SORU: Erkek ve Kadının kefen sayısı ve kefenlenme şekli nasıldır?
CEVAP:
Bu hususta tafsilat bulunup (bu tafsilat aşağıda) geldiği gibidir;
1- Erkeğin sünnet olan kefeni, izâr, kamîs ve lifâfe’dir. (Erkeğin) kifayet (yani yetinilmesi caiz olan) kefeni izâr ve lifâfe’dir. (Erkeğin) zaruret (durumunda yetinilmesi caiz olan kefeni) ise (kefen adına bedeni örtecek) ne bulunursa (odur). Özür (zaruret) olmaksızın sadece bir kefenle yetinmek ise mekruhtur…
2- İzâr, baştan ayağa kadar olur. Lifâfe de aynı şekilde (izâr gibi)dir. Kamîs ise, cep’siz[1], dıhrîs’siz[2] ve kolsuz olarak boynun dibinden (omuzdan) ayağa kadardır…
3- (Erkeğin) kefenlenme şekli; (ilkönce) kefenler tek sayıda tütsülenip (buhurlanır), sonra lifâfe serilir, üzerine izâr serilir, sonra kefenler ıslanmasın diye kurulandıktan sonra ölü, izâr’ın üzerine yerleştirilir ve (ölünün) başına ve sakalına hanût[3], secde yerlerine yani alnına, burnuna, avuçlarına, dizlerine ve ayaklarına ise kâfûr konulur (serpilir, sürülür). İlk olarak kamîs giydirilir[4], sonra sağ yanın solun üzerine gelmesi için (ilkönce) sol taraf sonra sağ taraf (olmak üzere) ölüye izâr sarılır sonra da aynı şekilde (ölüye) lifâfe (sarılır)…
4- Eğer kefenin dağılmasından (açılmasından) korkulursa bir şey ile (kefenin) iki yanı bağlanır…
5- Kadının sünnet olan kefeni, dır’, izâr, hımâr (başörtüsü), lifâfe ve göğüslerinin bağlandığı bir bez’dir. Dır’’dan murad kamîs’dir. (Kadının) kifayet (yani yetinilmesi caiz olan) kefeni izâr, lifâfe ve hımâr’dır. (Kadının) zaruret (durumunda yetinilmesi caiz olan kefeni) ise (kefen adına bedeni örtecek) ne bulunursa (odur). Özür (zaruret) olmaksızın sadece iki kefenle yetinmek ise mekruhtur…
6- (Göğüslerinin bağlandığı) bez’in genişliği, göğüslerden uyluğa (kalça ile diz arasına) kadar olmalıdır…
7- Hımâr (başörtüsü) ise üç zira’ miktarı olur…
8- (Kadının) kefenlenme şekli; (ilkönce) kefenler tek sayıda tütsülenip (buhurlanır), (sonra) lifâfe serilir, sonra üzerine izâr (serilir), sonra ölü izâr’ın üzerine yerleştirilir, (sonra) dır’ (kamîs) giydirilir, (sonra) saçı iki örgü yapılarak göğsünün üzerine dır’’ın üstüne (konulur), sonra hımâr (başörtüsü) bunun (kamîs’in) üzerine konulur[5], sonra (göğüslerinin bağlandığı) bez[6] kam’is’in üstüne bağlanır, sonra izâr sonra da lifâfe sarılır. Eğer dağılmasından (açılmasından) korkulursa kefenlerin iki yanı bağlanır… (Teshîl li-Mesâi’l-Kudûrî)
[1] Arapça okunuşuyla Ceyb; hayatta olan insanların ihtiyacı için elbisede göğse doğru inen yırtmaçtır. Kamîs’de ise sadece başın girebileceği kadar bir yarık açılır…
[2] Dıhrîs; hayatta olan kimse için yürümesi kolay olsun diye elbisenin alt tarafına açılan yırtmaç ki, ölünün buna kefende ihtiyacı yoktur…
[3] Hanût; erkeklere mekruh olmasından dolayı Zağferan ve Vers’in haricindeki güzel kokulu şeylerden yapılan kokudur… Bakınız: “Ed-Dürr’ül Muhtâr”
[4] Kamîs’i (giydirme) usulü; kamîs’in yarısı izâr’ın üzerine serilir, diğer yarısı ise dürülür (ve) böylece baş tarafına konulur. Sonra ölü, izâr’ın üzerine yatırıldığında kamîs’in kesilmiş yerinden başı girdirilir ve (kamîs’in) üstte kalan yarısı da ölünün üzerine serilir (örtülür). (Kamîs uzunlamasına boydan ikiye katlanıp başın geçeceği yırtık açılır ve izâr’ın üzerine böylece uzunlamasına serilir…)
[5] Hımâr (başörtüsü), başın ve iki taraftan saç örgülerinin üzerine konulur ve göğsünün üzerine dır’’ın üstüne konulur, (yani hımâr böylece, başın, saç örgülerinin, göğsünün ve dır’’ın üzerine konulmuş olur…)
[6] “İbn-i Âbidîn eş-Şâmî, Reddü’l Muhtâr”’da “el-İhtiyâr”’dan naklen (şöyle) zikretmiştir; “(kadının kefenlenmesi şöyledir); (ilkönce) kamîs giydirilir, sonra onun üstüne hımâr (başörtüsü bağlanır), sonra kamîs’in üstüne göğsü örten bez bağlanır.” (İbn-i Âbidîn), fukahâdan (buna muhalif) başka bir kavil daha zikretmiş olup o (kavil şudur); “göğsü örten bez, kefenlerin üzerine bağlanır…”
Biz, hadislerle teyid edildiği (desteklenip, kuvvetlendiği) için “el-İhtiyâr”’da olan (uygulamayı) seçtik (aldık). Bakınız: İ’lâ’ü’s-Sünen Bâbu Tekfîni’l-Mer’eti, Telif; Zafer Ahmed el-Osmânî et-Tehânevî…