Hava kapalıysa Ramazan orucu hilalini görme hususunda ki şartlar nelerdir? Ramazan ayının girdiğini ispat etmeye ihtiyaç var mıdır? Zahiren adâletli görünen bir adam, kâdının yanında hilali gördüğüne şahitlik eder de onu da birisi işitirse, işiten kişinin oruç tutması gerekir mi? Adalet nedir? Âdil kime denilir? Fâsık kişi fâsıklığını bildiği halde şahitlik edebilir mi/buna hakkı var mıdır? Adaletli kişi köle veya kadın olursa yahut hilali nasıl gördüğünü açıklamazsa verdiği haber kabul edilir mi? Ramazan hilalini görme hususunda, sadece bir kişi diğer bir kişi üzerine şahitlik yaparsa kabul edilir mi? Dışarı çıkmasına kocası izin vermeyen adaletli bir kadın Ramazan hilalini görürse, ne yapması gerekir?

SORU: Hava kapalıysa Ramazan orucu hilalini görme hususunda ki şartlar nelerdir? Ramazan ayının girdiğini ispat etmeye ihtiyaç var mıdır? Zahiren adâletli görünen bir adam, kâdının yanında hilali gördüğüne şahitlik eder de onu da birisi işitirse, işiten kişinin oruç tutması gerekir mi? Adalet nedir? Âdil kime denilir? Fâsık kişi fâsıklığını bildiği halde şahitlik edebilir mi/buna hakkı var mıdır? Adaletli kişi köle veya kadın olursa yahut hilali nasıl gördüğünü açıklamazsa verdiği haber kabul edilir mi? Ramazan hilalini görme hususunda, sadece bir kişi diğer bir kişi üzerine şahitlik yaparsa kabul edilir mi? Dışarı çıkmasına kocası izin vermeyen adaletli bir kadın Ramazan hilalini görürse, ne yapması gerekir?

CEVAP:

(Havada hilali görmeye mani olan bulut, toz, duman, sis v.b. bir illet bulunursa, Ramazan orucuna başlamanın şartları):

Havada hilali görmeye mani olan bulut, toz, duman, sis v.b. bir illet bulunursa, Ramazan orucunu tutmaya başlamak için; bu hususta davaya (yani mahkemede dava açmaya), (hilali gördüğüne söylerken) “şahitlik ederim” sözüne, bu mevzuda (mahkemece verilmiş bir) hükme ve hüküm meclisine ihtiyaç duyulmaksızın âdil bir kimsenin veya hali gizli bir kişinin hilali gördüğüne dair verdiği haber kabul edilir. Çünkü bu bir haber vermedir, şahitlik etmek değildir.

Ramazan orucu ispata muhtaç/bağlı değildir. (Çünkü oruç dînî bir vazifedir.) Bu kimsenin (hilali) görmesinden orucun ispat edilmiş olması lazım gelmez (yani bir kimsenin Ramazanın başlangıç hilalini görmesi, “Ramazan ayının girdiği ispatlanmıştır” demek değildir). Zira Ramazanın gelmesi hüküm altına girmez (yani hüküm verilmesi gereken bir mevzu olmadığından ispat etme mevzubahis olmaz). (İleride 114’üncü soruda geleceği üzere) “Ramazan (ayının girdiğini) ispat (etmenin) yolu şudur” denildiğinde ise maksat, Ramazanın girdiğini zımnen/dolaylı olarak ispattır. (Yani Ramazan ayının girdiğini ispat etmek, oruç tutma vakti geldiğini ispat etmek için değil, zekât gibi Ramazanın girmesine bağlı hususların zamanının geldiğini ispatlamak içindir. Zekât gibi Ramazanın girmesine bağlı hususların zamanının geldiğini ispatlamak için Ramazan ayının girdiği ispatlandığında ise Ramazan ayının girdiği de kasten/bizatihi değil de zımnen ispatlanmış olur. Nefyolunan ise Ramazanın hüküm altına kasten girmesidir.)

Zahiren adâletli görünen bir adam, kâdının yanında hilali gördüğüne şahitlik eder de onu da birisi işitirse, işiten bu kişiye oruç farz olur. Çünkü sahih/doğru haberi bulmuştur (almıştır).

Adalet: Adalet bir melekedir[1] ki, takva ve fazilete götürür. En aşağı mertebesi, büyük günahları terk etmek, küçük günahları ısrarla yapmamak olup, burada şart olan da budur. Âdil şahsın Müslüman, akıllı ve baliğ olması lazımdır.

