SORU: “Lügat’te” ve “şer’î ıstılahta” zekât ne demektir?
CEVAP:
Zekât lügat’te; temizlik ve artma (çoğalma) demektir[1].
Şer’î ıstılahta ise; nisap sahibinin malından, şâriin belirlediği malın bir cüzünü, Allah Teâlâ için[2], temlik edenin (yani zekât verenin verdiği maldan) hiçbir bakımdan faydalanmaması[3] (kaydıyla), bir müslüman fakire[5] temlik etmesidir.
[1] “Malın zekâtı” denildi, çünkü (zekât), malı arındırır ve onu temizler. Bir görüşe göre de; böyle (yani malın zekâtı) denildi, çünkü mal onunla (yani zekât ile) ziyadeleşir yani artar ve çoğalır. Bakınız: “El-Bahru’r-Raik”
[2] (Allah Teâlâ için); yani Allah’ın emrine itaat etme ve rızasını kazanmak (amacıyla, zira zekât bir ibadettir ve ibadette ise ihlâs şarttır). Bu (kelime), “temlik ile müteallıktır.
[3] Zekât Usûl ve furûa verilmez. Kişi, usûlü olan babası, dedesi ve yukarısına ve furûu olan oğluna, torununa ve aşağısına zekât veremez, çünkü bunlara verdiği zekâtın menfaati kendisine dönmüş olur.
[4] Zekât zengine, kâfire ve Hâşimîlere verilmez. Hâşimî; Hz. Ali (r.a), Hz. Abbas (r.a), Hz. Âkil (r.a), Hz. Cafer (r.a), Hz. Hâris (r.a)’ın nesilleri, soylarıdır. Keza Hâşimîlerin azâd ettiği kölelere de zekât verilmez. Çünkü zekât, malın kiri ve pisliğidir. Hâşimîlere bunun yerine Allah (c.c) ganimetten alınan beşte biri tahsis etmiştir.