Büyüklerin birbirleri hakkında söyledikleri sözleri nasıl anlamalıyız? Selef imamlarının ve hususen İmam Şafii’nin Ebû Hanife hakkındaki sözleri nelerdir? Bir mezhep imamına karşı nasıl davranmalıyız?

SORU: Büyüklerin birbirleri hakkında söyledikleri sözleri nasıl anlamalıyız? Selef imamlarının ve hususen İmam Şafii’nin Ebû Hanife hakkındaki sözleri nelerdir? Bir mezhep imamına karşı nasıl davranmalıyız?

CEVAP:

İbn-i Âbidîn şöyle demiştir: Selefin birbirleri hakkında söz etmelerine şaşılmaz. Nitekim bunu sahabe de yapmışlardır. Çünkü onlar müçtehit idiler. Birinin diğerine muhalefetini gördüler mi itiraz ederler, bilhassa muhalifin hata ettiğine delil bulurlarsa susmazlardı. Ama onların maksadı kendilerini değil, ancak dini müdafaa etmek idi…

Şaşılacak olanlar bizim zamanımızdaki âlim geçinenlerdir. Yemesinde, içmesinde, giyiminde, akitlerinde, nikâhlarında ve birçok ibadetleri hususunda İmam A’zam’ı taklid ederler, sonra da ona ve onun ashabına dil uzatırlar! Böylesi kişiler ancak, hücum ve firar hallerinde bulunan bir atın kuyruğu altına konan sineğe benzer. Keşke bilse idim! Bu adam neden Ebû Hanife hakkında söyleneni tasdik ediyor da kendi mezhebinin imamı hakkında söylenenleri tasdik etmiyor! Ve bu büyük imama karşı gösterdiği edep hususunda kendi mezhebinin imamını neden taklid etmiyor!

Hiç şüphesiz ulema, üç mezhep imamının ve hassaten İmam Şafiî (rh.a)’in Ebû Hanife’yi senâ ettiklerini ona karşı edep ve nezaket gösterdiklerini nakletmişlerdir. Kâmil (kimseden) ancak kemal sâdır olur. Nakıs (kimse) ise bunun aksinedir. İtirazcıya, itirazda bulunduğu zatın bereketinden mahrum kalması kâfidir. Allah Bizi bundan korusun ve sair müçtehit imamlarla bütün salih kullarını sevmekte daim kılsın! Bizi kıyamet gününde onlarla birlikte haşreylesin!…

İmam Şafii’nin Ebû Hanife’ye karşı gösterdiği edep ve terbiyeye hususundaki rivayetlere bir misal, onun şu sözüdür: “Ben Ebû Hanife ile teberrük ederim. Kabrine giderim, bir hacetim olursa iki rekât namaz kılarım, onun kabrinin yanında hacetimi Allah’tan dilerim ve hemen hacetim görülür…” “el-Minhâc” üzerine şerh yazanlardan birinin beyanına göre, İmam Şafii sabah namazını Ebû Hanife’nin kabri yanında kılmış da kunût yapmamış, kendisine niçin kunût yapmadığı sorulunca; “şu kabrin sahibine karşı teeddübümünden/edebimden” cevabını vermiş. Başka biri İmam Şafii’nin (Ebû Hanife’nin kabrinde) besmeleyi aşikâr okumadığını da kaydetmiştir. Ulema, Hazret-i Şafii’nin bu hareketini şöyle izah etmişlerdir: Bazen sünnete öyle şeyler ârız olur ki, ihtiyaç anında onun terkini tercih ettirir, örneğin hasetlik çeken kimseye ağzının payını vermek ve cahile öğretmek gibi. Şüphesiz Ebû Hanife’nin birçok hasetçileri vardı. Bir şeyi fiil ile anlatmak, sözle anlatmaktan daha açıktır. İmam Şafii (rh.a)’in kunûtu ve besmeleyi (terk ederek edebi) fiilen göstermesi daha iyi olmuştur…

Ben (İbn-i Âbidîn) derim ki: İmam A’zam’a dil uzatan bu ahmak adam, kendi mezhebinin imamına da ta’n etmiş demektir. Onun için “el-Mîzân” isimli eserde şöyle denilmiştir: Ben, efendim Ali Havvâs (rh.a)’i defalarca şunu söylerken işittim: “Müçtehit imamlara tabi olanların, imamları kimleri methetmişse onları tazimde bulunmaları lâzımdır. Çünkü bir mezhep imamı bir âlimi methettiği vakit, bütün tabilerinin de ona uyarak o âlimi methetmeleri ve Allah’ın dini hakkında kendi görüşü/re’yi ile söz söylemiş olmaktan onu tenzih etmeleri vacip olur. İmam Malik’in ve İmam Şâfii’nin mezhebinde olanlar insaf etseler, kendi imamlarının Ebû Hanife’yi methettiklerini işittikten sonra hiç biri Ebû Hanife’nin kavillerinden bir kavli zayıf/hafif bulmazlardı. Ebû Hanife’nin yüksek makamını medih ve sena hususunda İmam Şafiî (rh.a)’in sabah namazında kunûtu terk etmesinden başka bir şey olmasaydı, yine de tabilerinin de ona karşı edepli ve terbiyeli olması lâzım geldiğine bu yeterdi…” (İbn-i Âbidîn, Mukaddime)