(Diğer kaynaklarda geçen) “adaletli olsun olmasın Müslüman olan her erkek ve kadının şahitliği kabul edilir” sözündeki “adaletli olmayanlardan” murad, hali gizli olanlardır (yani adaletli veya fâsık olduğu bilinmeyenlerdir).

Fâsık[2] kişinin haberi Ulemanın ittifakıyla kabul edilmez. Yani Havada hilali görmeye mani olan bulut, toz, duman, sis v.b. bir illet bulunursa, Ramazan orucunu tutmaya başlamak için fâsıklığı meydanda/açık olan kişinin haberi ittifakla kabul edilmez. Çünkü onun diyanet babındaki sözleri kabul edilmez. Yani örneğin, haber rivayeti gibi âdil kimselerden alınması/kabul edilmesi mümkün olan sözler fâsıklardan kabul edilmez. Ama suyun temizliği ve pisliği ve benzeri konularda haberleri araştırılarak kabul edilir. Zira böyle bir haberi verecek âdil bir kimse bulamamak mümkündür.

Fâsık kişi fâsıklığını bildiği halde şahitlik edebilir mi/buna hakkı var mıdır? “Evet, vardır, çünkü kâdı onu kabul edebilir.” (Yani fâsık kişi, kâdının fâsıkın şahitliğinin kabul edilip edilmemesi hususunda hangi görüşe meyilli olduğunu bilmiyorsa, şahitlik etmesi vacip değildir.) Şayet fâsık olduğunu bilen kişi, kâdının, Tahâvî’nin “fâsıklığı meydanda olan kişinin şahitliği kabul edilir” sözüne meyilli olduğunu bilirse, bu durumda ise şahitlik etmesi vacip olur.

Adil bir kimse ister köle ister kadın veya kazif (zina iftirası) haddi vurulmuş da tevbe etmiş biri olsun ve nasıl gördüğünü açıklasın veya açıklamasın, mezhebe göre, Ramazan hilalini gördüğü haberi kabul edilir.

“Mezhebe göre” kavliyle, İmam Fadlînin muhalefetine işaret edilmiştir. İmam Fadlî’ye göre, “eğer âdil kimse verdiği haberi açıklayarak “hilali şehrin dışında ovada/kırda gördüm” veya “şehrin içinde bulutların arasında meydana gelen aralıktan/açıklıktan gördüm” demesi ile şahitliği kabul edilir, böyle açıklama yapmazsa şahitliği kabul edilmez.”

Ramazan hilalini görme hususunda, (yalnız) bir kişinin diğer bir kişi üzerine şahitliği kabul edilir. Örneğin bir kölenin veya bir kadının, (hür kişinin veya bir erkeğin üzerine) hatta kendi emsallerine olsa bile, bir kişinin şahitliği başka bir kişinin üzerine kabul edilir.

Hâlbuki diğer hükümlerde, her şahidin şahitliğine iki erkek veya bir erkekle iki kadın şahitlik etmedikçe, bir kişinin diğer bir kişi üzerine şahitliği kabul edilmez.

Evinden çıkmayıp erkeklerin arasına karışmayan adaletli bir cariyenin sahibinin izni olmaksızın ve keza evli hür adaletli bir kadının kocasından izinsiz olarak, Ramazan hilalini gördükleri o gece dışarı çıkarak kâdının yanında şahitlik etmesi vacip olur. Halkın niyetsiz sabahlamaması için böyle yaparlar.

Evinden çıkan cariyeyle evli olmayan hür kadının çıkıp hilali gördüğünü haber vermesi ise evleviyetle/öncelikle vaciptir. Tahtâvi bu hususta şu tafsilatı eklemiştir; “görünen odur ki cariye ile hür kadının dışarı çıkıp hilali gördüklerini haber vermelerinin vacip olma durumu, hilalin ispatı yalnız onlara bağlı olduğu haldedir. Aksi takdirde (yani hilalin ispatı sadece onlara bağlı kalmadıysa) bu mecburiyetleri yoktur.” (İbn-i Âbidîn, Oruç Bahsi)

 

[1] Meleke: Bir şeyi çok defa tekrarlayarak ve tecrübe ederek meydana gelen bilgi, maharet, yatkınlık, alışkanlık ve kazanılan beceridir.

[2] Fâsık: Büyük günahları işleyen veya küçük günahlarda ısrar eden kişi.