Bağışıklık sistemine en çok zarar veren şey ilaçlardır… Bağışıklık sistemi, vücuda zarar veren milyonlarca farklı düşmanı tanıyıp ayırt eder ve hatırlar… Bağışıklık sistemi, geçirilen her hastalıkla birlikte uygun bir koruma bunu hafızasında yıllarca saklar ve bu bilgi anne sütü ile çocuğa geçer… Bağışıklık sistemi, vücuda zarar veren düşmanlara karşı koruma sağlar, yeteri kadar savunma yapamazsa vücutta alerji oluşur… Bağışıklık sisteminin düşmanı, binlerce farklı çeşidi bulunan katkı maddeleri, GDO ürünleri ve yiyeceklerde kullanılan 3000’den fazla kimyasaldır ki bir yılda alınan yalnızca tarımsal kimyasal miktarı 1.81 kg’dır… Günümüzde çocuk ve gençlerdeki alerjinin en büyük nedeni aşılar ve binlerce farklı çeşidi bulunan katkı maddeleridir, yetişkinlerde ise kortizon, insülin gibi ilaçlardır… Kortizon gibi alerjinin bastırılmasında kullanılan bu ilaçlar bağışıklık sistemini tahrip ederek daha derin ve daha şiddetli alerjilere yol açar… Bağışıklık sistemi vücuda zarar veren düşmanı; ateş yükseltme, burun akıntısı, öksürük, hapşırma, terleme iltihap, sivilce, çıbanlar bademcik şişmesi, burun kanaması, geniz akıntısı, kafa-kulak arkası yaraları, kulak iltihabı, idrar, mide-safra kusması, saç dökülmesi ile dışarı atar…

Sağlık… Bağışıklık Sistemi…

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE EN ÇOK ZARAR VEREN ŞEY İLAÇLARDIR…

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ, VÜCUDA ZARAR VEREN MİLYONLARCA FARKLI DÜŞMANI TANIYIP AYIRT EDER VE HATIRLAR…

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ, GEÇİRİLEN HER HASTALIKLA BİRLİKTE UYGUN BİR KORUMA BUNU HAFIZASINDA YILLARCA SAKLAR VE BU BİLGİ ANNE SÜTÜ İLE ÇOCUĞA GEÇER…

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ, VÜCUDA ZARAR VEREN DÜŞMANLARA KARŞI KORUMA SAĞLAR, YETERİ KADAR SAVUNMA YAPAMAZSA VÜCUTTA ALERJİ OLUŞUR…

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN DÜŞMANI, BİNLERCE FARKLI ÇEŞİDİ BULUNAN KATKI MADDELERİ, GDO ÜRÜNLERİ VE YİYECEKLERDE KULLANILAN 3000’DEN FAZLA KİMYASALDIR Kİ BİR YILDA ALINAN YALNIZCA TARIMSAL KİMYASAL MİKTARI 1.81 KG’DIR…

GÜNÜMÜZDE ÇOCUK VE GENÇLERDEKİ ALERJİNİN EN BÜYÜK NEDENİ AŞILAR VE BİNLERCE FARKLI ÇEŞİDİ BULUNAN KATKI MADDELERİDİR, YETİŞKİNLERDE İSE KORTİZON, İNSÜLİN GİBİ İLAÇLARDIR…

KORTİZON GİBİ ALERJİNİN BASTIRILMASINDA KULLANILAN BU İLAÇLAR BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ TAHRİP EDEREK DAHA DERİN VE DAHA ŞİDDETLİ ALERJİLERE YOL AÇAR…

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ VÜCUDA ZARAR VEREN DÜŞMANI; ATEŞ YÜKSELTME, BURUN AKINTISI, ÖKSÜRÜK, HAPŞIRMA, TERLEME İLTİHAP, SİVİLCE, ÇIBANLAR BADEMCİK ŞİŞMESİ, BURUN KANAMASI, GENİZ AKINTISI, KAFA-KULAK ARKASI YARALARI, KULAK İLTİHABI, İDRAR, MİDE-SAFRA KUSMASI, SAÇ DÖKÜLMESİ İLE DIŞARI ATAR…

Detaylar…

Bağışıklık (Immünite); vücudun yabancı maddelere yani antijenlere karşı kendini koruma yetisidir… Vücuda zarar verebilecek veya kendine has özelliklerini değiştirebilecek her tür antijeni (yabancı maddeyi) tanıyarak, vücudu bunlara karşı farklı savunma yöntemleriyle korumak bağışıklık sisteminin ana görevidir… Antijenlere örnek olarak; mizaca uygun olmayan besin, toksik madde, kimyasal ve sentetik ilaç gibi cansız maddeleri; virüs, mantar, bakteri, mutasyona uğrayan genler ve hücreler gibi canlı organizmaları gösterebiliriz…

Bağışıklık sistemi, vücut içerisinde detaylı ve dinamik bir iletişim ağı aracılığıyla, milyonlarca farklı düşmanı tanıyıp ayırt edebilme ve hatırlama yeteneğine sahiptir…

