21. Menkıbe… Hz. Pîr’in sümkürmediği, balgam tükürmediği, üzerine sinek konmadığı… Halifeye yazdığı mektup ve makam sahiplerine davranışı

 

YİRMİ BİRİNCİ MENKIBE

(Hz. Pîr’in Sümkürmediği, Balgam Tükürmediği, Üzerine Sinek Konmadığı. Halifeye Yazdığı Mektup ve Makam Sahiplerine Davranışı)

Şerif Ebu Abdullah Muhammed b. Hızır b. Abdullah Hasanî Mûsûlî’den rivayetle, dedi ki:

– Efendimiz Şeyh Muhyiddin Abdulkadir (r.a) ile on üç yıl beraber oldum (hizmetini yaptım). Bu süre boyunca onun ne sümkürdüğünü, ne balgam tükürdüğünü gördüm. Üzerine bir sinek dahi konmadı. Reisler, (liderler ve başkanlardan), itibar ve yetki (mevki, makam) sahiplerinden hiç biri için de kalkmadı. Hükümdarların açkılarının üzerine de hiç oturmadı. O otururken, halife, vezir veya hürmet ehli (saygın bir kimse) geldiğinde, onlara ayağa kalkmamak için Şeyh kalkar evine girerdi. Şeyh (evinden) çıkıp geldiğinde ise onlar onun için ayağa kalkarlardı. Onlara güzel, hoş söz konuşur ve vaazda (nasihatte) mübalağa ederdi. Onlarda onun elini öperler ve huzurundan mütevazı ve küçüklenir hâlde çıkarlardı…

(Şeyh), Halifeyle yazıştığında ona: “Abdulkadir sana şöyle şöyle emrediyor. Onun emri senin üzerinde geçerlidir. Ona itaat sana vaciptir. O, senin uyup tâbi olacağın (kimsedir) ve aleyhinde de bir hüccettir”, diye yazardı. (Halife, Şeyhin)  mektubunu alınca onu öper ve

– Şeyh (r.a) doğru söyledi, derdi…

 

——————————

 

(Şeyh Abdulkadir) dedi ki:

– Bidayetimde seyahat (yolculuk) esnasında, birbiri üzerine bana hâller gelirdi de onlara mukavemet gösterir ve sahip olup (kavrardım).  Hâllerde varlığımdan kaybolur (sıyrılırdım). Bilmeden (kendimde olmadan) yürür giderdim. Benden bu (hâl) gittiğinde kendimi olduğum yerden uzakta bir yerde bulurdum. Bir defasında Bağdat harabelerinde bana (yine) hâl geldi, bir saat kadar bilmeden yürüdüm. Sonra (bu hâl) benden gitti ve baktım ki ben “Şişter” memleketlerindeyim. Bağdat ile oranın arasında on iki günlük (mesafe) vardı. Bu hal üzere durumumu düşünüp durdum -veya tefekkür edip durdum- dedi…

(Hulâsatu’l-Mefâhir fî Menâkıbı’ş-Şeyh Abdulkâdir)