32. Menkıbe… Bir Şeyh’in oğluna vasiyeti ve Hz. Pîr’e gelmesi

 

OTUZ İKİNCİ MENKIBE

(Bir Şeyh’in Oğluna Vasiyeti ve Hz. Pîr’e Gelmesi)

Asîl Şeyh Ebu Felâh’tan rivayetle, Şeyh Kudve Ebu Muhammed Bâzirânî’nin oğlu Celîl Şeyh Ebu Hayr -Allah ondan razı olsun- dedi ki:

– Babamı işittim (şöyle) diyordu:

– Şeyh’e (Babama) ecel terleri gelip (ölüm yaklaştığında) ona:

– Senden sonra kime uyayım bana vasiyet et dedim. (O):

– Şeyh Abdulkadir’e, dedi.

Onu hastalığının illetinde (olup bundan dolayı böyle dediğini) zannettim ve onu bir saat bıraktım. Sonra ona:

– Senden sonra kime uyayım, bana vasiyet et dedim. (O):

– Şeyh Abdulkadir’e, dedi.

Böylece onu bir saat (daha) bıraktım ve (aynı) sözü ona tekrarladım. (Bana):

– Ey oğulcağızım! Bir zaman (gelecek) ki, o (zamanda) Abdulkadir, kendisinden başkasına uyulmayacağı (bir kimse) olur, (Abdulkadir’den başkasına uyulmaz), dedi.

(Babam) vefat edince Bağdat’a geldim ve Şeyh Abdulkadir’in meclisinde hazır bulundum. Baktım ki Şeyh Bekâ b. Battû, Şeyh Ebu Saîd Kaylevi, Şeyh Ali b. Hîtî ve bunlardan başka Meşâyihin güzideleri -Allah onlardan razı olsun- orada. Onu (Şeyh’i) şöyle derken işittim:

– Benim sözüm size değildir. Muhakkak ben Allah’ın emri ileyim. Sözüm sadece havadaki erler içindir.

(Sonra Şeyh) başını havaya kaldırmaya başladı. Baktım ki onun hizasında saf saf nurdan adamlar nurdan bir dağ üzerindeler. Çokluklarından bakışımla göğün arasına girmişler (kaplamışlardı da gök gözükmüyordu). Onlar başlarını hayretten öne eğmişlerdi. Kimisi ağlıyordu, kimisi (gök gibi) gürlüyor (şimşek gibi parlıyordu). Kimisinin elbisesinde ateş vardı. (Bu gördüklerim) üzerine ben bayıldım. Sonra kalkıp koşuşturarak ve insanları yararak (Şeyh’e gittim), tâ ki kürsünün üzerine onun (yanına) çıktım. (Şeyh) kulağımı çekti ve;

– İlk başta babanın vasiyeti ile yetinseydin (onu dinleseydin) ya! Dedi. (Böyle deyince) heybetinden (korkup) başımı öne eğip (kaldım)…

(Hulâsatu’l-Mefâhir fî Menâkıbı’ş-Şeyh Abdulkâdir)