Sağlık… Fazla yemek…
ÇOK YENİLDİĞİNDE KALBİN 4-6 KAT DAHA FAZLA ÇALIŞMASI GEREKİR VE HEM KALP HEM DE SİNDİRİM, DEPOLAMA VE BOŞALTIMLA GÖREVLİ ORGANLAR YIPRANIR…
ÇOK YENİLDİĞİNDE KANDAKİ ATIKLAR DAMARLARDA BİRİKMEYE VE ZAMANLA DAMARLARI TIKAMAYA BAŞLAR…
ÇOK YENİLDİĞİNDE İNSANLARDA KONSANTRASYON, HAFIZA, DÜŞÜNME, ANLAMA VE ÖĞRENME YETENEĞİ AZALIR, FİKİR UYUR, HİKMET ÖLÜR, ORGANLAR DURUR…
ÇOK YİYEN KİŞİ YA ŞİŞMANLAYIP HASTALIKLARLA BOĞUŞUR YA DA ZAYIF KALIP HASTALIKLARA DUÇAR OLUR…
GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ VE KATKI MADDELİ ÜRÜNLERDEN KAÇINMAK NEREDEYSE İMKÂNSIZ HALE GELDİĞİNDEN, AZ YEMEK, BUGÜN DAHA BÜYÜK BİR ZORUNLULUKTUR…
Detaylar…
“Her hastalığın temelinde tokluk vardır…” Hadis-i Şerif…
“Çok yeme ağacı diken, hastalık meyvesi toplar…” Atasözü…
“Çok yeme ağacı”’nın “hastalık meyvesi”’ni nasıl olgunlaştırdığına bakalım…
Normalden fazla yiyen insanın midesi sindirim için daha çok enzime ihtiyaç duyar, enzim üretmek için çok enerji harcamak gerekir. Sağlıklı bir insanda mide 200-250 gr. yemeğin birinci hazmını, besine ve hazım gücüne göre değişmekle beraber, 3-4 saat içinde kolayca gerçekleştirebilir, bu sırada kalp de zorlanmadan rahatça çalışır. 2 katı yemek yendiğinde ise, sindirim ve fazlalıkların kısmen depolanması, kısmen dışarı atılması için, kalbin 4-6 kat daha fazla çalışması gerekir. Bu işlem sadece kalbi değil, sindirim, depolama ve boşaltımla görevli organları da yıpratır… Mesela, bir araba taşlı, bozuk ve dik bir yolda, düzgün yolda harcadığı yakıtın 2-3 katını harcar. Mesafe aynı olsa da harcanan yakıt miktarı farklıdır. Devamlı zorlu çalışmaktan harap olan bir motor gibi, kalp de rızkını çabuk tüketir…
Gençlerin sindirimi daha kuvvetli olduğu için fazla yediğinde, sindirim tamamlanarak fazlalıklar dışarı atılabilir. Ancak fazla yemek alışkanlık halini alırsa bu kuvvet tükenir, atıkların giderek daha az atılmasıyla depolar oluşmaya başlar. Depolar dolduktan sonra atıklar kanla birlikte dolaşır, kan ağırlaşır, dolaşımı yavaşlar, taşıdığı atıkları dokularda bırakır ve çöplükte oluşur. Ağırlaşan kandaki atıklar damarlarda birikmeye ve zamanla damarları tıkamaya başlar. Daralan ve tıkanan damarlardaki kan, dokuları yeterince besleyemeyecek kadar azalır. Beslenemeyen dokular beyne “açız” uyarısı gönderir. Beyin bu çağrıya cevap olarak iştahı arttırır. Bu, insanı daha çok yemeye zorlar, yedikçe kanda atıklar, dokularda çöplükler ve damarlardaki tıkanıklıklar artar. Kan daha da koyulaşır, dolayısıyla, dokulardaki beslenme yetersizliği gittikçe daha fazla artar… Bu kısır döngü devam ederken, insanlarda konsantrasyon, hafıza, düşünme, anlama ve öğrenme yeteneği azalır. Fikir uyur, hikmet ölür, organlar durur, insani sıfatlar atıkların içinde boğulur, “Yemek onlar için bir ceza olacaktır” sözünün hikmeti ortaya çıkar…
Bazı insanlar fazla yemenin bedelini şişmanlıkla ve beraberinde getirdiği hastalıklarla öderler. Bazıları ise ne kadar yerse yesin, hep zayıf kalır. Onların durumu şişmanlardan daha tehlikeli olabilir. Metabolizma atıkları, toksinler ve katkı maddeleri şişmanların vücudunda yağ olarak depolandığı için, organların tahrip olması kısmen de olsa önlenebilir. Ancak zayıflarda, kan vasıtasıyla dolaşan atıkların bir kısmı, ateş, öksürük, terleme, nezle, kusma, ishal, sivilce, çıban gibi yollarla dışarı atılırken organları ve sistemleri yıpratır. Eklemlerde, kaslarda ve dokularda oluşan çöplükler ise zamanla yanmaya (iltihaplanmaya) ve yanarken yakıcı gazlar ve toksik maddeler oluşturmaya başlar (aynen şehir çöplükleri gibi). Bu şekilde oluşan yakıcı gazlar ve toksik maddeler ağrılara, enfeksiyonlara, cilt hastalıklarına, parazitlerin üremesine, genetik mutasyonlara ve tümörlere sebep olur…
Â’râf suresi 31. Ayette, “Yiyin-için, fakat israf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez…”, buyurulmuştur… Peygamberimiz (s.a.v); “Allah’a en sevimli olanınız, yemesi en az ve bedenen en hafif olanınızdır…” Ve “…pisboğaz ve göbeği büyük olan Cennete giremez…” buyurmuştur… Ancak Allah’tan utanmayı unutan insanları artık ne ayetler ne de hadisler etkilemektedir. Hâlbuki bu ayet ve hadisler özellikle günümüzde büyük önem taşımaktadır… Genetiği değiştirilmiş ve katkı maddeli ürünlerden kaçınmak neredeyse imkânsız hale geldiğinden, az yemek, bugün daha büyük bir zorunluluktur… Aidin Salih/Gerçek Tıp