48. Menkıbe… Hz. Pîr’in hırkasını giyinen ve elini başına koyduğu kimselere büyük fütuhat olması

 

KIRK SEKİZİNCİ MENKIBE

(Hz. Pîr’in Hırkasını Giyinen ve Elini Başına Koyduğu Kimselere Büyük Fütuhat Olması)

Şeyhu’l İslam Muhyiddin Abdulkadir (r.a)’ın oğlu Abdurrezzak’ın oğlu İmam Hafız Tâcuddin Ebu Bekir’den rivayetle, dedi ki:

– Babam, evladı Yahya’nın annesine, beş yüz beş senesinde Şabanın dokuzunda çarşamba gecesinde: “Bana pirinç öğüt” dedi. Bunun üzerine o da kalktı, (pirinci) öğüttü, yemek tepsisine kümeledi ve (sonra da gidip) uyudu. Gecenin son üçte biri olduğunda duvar yarıldı, oradan içeri bir adam girdi de oradakinin hepsini yedi. Sonra gitmek için hazırlandı. Bunun üzerine babam bana:

– Ona yetiş ve ondan senin için dua etmesini iste, dedi. Ben de, tam duvardan geldiği biçimde geri çıkarken ona yetiştim ve ondan dua istedim. Bana:

– Babanın duası ve hırkasının bereketiyle gördüğün (bu) hayra eriştim, dedi. Sabaha erdiğimde bunu Şeyh Ali b. Hîtî (r.a)’a anlattım. Bunun üzerine bana:

– Bir kimsenin başına konulup da, babanın hırkasından daha süratli sahibinde fütuhat ve bereket (hâsıl olan) bir hırka bilmiyorum. Allah Teâlâ, ondan (hırka) giymiş olan yetmiş kişiye, giydikleri günün akşamında aynı anda (çok) büyük fütuhat nasip eyledi. Elini onların başının üstüne koymasının bereketiyle çok (büyük) ihsana nail oldular. Babanın yüzünü gördüğüm günden daha bereketli bir gün görmedim. Allah bizi ondan istifade ettirsin, dedi…

(Hulâsatu’l-Mefâhir fî Menâkıbı’ş-Şeyh Abdulkâdir)