Bir kimsenin alacağı olur ve bu alacağını da zekâtına saymak isterse, caiz olur mu? Bir kimsenin bir fakirde olan alacağını zekâtına saydırmasının yolu nedir? Zekât parasıyla Cihad Yapmak, Mescid, Yol, Köprü vs. imar etmenin yolu nedir?

SORU: Bir kimsenin alacağı olur ve bu alacağını da zekâtına saymak isterse, caiz olur mu? Bir kimsenin bir fakirde olan alacağını zekâtına saydırmasının yolu nedir? Zekât parasıyla Cihad Yapmak, Mescid, Yol, Köprü vs. imar etmenin yolu nedir?

CEVAP:

 1- Bir kimsenin alacağı olur ve bu alacağını da zekâtına saymak isterse, caiz olur mu?

Bir kimsenin alacağı olur, lakin borç verirken zekât vermeye niyet etmemiş ise, bu alacağını zekâtına sayması caiz olmaz

2- Bir kimsenin bir fakirde olan alacağını zekâtına saydırmasının yolu nedir?

Bir kimse, fakire borç verirken zekât vermeye niyet etmemiş ise, bu alacağını zekâtına sayması caiz olmaz. Lakin bu alacağı zekâta saymanın yolu vardır: Alacağı olan kişi zekâtını fakir borçlusuna verir. Zira fakir olan borçlusu zekâtı almaya en münasip kişidir, çünkü zekâtını ona vermekle onu borçtan kurtarmış olur. Sonra da ondan alacağını tahsil eder. Zira alacağı olan cinsten mala borçlusunun elinde rastlamıştır ve onu almaya hakkı vardır… Alacaklı kişi zekâtını borçlusuna verdikten sonra,  borçlu borcunu vermek istemezse, alacaklı kişi borçlusunu mahkemeye verir…

Şayet alacaklı kimse, zekâtını fakir borçlusuna verdikten sonra fakir borçlusunun borcunu ödemeyeceğinden korkarsa, borçlu, alacaklının hizmetçisini (işçisini) zekâtı kabzetme ve kabzettikten sonra da borcunu ödeme hususunda vekil tayin eder. Vekil, zekâtı kabzedince de bu zekât malı müvekkilin mülkü olmuş olur. Zekât malını alıp da henüz borcu ödemeden önce, borcu ödeme vekâletinden müvekkilin vekili azletme ihtimalinden dolayı, zekât malı vekile ancak müvekkilin olmadığı bir zamanda verilir. Vekil malı alınca da vekâlet yetkisini kullanarak alacaklıya borcu öder…

Şayet alacaklının borç ortağı olur da, fakir borçlusundan alacağı parada kendisine ortak olmasından korkarsa, bunun yolu da şöyledir: Alacaklı alacağını borçlu fakire tasadduk eder, borçlu da kabzettiği parayı alacaklıya hibe edip bağışlar. Böylece alacaklı bu parayı hibe yoluyla aldığı için ortağı da bu paraya ortak olamaz…

3- Zekât parasıyla cenaze kefenleme veya hac, cihad yapmak yahut mescid, yol, köprü vb.lerini imar etmenin çaresi/yolu nedir?

Zekâtın sahih olmasıyla birlikte yukarıda sayılan bu şeylere zekât malını aktarmanın çaresi/yolu, zekât malını bir fakire sadaka olarak vermek ve ona emrederek bunları kendisine yaptırmaktır. Ancak kendisine yukarıdaki yerlere harcaması için zekât malı sadaka olarak verilen fakir kimse, bu emre muhalefet edebilir. Çünkü fakir kimse o malı temlik etmiştir…

(Örneğin), zekât parasıyla cenaze kefenlemenin yolu şudur: Zekât parası bir fakire tasadduk edilir, bu fakir de cenazeyi zekât parasını kullanarak kefenler. Mescidleri onarma ve imar etmede de yol budur. Burada her ikisi de sevap alır. Zekât sevabını zekâtı veren, kefenleme sevabını da fakir alır. Keza “kefenleme sevabı zekâtı verene de verilir” denilebilir, çünkü “Hayra delalet eden onu yapan gibidir”, velev ki kemmiyet ve keyfiyet bakımından sevaplar birbirinin aynısı olmasa bile hepsi de sevap alır…

İbn-i Âbidîn devamla şöyle demiştir: Suyûtî’nin “Câmiu’s-Sağîr” isimli eserinde kaydettiğine göre, sadaka yüz kişinin elinden geçse bile, her birine, ilk başlayanın sevabı hiç eksiltilmeksizin ilk başlayanın sevabı kadar sevap verilir… (İbn-i Âbidîn, Kudûrî, Nûru’l-Îzâh, Hidâye ve Cezîrî -dört mezhebe göre- İslâm Fıkhı)