SORU: Cenaze nasıl yıkanır?
CEVAP:
İnsanlar ölen kişiyi yıkamak istediklerinde, onu tek sayıda buhurlanmış (tütsülenmiş)[1] bir serir (teneşir, sedir veya tahtanın) üzerine koyarlar, avretinin üzerine bir bez parçası koyar (örterler), elbiselerini çıkartırlar, mazmaza (ağza su verme) ve istinşak (burna su verme) yaptırmadan abdest aldırırlar[2], başını ve sakalını hıtmî (bitkisi) ile yıkarlar, sonra sol yanı üzerine yatırılır ve (sağ yanının) teneşire gelen kısmına su ulaştığı görülene kadar (sağ yanı) yıkanır, sonra sağ yanı üzerine yatırılır ve (sol yanının) teneşire gelen kısmına su ulaştığı görülene kadar (sol yanı) yıkanır, sonra yıkayıcı onu kendisine yaslar ve hafifçe karnını sıvazlar, şayet ondan bir şey çıkarsa (sadece çıkan pisliği) yıkar guslünü tekrarlamaz, sonra (ölüyü) sol yanına yatırıp yıkar[3] ve içinde kâfûr olan suyu üzerine döker ve böylece üç (yıkama) tamam olmuş olur… (Teshîl li-Mesâi’l-Kudûrî)
[1] “Ed-Dürrü’l Muhtâr” sahibi şöyle demiştir: (Can çekişen kimse öldüğü zaman) yediye kadar tek sayılarla buhurlanmış (tütsülenmiş) bir sedire (teneşire) konur. Tıpkı kefenlenirken ve öldüğünde (de tek sayıda buhurlandığı, tütsülendiği) gibi (buhurlanır). Böylece (buhur, tütsü yakmak sadece) üç yerde (yapılmış olur)…
“(İbn-i Âbidîn) eş-Şâmî” şöyle demiştir: (Sahih olan kavle göre ölen kimse, öldüğü anlaşılır anlaşılmaz mümkün olduğu şekilde buhurlu bir sedir üzerine konur. “Buhurlu sedir” ifadesinde fena kokuyu gidermek ve ta’zim için sedirin cenaze konmadan buhurlanacağına işaret vardır). (Buhurlamak), buhurdanlığı sedirin etrafında üç veya beş yahut yedi defa dolandırmakla olur. Bu (sayıdan yani yediden) fazla buhurlanmaz. (Nitekim) el-Fetif, el-Kâfi ve en-Nihâye‘de böyle (denilmiştir). Et-Tebyîn‘de beşden fazla buhurlanmayacağı bildirilmiştir…
“(Buhur) üç (yerde yakılır)” kavline (gelince), el-Fetif (sahibi) dedi ki: “Ölünün buhurlandığı yerler toplam üçtür;
1- Ruhu çıktığı vakit fena kokuyu gidermek için
2- Yıkanırken
3- Kefenlenirken
(Cenazenin arkasından buhur yakılmadığı gibi kabirde de yakılmaz. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.)’in; “Cenazeyi sesle ve ateşle takip etmeyin” buyurduğu rivayet olunmuştur…)
[2] “Cenazeyi yıkayan (kişi, cenazeye abdest aldırırken) yüzünden başlar. Yani cünübün yaptığı gibi evvela ellerini bileklerine kadar yıkamaz. Çünkü cünüp olan kimse elleriyle kendini yıkar. Binaenaleyh evvela ellerini temizlemeye muhtaçtır. Cenaze ise başkası tarafından yıkanır. (Ayrıca) abdest aldırırken keza (cenazenin) başına mesheder…” (Hâşiyetü İbn-i Âbidîn, Cenaze Namazı Bahsi)
[3] “Ed-Dürrü’l Muhtâr”’da (zikredildiği) gibi; bu, üçüncü yıkamadır ki, sünnet olan (yıkama) hâsıl olsun diye (üç kere yıkanmıştır) ve (sağa-sola) her yaslamada da üçer defa su dökülür…
Ne “el-Kudûrî”, ne “el-Hidâye” sahibi ve ne de “el-Kenz” sahibi üçüncü yıkamayı zikretmemişlerdir. “El-Bahr” sahibi şöyle demiştir; “El-Kenz” sahibinin (üçüncü yıkama hususunu), “üzerine sidr ile kaynatılmış su dökülür” kavli ile zikrettiği (iddiası) doğru değildir. Çünkü bu, üç yıkamadan birisi değildir ve (bunun) delili ise (bundan) sonra ki “…ve başını ve sakalını hıtmî ile yıkar” kavlidir ki sünnet olan, ilk yıkamadan önce (başı ve sakalı) yıkamayla başlamasıdır. (“El-Kenz” sahibinin “üzerine sidr ile kaynatılmış su dökülür kavli”), ancak suyun keyfiyetini açıklayan mücmel bir sözdür…
Hâsılı (kelam, sonuç olarak) sünnet olan (şudur ki), (gassal, ölüye) abdest aldırmayı bitirdikten sonra, hıtmî ile başını ve sakalını taramadan yıkar, sonra onu sol yanına yatırır ve (sağ tarafını) yıkar ki (işte) bu bir (yıkamadır). Sonra aynı şekilde sağ yanına (yatırır ve sol tarafını yıkar) ki (işte) bu da ikinci (yıkamadır). Sonra (ölüyü) oturtur ve (yukarıda) zikredildiği gibi karnını mesheder (sıvazlar). Sonra (ölüyü) sol yanına yatırır ve üzerine su döker ki (işte) bu da üçüncü (yıkamadır). Şeyh İbnü’l Hümâm “Fethu’l Kadîr”’de bunun benzerini zikretmiştir. Bakınız: Babu’l Cenaiz, Faslun fi’l-Ğasli…