Cima eden/cinsi münasebette bulunan kimse oruçlu olduğunu unutmuş olup hatırladığı anda aletini çıkarırsa ve keza fecirden önce kasten cimaya başlar da fecir doğarken derhal aletini çıkarırsa orucu bozulur mu?

SORU: Cima eden/cinsi münasebette bulunan kimse oruçlu olduğunu unutmuş olup hatırladığı anda aletini çıkarırsa ve keza fecirden önce kasten cimaya başlar da fecir doğarken derhal aletini çıkarırsa orucu bozulur mu?

CEVAP:

Cima eden/cinsi münasebette bulunan kimse (oruçlu olduğunu) unutmuş olup hatırladığı anda aletini çıkarırsa ve keza fecirden önce kasten cimaya başlar da fecir doğarken derhal aletini çıkarırsa, orucu bozulmaz.

Bu durumlarda aletini çıkardıktan sonra menisi gelse de (orucu bozulmaz), çünkü bu, ihtilam olmak gibidir. (İbn-i Âbidîn, Oruç Bahsi)

 

Cima eden/cinsi münasebette bulunan kimsenin (oruçlu olduğunu) unutmuş olup hatırladığı anda aletini çıkarması ve fecirden önce kasten cimaya başlayıp da fecir doğarken derhal aletini çıkarması meselelerinde (şu tafsilat vardır):

Şayet her iki durumda da biraz durur da kıpırdamadığı/hareket etmediği halde menisi gelirse, orucu bozulup yalnız kaza gerekir.

Şayet her iki durumda da kendisini hareket ettirir de menisi gelirse, hem kaza hem keffaret lazım gelir. Kitabımızın şârihi, burada keffaretin vacip olacağını kesin olarak ifade etmiştir. Hâlbuki el-Fetih ve diğer kitaplarda iki kavil zikredilmiş ve aralarında tercih de yapılmamıştır.

Halebî, kitabımızın sözüne itiraz ederek şöyle demiştir: “Bu hususta keffaretin vacip olması şu meseleye aykırıdır; bir kimse unutarak bir şey yerse veya cima ederse, bunlardan sonra da (orucum bozuldu zannederek) kasten bir şey yer ise, mezhebe göre bu kişiye keffaret yoktur (sadece kaza vardır). Çünkü İmam Malik’in muhalefeti bir şüphe doğurmuştur. Zira ona göre unutarak bir şey yer veya cima ederse/cinsi münasebette bulunursa orucu bozulur.”

Ben (İbn-i Âbidîn) derim ki: Muhalefetin vechi şudur: Unutarak cima ettikten sonra kasten yemekle keffaret vacip olmayınca, unutarak cima ettikten sonra (orucu) hatırlayıp biraz durduktan ve kendini hareket ettirdikten sonra (keffaretin) vacip olmaması evleviyette kalır/öncelikledir. Çünkü hareket ettirmekle orucun bozulması, ancak bunun yeni bir cima gibi olmasındandır. Cima ise yemek gibidir. Unutarak cima ettikten sonra kasten bir şey yer veya kasten cima ederse keffaret lazım gelmez. Keza kendini hareket ettirdiği zaman da evleviyetle keffaret lazım gelmez. Lakin bu mesele fecrin doğması meselesine aykırı değildir. Evet, o meselede de keffaret lazım gelmediğini keza Bedâyi’nin şu mutlak ifadesi de teyit eder: “Orucun bozulmaması, hatırladığı vakit yahut fecir doğduğu zaman aletini çıkardığına göredir. Çıkarmazsa ona kaza lazım gelir ve zahiru’r-rivayete göre keffaret lazım değildir.”

İmam Ebû Yusuf’tan, “yalnız fecrin doğması meselesinde keffaret vacip olacağı rivayet edilmiştir. Çünkü cimaya başlayış kastî idi. Cimanın başı ve sonu ise birdir. Kastî cima ise keffareti icabeder. Hatırlama meselesinde ise keffaret yoktur.”

Zâhir (rivayetin) vechi şudur: Keffaret ancak orucu bozmakla vacip olur. (Bozmak) ise oruç var olduktan sonradır. Cimaya devam etmesi, orucun vücuduna mânidir (yani cimaya oruç vaktinde de devam edilmesi orucun mevcudiyetini ortadan kaldırır). O halde (olmayan orucu) bozması da imkânsızdır, (ortada bozulan bir oruç olmadığından dolayı) keffaret de yoktur.”

Bu gösterir ki, (unutarak cima edip de oruçlu olduğunu) hatırlama meselesinde keffaretin vacip olmaması (hususunda İmamlarımız) ittifak etmişlerdir. Çünkü (cimanın) başlangıcı kastî değildir. Onun (cimanın tamamı ise) bir fiil olup ona şüphe girmiştir. Bir de (yukarıda) bildiğin gibi bunda İmam Mâlik’in muhalefeti şüphesi vardır. İhtilaf ancak fecrin doğması meselesindedir. Zahiru’r-rivayetin açıkladığı ifade, kendini hareket ettirmesi ile ettirmemesi arasında fark olmadığını gösteriyor.

Nitekim (fecir doğması ve unutup da hatırlama meselelerinde) aletini çıkarır da tekrar sokarsa, yine kaza ve keffaret lazım gelir.

Zira el-Hulâsa’da “(oruçlu olduğunu) hatırladığı vakit (aletini) çıkarır da sonra tekrar (cimaya dönerse) keffaret vacip olur. Fecir meselesinde de öyledir” denilmektedir. Lakin hatırlama meselesinde keffaretin vacip olmaması gerekir. Zira (yukarıda) bildiğin gibi Malik’in muhalefetinden mütevellid olan şüphe vardır. İhtimal buradaki hüküm, bu şüpheyi itibara almayan diğer kavle göredir. (İbn-i Âbidîn, Oruç Bahsi)