Hadislerle Hz. Fâtıma’ın fazileti… Hadis -3-

 

عَنْ عَلِىِّ بْنِ حُسَيْنٍ أَنَّهُمْ حِينَ قَدِمُوا الْمَدِينَةَ مِنْ عِنْدِ يَزِيدَ بْنِ مُعَاوِيَةَ مَقْتَلَ حُسَيْنِ بْنِ عَلِىٍّ رَحْمَةُ اللّٰهِ عَلَيْهِ لَقِيَهُ الْمِسْوَرُ بْنُ مَخْرَمَةَ فَقَالَ لَهُ: هَلْ لَكَ إِلَىَّ مِنْ حَاجَةٍ تَأْمُرُنِى بِهَا؟ فَقُلْتُ لَهُ: لَا. فَقَالَ لَهُ: فَهَلْ أَنْتَ مُعْطِىَّ سَيْفَ رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَإِنِّى أَخَافُ أَنْ يَغْلِبَكَ الْقَوْمُ عَلَيْهِ، وَايْمُ اللّٰهِ، لَئِنْ أَعْطَيْتَنِيهِ لَا يُخْلَصُ إِلَيْهِمْ أَبَدًا حَتّٰى تُبْلَغَ نَفْسِى. إِنَّ عَلِىَّ بْنَ أَبِى طَالِبٍ خَطَبَ ابْنَةَ أَبِى جَهْلٍ عَلٰى فَاطِمَةَ عَلَيْهَا السَّلَامُ. فَسَمِعْتُ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَخْطُبُ النَّاسَ ف۪ى ذٰلِكَ عَلٰى مِنْبَرِهِ هٰذَا وَأَنَا يَوْمَئِذٍ مُحْتَلِمٌ فَقَالَ: إِنَّ فَاطِمَةَ مِنِّى، وَأَنَا أَتَخَوَّفُ أَنْ تُفْتَنَ ف۪ى دِينِهَا. ثُمَّ ذَكَرَ صِهْرًا لَهُ مِنْ بَن۪ى عَبْدِ شَمْسٍ، فَأَثْنٰى عَلَيْهِ ف۪ى مُصَاهَرَتِهِ إِيَّاهُ قَالَ: حَدَّثَنِى فَصَدَقَنِى، وَوَعَدَنِى فَوَفٰى لِى، وَإِنِّى لَسْتُ أُحَرِّمُ حَلَالًا وَلَا أُحِلُّ حَرَامًا، وَلٰكِنْ وَاللّٰهِ لَا تَجْتَمِعُ بِنْتُ رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَبِنْتُ عَدُوِّ اللّٰهِ أَبَدًا

3.HADİS

Ali b. Hüseyn (rh.a.)’den[1] rivayet edildiğine göre; Hüseyin b. Ali (rh.a.) katledildiği zaman Yezid b. Muâviye’nin yanından Medine’ye geldikleri sırada, onu Misver b. Mahreme karşıladı ve ona: “Bana emredeceğin bir ihtiyacın var mı?” dedi. (Ali b. Hüseyin dedi ki:) “Ben ona: ‘Hayır!’ dedim.” Bunun üzerine (Misver b. Mahreme, Ali’ye) şöyle dedi: Sen, Rasûlullah (s.a.v)’in kılıcını[2] bana verir misin? Zira ben (bu) kavmin, (onu almak için zorla) sana galebe çalacaklarından korkuyorum. Allah’a yemin olsun! Eğer onu bana verirsen ruhum kabzolununcaya kadar (bu kılıç) ebediyen onlara ulaştırılmaz (verilmez). Muhakkak Ali b. Ebî Tâlib, Fâtımâ (a.s.)’ın üstüne Ebû Cehil’in kızını istemişti. İşte Rasûlullah (s.a.v)’i, şu minberinin üzerinde bu hususta insanlara hitap ederken işittim. Ben o zaman buluğa ermiştim. Şöyle buyurdu: “Muhakkak Fâtımâ benden (bir parça)dır. Ben, onun dini hususunda fitneye maruz kalmasından korkuyorum.” Sonra Benî Abd-i Şems’den bir damadını[3] zikretti ve kendisine hısımlığı hususunda onu övdü. Buyurdu ki: “Bana konuştu ve doğru söyledi; bana vaat etti ve (vadini) yerine getirdi. Ve muhakkak ben, ne helâli haram, ne de haramı helâl kılıyor değilim! Fakat Allah’a yemin olsun ki, Ra­sûlullah (s.a.v)’in kızıyla Allah düşmanının kızı ebe­diyyen (aynı nikâh altında) bir araya gelmez…” (Buhârî, Fardu’l-Humus)

 

[1] Hüseyin (r.a.)’ın oğlu Zeyne’l-Âbidîn (rh.a)…

[2] Bu kılıcın, Rasûlullah (s.a.v)’in vefatından evvel Ali (r.a)’a hediye ettiği ve daha sonra Ehl-i Beyt’e intikal eden “Zü’l-Fekâr” isimli kılıç olması muhtemeldir…

[3] Yani, Rasûlullah (s.a.v)’in kızı Zeyneb (r.anhâ)’nın bi’setten önce evlendiği kocası Ebu’l-Âs b. Rabî’ b. Abdi’l-Uzzâ b. Abdi Şems…

Bu yazı yorumlara kapalı.