemiştir. Sonra şöyle demiştir: “Ulema bu sözü tevil ederek, itikâfçının insanın (tabii ve şer’î) ihtiyacı için (dışarı) çıkması caizdir, işte o zaman cimada bulunması haramdır, demişlerdir…”

Te’vîlat Şerhi’nde beyan edildiğine göre, Ashab-ı Kirâm, (ilk zamanlar) itikâftan çıkarak cima hacetlerini görürler, sonra yıkanıp itikâf yerine dönerlerdi. Bunun üzerine; “siz mescitlerde itikâfta iken kadınlarla münasebette bulunmayın”[1] ayeti indi. Şeyh İsmail demiştir ki: “Bu söz götürür. Çünkü cünüp olarak mescitte bulunması yönünden haram olmuş olsa bile, mescitte cima yapmaya imkân vardır. Şöyle ki, karısı evinin mescidinde itikâfa girmiş olur, kocası oraya giderek cimada bulunur ve bu suretle kadının itikâfı bozulur…”

(İtikâfta), öpme, dokunma ve (tefhîz) uyluğundan faydalanma yoluyla meni gelmesiyle itikâf bozulur. Çünkü meninin gelmesiyle (bu durumlar) cima manasında olmuştur. Menisi gelmezse bozulmaz. Zira bunda cima manası yoktur. Onun için bununla oruç da bozulmaz. (Öpme, dokunma ve uyluğundan faydalanma gibi hususlar) cimaya teşvik edici olduklarından hepsi haramdır. Bunlarla itikâfın bozulmuyor olmasından, bunların helâl olması lazım gelmez. Çünkü bunda güçlük (harac) yoktur…

el-Mecmâ Şerhi’nde şöyle denilmiştir: “Eğer; “oruçta ve hayız halinde cima haram olduğu gibi, neden cima sebepleri de (cimayı teşvik edici/iletici unsurlar da) haram kılınmamıştır?” dersen, ben de; “çünkü oruçla hayızın mevcudiyetleri (başa gelmeleri) çoktur. Bunlarda cima sebepleri (cimayı teşvik edici/iletici unsurlar) haram kılınsa, kullar güçlüğe (harac’a) düşerlerdi. (Kulları harac’a/güçlüğe düşüren şey) ise şer’an defedilmiştir” derim…”

(İtikâfta) düşünerek veya bakarak meni gelmesiyle itikâf bozulmadığı gibi, geceleyin sarhoş olmakla veya (oruç vaktinde) unutarak yemekle de bozulmaz. Zira oruç bâkidir (bulunmaktadır)…

(Bu hususta) asıl (usûl/kaide) şudur: İtikâfta yasak olan şeyler, oruç için (yasaklanmış) olmayıp itikâf için (yasaklanmıştır). (Dolayısıyla) cima ve mescitten çıkmak gibi (itikâfta yasaklanan bu şeylerde), kasıt, yanılma (unutma), gece ve gündüz (olması) fark etmez (hepsi hükümde eşittir). Oruçta yasak olan şeyler ise, oruç için (yasaklanmıştır). (Dolayısıyla) yemek ve içmek gibi (oruçta yasaklanan bu şeylerde), kasıt, yanılma, gece ile gündüz fark eder (hükümleri farklıdır)…

(İtikâfta), dinden dönmesi ve (oruç vaktinde) kasten yemesi bunun hilâfınadır (bu durumlarda itikâfı bozulur). İtikâf dinden dönmesiyle bozulunca kazası da lazım gelmez…

(İtikâfta) bayılır ve delirir de, (bayılma ve delirme) de günlerce devam ederse, itikâfı bozulur. “Günlerce” (ifadesinden) murad, niyet etme imkânı bulunmaması sebebi ile oruç tutamamasıdır. Delirme (durumunda itikâfı kaza ettiği) gibi, bayılma (durumunda) da (itikâfı) kaza eder…

Deliliği bir sene veya senelerce devam ederse, itikâfı istihsanen kaza eder. Kıyasa göre, Ramazan orucunda olduğu gibi (itikâfta da) kaza etmemesi gerekir. İstihsanın vechi şudur: (Deliliği bir sene sürdüğünde) Ramazanın kazasının sâkıt olması, ancak güçlüğü (harac’ı) defetmek içindi. Zira delilik uzun zaman sürdüğünde, nadiren düzelir. Binaenaleyh (deliren kişinin) üzerinden Ramazan tekrar tekrar (defalarca) geçer ve kazasında güçlük çeker (harac meydana gelir). Bu mana (husus) ise itikâfta bulunmamaktadır… (İbn-i Âbidîn, Oruç Bahsi)

 

[1] Bakara, 2/187