1- SORU: Develerde zekâttan vacip olan miktarı açıklayınız? Buht[7] ve ırâb[8] (develerinde) vacip (olan zekâtın) hükmü değişir mi?
CEVAP:
a) Beş taneden (zevd’den)[1] az develerde zekât yoktur. (Sayıları) beş sâime (deveye) ulaşıp da üzerinden de bir sene geçtiğinde dokuza kadar bir koyun vardır. (Sayıları) on ise, on dörde kadar iki koyun vardır. (Sayıları) on beş ise, on dokuza kadar üç koyun vardır. (Sayıları) yirmi ise, yirmi dörde kadar dört koyun vardır. (Sayıları) yirmi beşe ulaştığında, otuz beşe kadar bint-i mahâd[2] vardır. (Sayıları) otuz altıya ulaştığında, kırk beşe kadar bint-i lebûn[3] vardır. (Sayıları) kırk altıya ulaştığında, altmışa kadar hıkka[4] vardır. (Sayıları) altmış bire ulaştığında, yetmiş beşe kadar cezea[5] vardır. (Sayıları) yetmiş altıya ulaştığında, doksana kadar iki bint-i lebûn vardır. (Sayıları) doksan bire ulaştığında, yüz yirmiye kadar iki hıkka vardır.
Sonra farz tekrar baştan başlatılır ve yüz elliye kadar beş (devede) iki hıkka ile birlikte bir koyun, on (devede iki hıkka ile) iki koyun, on beş (devede iki hıkka ile) üç koyun, yirmi (devede iki hıkka ile) dört koyun, yirmi beş (devede iki hıkka ile) bint-i mahâd, (yüz ellide ise) üç hıkka vardır.
Sonra farz tekrar baştan başlatılır ve beş (devede üç hıkka ile) bir koyun[6], on (devede üç hıkka ile) iki koyun, on beş (devede üç hıkka ile) üç koyun, yirmi (devede üç hıkka ile) dört koyun, yirmi beş (devede üç hıkka ile) bint-i mahâd, otuz altıda (üç hıkka ile) bint-i lebûn vardır.
(Sayıları) yüz doksan altıya ulaştığında, iki yüze kadar dört hıkka vardır. Sonra yüz elliden sonra ki elli de tekrar baştan başlatılmasında olduğu gibi farz ebediyen (bu şekilde) tekrar baştan başlatılır.
b) Buht (Acem) ve Irâb (Arap) (develeri zekâtın farziyetliği ve vacip olan miktar hususunda) eşittir.
c) İbn-i mahâd (iki yaşına basmış erkek deve) gibi erkek develer(in) zekât (olarak verilmesi), ancak dişilere nazaran kıymeti (biçilerek verilmesi) yoluyla caiz olur. Sığırlar ve koyunlarda ise (bunun) hilafınadır, şöyle ki; (sığırlar ve koyunlarda zekât olarak verilmesi) vacip olan yaştaki erkekler ve dişilerin (verilmesi) caizdir. “El-Bahru’r-Raik” (Yani devenin erkeğinin zekât olarak verilmesi caiz değildir. Zekât olarak erkek devenin ancak bedelini vermek caizdir. Sığırın ve koyunun zekâtı ise erkeğinden de dişisinden de verilebilir. Fetevâyi Hindiyye, Zekât Bahsi)
[1] (Arapça) “zevd”, üçten ona kadar olan develere denir. “Raht” (kelimesinin), Allah Teâlâ’nın; “(ve şehirde) dokuz kişi var idi” kavlinde kullanılması misalinde olduğu üzere (müellif de zevd kelimesini) tekil (için) kullandı. (“Raht”, üçten veya yediden ona kadar olan erkekler grubuna denir, ancak ayette “kişi” manasında yani tekil manada kullanılmıştır.) “Fethu’l Kadîr” de böyledir.
[2] (Bint-i mahâd); iki yaşına basmış (dişi devedir).
[3] (Bint-i lebûn); üç yaşına basmış (dişi devedir).
[4] (Hıkka); dört yaşına basmış (dişi devedir).
[5] (Cezea); beş yaşına basmış (dişi devedir).
[6] Yani daha önce geçen vacip (miktarla) birlikte ki o (miktar) üç hıkka olup bundan sonrakilerde de böyledir (yani zikredilen koyunlarla birlikte ayrıca üç hıkka verilir). “El-Kifâye”’de olduğu gibi.
[7] (Buht); “Buhtî”’nin cemisidir. (Acem devesine “buhtî” derler). (Bu deve iki hörgüçlü olup) “Buhtunassar”’a mensuptur. Çünkü Arap develeriyle acem develerini ilk defa birleştiren o’dur. (Birleştirilen bu iki deveden) bir yavru doğmuş ve (ona) “buhtî” adını vermiştir. (Buhtanassar, mürekkep bir özel isimdir. Kâmus’da bu kelimenin “buht” ve “nassar” cüzlerinden meydana geldiği, “buht” oğul, “nassar” da put manasını ifade ettiği bildirilmiştir. Bu adam putun yanında bulunmuş, babası bilinmediği için puta nisbet edilmiştir. Kudüs’ü harap eden o’dur.) “Ed-Dürrü’l Muhtâr”‘da (böyle) zikretmiştir.
[8] (Irâb); “arabî”’nin cemisidir, hayvanlar için (kullanılır). İnsanlar için (ise) “arab” (kullanılır). İkisinin arasını böylece cemi’de ayırdılar. “Reddü’l Muhtâr”’da “el-Bahr”’dan naklen böyledir.
2- SORU: Develerin ve sığırların yavruları hakkında Ebû Hanife (rh.a)’in kavli nedir?
CEVAP:
Ebû Hanife ve Muhammed (rh.aleyhima)’ya göre, deve yavruları (“fuslân”)[1], koyun yavruları (“humlân”)[2] ve sığır yavruları (“acâcîl”)’de[3] zekât yoktur. Ancak (bu yavrularla) birlikte büyükler olursa (o takdirde zekât gerekir). Ebû Yusuf ise şöyle demiştir: (Bu yavrularda) vacip olan, ondan (yani yavrulardan) bir tanesinin (zekât olarak verilmesidir)[4].
[1] (“Fuslân” ve “Fıslân” olarak) damme ve kesre ile (okunur). (“Fuslân”), “fasîl”’in cemisidir. (“Fasîl” ise), annesinden ayrıldığı (memeden kesildiği) zaman ki deve yavrusudur. Kâmus’da olduğu gibi.
[2] (“Humlân” ve “Hımlân” olarak) damme ve kesre ile (okunur). (“Humlân”), “hamel”’in cemisidir. (“Hamel” ise), koyun yavrusudur.
[3] (“Acâcîl”), “ucûl”’ün cemisidir. (“Ucûl” ise), sığır yavrusu demek olan “ı’cl” manasınadır. Kâmus’dan.
[4] Bunda, Ebû Yusuf (rh.a)’e göre tafsilat vardır. “El-Hidâye” sahibi (bunu) zikretmiştir. Dilersen oraya müracaat edebilirsin.