Fıkıh kitaplarını okurken “Fetva buna göredir”, “Bununla amel ederiz”, “Esah olan budur” gibi terimlerle karşılaşmaktayız. Fetva almaya/amel etmeye yarayan alametleri özetle anlatır mısınız?

 SORU: Fıkıh kitaplarını okurken “Fetva buna göredir”, “Bununla amel ederiz”, “Esah olan budur” gibi terimlerle karşılaşmaktayız. Fetva almaya/amel etmeye yarayan alametleri özetle anlatır mısınız?

CEVAP:

“el-Muzmarât” ismindeki kitabın başında şöyle denilmektedir: “Fetvâya yarayan alâmetler”’e gelince; “fetva bunun üzerinedir”, “bununla fetva verilir”, “biz bununla amel ederiz”, “itimad bunadır”, “bugünün/bu zamanın ameli buna göredir”, “ümmetin ameli buna göredir”, “sahih olan budur”, “esah olan budur”, “azhar olan budur”, “eşbeh olan budur”, “evceh olan budur”, “muhtar olan budur”, gibi sözlerdir ki, bunları “Pezdevî” hâşiyesinde sıralamıştır…

Şeyhimiz Remlî “Fetâvâ” ismindeki eserinde şunları söylemiştir: “Zikredilen bu sözlerin bazısı bazısından daha kuvvetlidir. Meselâ; “fetva” sözü, “sahih”, “esah”, “eşbeh” ve diğer sözlerden daha kuvvetlidir… “Fetva bununladır” sözü, “fetva bunun üzerinedir” sözünden daha kuvvetlidir… “Esah” sözü, “sahih” sözünden, “ahvat” sözü “ihtiyat” sözünden daha kuvvetlidirler…”

Lâkin Halebî “el-Münye” adlı eserini şerh ederken, şunları söylemiştir: “İki muteber imam muaraza ederlerde (aynı hüküm hakkında), birisi bu kavil “esahtır”, diğeri ise bu kavil “sahihtir” derse, “sahihtir” diyenin kavli tercih edilir. Çünkü her ikisi bu kavlin sahih olduğunda ittifak etmişlerdir. Müttefekun-aleyh olan kavli tercih etmek daha muvafıktır…

“Âdabü’l-Müftî Risalesi”’nde şöyle denilmiştir: Mutemed bir kitaptaki rivayetin altına “esahtır”, “evlâdır”, “evfaktır” veya benzeri bir ibare yazılırsa, o rivayetle fetva vermek caiz olduğu gibi, muhalifi ile de fetva vermek caizdir. Ama rivayetin altına “sahihtir” yahut “bununla amel olunmuştur” veya “bununla fetva verilir”, “fetva bunun üzerinedir gibi sözler yazılmışsa, bunun muhalifi ile fetva verilemez. Ancak, “Hidâye” gibi bir kitapta bir kavil için, “sahih olan budur”, “Kâfi” isimli eserde de -mesela muhalif kavil için- “sahih olan budur” denilirse, o takdirde ikisinden birisini almak hususunda muhayyerlik sabit olur. Bu takdirde, fetva verecek olan kimse kendince daha kuvvetli, daha layık/münasip ve daha yararlı olan kavli tercih eder…

Bunların hulâsası şudur: Bir hüküm hakkında ulemamız ittifak ettilerse, onunla kat’i surette fetva verilir. İttifak etmedilerse mesele üç şeyden hâli değildir yani şu üç şeyden biridir:

1- Ulema, iki kavilden birini sahih olarak kabul etmişlerdir. Burada tashih, (her iki kavil için de) ism-i tafdil sığasıyla yapılmış, yani “bu kavil esahtır” denilmişse, müftü muhayyerdir, ikisinden herhangi biriyle fetva verebilir. Böyle değilse muhayyer olamaz. Bilakis sadece, sahih kabul edilen kaville fetva verir…

2- Ulema, her iki kavli de sahih olarak kabul etmişlerdir. Burada, ya iki kavilden birisi ism-i tafdil sığasıyla beyan edilmiştir yahut edilmemiştir. İki kavilden birisi, ism-i tafdil sığasıyla, yani “esahtır” denilerek söylenilmişse, bazılarına göre bununla fetva verilir ki, “Hayriyye”’den nakledilen budur. Bazıları, “sahihtir” denilen kaville fetva verileceğini söylemişlerdir ki, “Münye” şerhinden nakledilen de budur…

İki kavilden birisi ism-i tafdil sığasıyla söylenmemişse, müftü muhayyerdir, ikisinden birisiyle fetva verebilir…

3- Ulema, her iki kavli de sahih olarak kabul etmemişlerdir. Burada, tertibe riayet olunur. Yani, evvelâ Ebû Hanife’nin kavliyle, sonra Ebû Yusuf’un kavliyle, daha sonra İmam Muhammed’in kavilleriyle amel olunur. Yahut delilin kuvvetine göre hareket edilir… (İbn-i Âbidîn, Mukaddime)

 

Bu yazı yorumlara kapalı.