SORU: İtikâfçı susmayı ibadet itikat ediyorsa, susmasının hükmü nedir? İtikâfçı susmayı ibadet itikat etmiyorsa susmasının hükmü nedir? “Sükût” ile “samt” arasında ne fark nardır? Susmak ne zaman vacip, ne zaman farz olur? İtikâfçının itikâfta konuşması mekruh mudur, itikâfçının hangi sözleri konuşması caizdir? Sair zamanlarda mescitte konuşmanın veya konuşmak için toplanmanın hükmü nedir? Hayırlı söz konuşmaktan maksat nedir?
CEVAP:
Şayet itikâfçı susmayı ibadet itikat ediyorsa, susmak kerahet-i tahrîmiyye ile mekruhtur. Susmanın mekruh olması, bizim şeriatımızda meşru olmadığı içindir. Çünkü (Ebû Dâvûd’un rivayet ettiği) hadisi şerifte Rasûlullah (s.a.v.); “ihtilam olup (büluğa erdikten sonra) yetimlik yoktur. Geceye kadar gün boyu sükût (orucu) yoktur” buyurmuştur. (Keza, Müsnedinde) Ebû Hanife (rh.a)’in Ebû Hureyre (r.a)’den rivayet ettiği hadisi şerifte, “Nebi (s.a.v.) visâl orucuyla susma orucunu yasak etti” buyrulmuştur.
Aksi takdirde kerahet yoktur (yani susmayı ibadet itikat etmiyorsa susması mekruh değildir). Çünkü (Tirmizî, Ahmed b. Hanbel ve Dâremî’nin rivayet ettiği) hadisi şerifte, “susan kimse necat bulur” buyrulmuştur.
(Musannıf “sükût” kelimesi yerine “samt” kelimesini kullanmıştır zira), “sükût” ile “samt” arasında fak vardır. Sükût; dudakları yummak (kapatmaktır). Samt; sükût işi uzadığında buna “samt” denir.
Gurerül-Ezkâr’da açıklandığı gibi, kötülüğü (şer olan şeyi) söylemekten susmak vaciptir. Çünkü (Müsnedü’ş-Şihâb ve Feyzu’l-Kadîr’de rivayet edilen) hadisi şerifte, “konuşup (sevaba/hayra) muvaffak olan veya susarak kurtulan kimseye Allah rahmet eylesin” (yani hayır konuştuğundan dolayı ganimet/sevap elde eden, hayır olmayan şeyleri konuşmayıp susarak da cezadan selamet bulan kimseye Allah rahmet etsin) buyrulmuştur.
Şarih’in burada (kötülüğü/şer olan şeyi söylemekten susmak vaciptir) deyip “farzdır” dememesi, (kötü olan sözü söylememenin) vacip (olduğu durumları) da kapsaması içindir. Çünkü bazen konuşmak haram olur, (örneğin) gıybet gibi. Bazen de (konuşmak) mekruh olur (örneğin) kötü şiir okumak ve bir malı satmak (değerini artırmak) için anlatmak gibi. Binaenaleyh gıybet (yapmaktan) susmak farz, (çirkin, fenâ, kötü, yakışıksız, ayıp) şiir (okumaktan) susmak vaciptir. Anla!
(İtikâfçının itikâfta) hayırlı söz haricinde bir şey konuşması da mekruhtur.
Bundan (yani hayır konuşmaktan) murad, günah olmayan sözleri söylemektir.
İhtiyaç (duyulduğu) zaman mübah sözü söylemek de hayırdan sayılır yani konuşulmasında günah yoktur. İhtiyaç yokken (mübah söz söylemek) hayır sayılmaz.
el-Fetih’deki, “mescitte bu (yani konuşmak için mescitte oturmak) mekruhtur, (konuşmak) iyilikleri odunun ateşi yediği gibi yer”, sözünün yorumu (hamlolunduğu durum) budur (yani ihtiyaç yokken mübah söz söyleme durumundadır). el-Mi’râc’da “İrşâd” Şerhi’nden naklen, “mescitte konuşmak, az olursa zarar etmez. Fakat mescit, konuşmak için kasten seçilirse doğru olmaz” denilmiştir. Bu tehdidin (mekruhtur sözünün) zahiri, kerahetin tahrîmî olduğunu göstermektedir.
Hayırlı söz konuşma; Kur’an okumak, hadis okumak, ilim okumak, Peygamber (s.a.v)’in siyerini okutmak (öğretmek/ders vermek), diğer peygamberlerin tarihlerini (kıssalarını) okutmak (ders vermek) ile salih kimselerin hikâyelerini okutmak (ders vermek) ve dine ait işleri yazmak gibi şeylerdir.
(“İhtiyaç duyulduğu zaman mübah sözü söylemek de hayırdan sayılır yani konuşulmasında günah yoktur”) sözünü en-Nehir sahibi el-İnâye’den alarak daha yerinde bulmuş ve bununla el-Bahır’a ret cevabı vermiştir. Çünkü el-Bahır’da, “evlâ olan, hayrı, yapılmasında sevap olan şey diye tefsir etmektir. Binaenaleyh itikâfçının mübah sözü konuşması mekruhtur. Başkaları (yani itikâfta olmayan) bunun hilâfınadır (onun mübah söz konuşması mekruh değildir)” denilmiştir. en-Nehir sahibi verdiği ret cevabında, “(itikâfçı) ihtiyaç (duyduğu) zaman mubah söz konuşmaktan müstağni kalamaz. O halde mutlak surette (mübah söz) konuşmak ona nasıl mekruh olur” demiştir. (Burada ihtiyaç duyulduğu zaman mübah sözden) murad, dünya işlerine ait sevap (kurbet) kastedilmeyen sözlerdir. Aksi takdirde bu (yani kurbet kastedilen) sözlerde sevap vardır. (İbn-i Âbidîn, Oruç Bahsi)