Bağışıklık sisteminin, zararlı maddelerin (antijenlerin) vücuda girmesini engelleyen “dış ve iç bariyerleri” vardır. “Dış bariyerler;” deri, tırnak, kıl-kirpik saç, göz-ağız-burun mukozası, gözyaşı enzimleri ve terdir. Sağlıklı vücutta zararlı maddeler dış bariyerler tarafından tutulur, içeri girmesine izin verilmez. Antijenler dış bariyerleri geçmeyi başarırsa, iç bariyerlerin saldırısına uğrar. “İç bariyerler;” canlı antijenlerin çoğalmasını yayılmasını sınırlar ya da onları yok eder, cansız antijenleri ise ya nötralize eder ya da dışarı atar. Örneğin, gıda ile alınan zararlı maddeler mide ve/veya bağırsakların immün bariyerini aşamaz. Enzimlerle parçalanır, nötralize edilir ya da izole edilerek kusma ve/veya ishalle dışarı atılır. Bağırsaklardan karaciğere ulaşmayı başarırsa karaciğer enzimleriyle yok edilir… Cilt, solunum veya karaciğer yoluyla kana geçerse kan bariyeri ile karşılaşır… Bağışıklık sisteminde iç bariyer olarak en büyük görevlerden biri lenfosit adlı beyaz kan hücrelerinin üzerindedir. Bu lenfositlerin bir kısmı antijenlere karşı antikor üretir. Antikorlar zararlı maddelere (antijenlere) tutunarak onları kolay parçalanır hale getirir. Kandaki lökositler ise parçalanmaya hazır hale gelen bu antijenleri sararak yok eder. Bazı lenfositler ise doğrudan zararlı maddelere saldırır, sarar ve yutar…

Bağışıklık sistemi, geçirilen her hastalıkla birlikte uygun bir koruma bunu hafızasında yıllarca saklar. Bu bilgi anne sütü ile çocuğa geçer. Bağışıklık sistemi tekrar aynı hastalıkla ya da antijenle karşılaştığında, hızlı ve etkili bir şekilde tepki verir…

Doğada milyonlarca doğal antijen (mizaca uygun olmayan besinler, zehirli bitkiler, zehirli böcekler, mikroplar vs.) bulunur. İnsan vücudunda bu antijenlerin her birine karşı antikor üretilmektedir. Bağışıklık sisteminin antijenlere (düşmanlara) verdiği tepki yeteri kadar etkiliyse her türlü kaza, hastalık, bakteriyel ya da kimyasal saldırıya karşı koruma sağlanır, yeteri kadar etkili değilse, alerji oluşur…

İlk zamanlarda vücudun antijenlere verdiği her türlü tepki “alerjik reaksiyon” olarak adlandırılırdı. Bu doğaldır çünkü, eskiden günlük hayatta suni veya sentetik antijenler bulunmadığından bağışıklık sisteminin reaksiyonları da normalin dışına çıkmıyordu. Fakat günümüzde yiyeceklerde 3000’den fazla kimyasal bulunmaktadır ve bir yılda alınan yalnızca pestisitin miktarı 1.81 kg’dır. Bununla birlikte bağışıklık sisteminin hiç bir şekilde tanımadığı sentetik katkı maddeleri ve GDO ürünleri kullanılmaktadır. Bu tür antijenlere karşı bağışıklık sisteminde hâlihazırda bir savunma programı bulunmamakta, bağışıklık sistemi bu antijenlerin her birine karşı ayrı ayrı ve tamamen yeni savunma stratejileri geliştirmek zorundadır. Bu savunma stratejileri doğal antijenlere karşı gösterilen tepkilere benzemediği için “alerjik reaksiyon” olarak değil, “hastalık” olarak kabul edilmektedir…

Burada bağışıklık sisteminin işini zorlaştıran diğer bir faktör de gıda vücut bakım endüstrisinde kullanılan katkı maddelerinin binlerce farklı versiyonunun bulunmasıdır. Bu katkılar sürekli olarak güncellenmekte ve yenileri eklenmekte, bu da yetmezmiş gibi farklı farklı kombinasyonlar halinde kullanılmaktadır…

Günümüzde çocuk ve gençlerdeki alerjinin en büyük nedeni aşılar ve GM katkı maddeleri, yetişkinlerde ise kortizon, androjen, östrojen ve insülin gibi protein yapılı rekombinant DNA ilaçlardır. Ayrıca bazı ilaçlar (antibiyotikler, salisilatlar vs.), kendi yapısında protein bulunmamasına rağmen, vücuttaki proteinle birleşerek protein özelliği kazanır ve bağışıklık sisteminin savunmasını baskılar…

Alerji tedavisinde genellikle, alerjik reaksiyonu aktif bir şekilde baskılayan kortikosteroidler (kortizon gibi) alerjinin bastırılmasında kullanılan bu ilaçlar bağışıklık sistemini tahrip ederek daha derin ve daha şiddetli alerjilere yol açar…

Alerjiye karşı ilaç kullanmanın ne büyük bir çelişki ve kısır döngü olduğunu daha iyi anlayabilmek için alerjinin gelişmesini gözden geçirelim: Vücutta metabolik atıklar (antijenler) biriktiğinde ateş yükselir ve kandaki lökosit sayısı artar. Isınan kan ve lökositler metabolik atıkları kolaylıkla parçalar ve burun akıntısı, öksürük, hapşırma ve terleme ile dışarı atar. Margarin, hidrojenize yağ, katkı maddeleri gibi sentetik kaynaklı atıklar ise vücuttan ancak iltihap, sivilce ve çıbanlar aracılığıyla dışarı atılabilir… Aidin Salih/Gerçek Tıp