Mezhebimizdeki İmamlar ihtilaf ettiklerinde ilkönce kimin kavliyle amel edilir? Bir meselede mezhep imamlarımızdan bir rivayet yoksa nasıl fetva verilir? Keza bir meselede müteahhirîn müçtehitlerden de bir kavil yoksa nasıl fetva verilir?

SORU: Mezhebimizdeki İmamlar ihtilaf ettiklerinde ilkönce kimin kavliyle amel edilir? Bir meselede mezhep imamlarımızdan bir rivayet yoksa nasıl fetva verilir? Keza bir meselede müteahhirîn müçtehitlerden de bir kavil yoksa nasıl fetva verilir?

CEVAP:

Ulemamızın ihtilâf ettikleri hususlarda hangisinin kavliyle amel edileceğinde ihtilaf edilmiştir… Esah olan, “es-Siraciyye” ve diğer kitaplarda belirtildiği üzere; fetva ilkönce, ale’l-ıtlâk Ebû Hanife’nin kavline göre verilir. Sonra bir meselede İmam-ı A’zam’dan bir kavil bulunmazsa, Ebû Yusuf’un, ondan da bir rivayet yoksa sonra Muhammed’in, sonra Zü’fer ve Hasan b. Ziyâd’ın kavilleri ile verilir… Bazıları, “Ebû Hanife bir tarafta, iki arkadaşı yani Ebû Yusuf’la Muhammed de bir tarafta olurlarsa, müftü/fetva veren muhayyerdir” demişlerse de, müftü müçtehit olmadığı zaman, birinci kavil daha sahihtir…

Buradaki “ale’l-ıtlâk”’tan murad, ister Ebû Hanife bir kavilde yalnız başına kalsın, ister kalmasın demektir…

Abdullah b. Mübârek, Ebû Hanife’nin mutlak surette diğerlerine tercih edilmesinin sebebini şöyle anlatmaktadır: “Çünkü o, Ashab-ı Kiramı görmüş ve fetva hususunda Tabiin‘in Ulemasına da galebe çalmıştır. Onun sözü daha muhkem ve daha sağlamdır, zaman ve asrın ihtilâfına dair olmadıkça en kuvvetli olandır…”

Halebî şöyle demiştir: “el-Hâvi’l-Kudsî” ile “es-Siraciyye”’nin ibareleri birleştirilir/aralarında tevfik yapılırsa şu mana ortaya çıkar: “Bir kimsenin, delilin kuvvetini anlamaya kudreti varsa, yani müftü/fetva veren kişi müçtehit ise o kimse delilleri inceler ve kuvvetli olan delil ile fetva verir. Buna kudreti yoksa yani müftü/fetva veren kişi müçtehit değilse (yukarıda zikredilen İmamlar arasında ki) tertibe riayet etmesi gerekir…” Bundan dolayıdır ki, müçtehit ulemanın bazen İmam-ı A’zam’ın kavli dururken ashabından birinin kavlini tercih ettiklerini görürsün. Nitekim 17 meselede yalnız İmam Züfer’in kavlini tercih etmişlerdir. Onların tercihlerini araştır, çünkü onlar delilden anlayan kimselerdir…

İmam-ı A’zam’dan gelen rivayetler muhtelif olur yahut ne ondan ne de arkadaşlarından/ashabından bir rivayet bulunmazsa şöyle davranılır;

a) İmam-ı A’zam’dan gelen rivayetler muhtelif olduğu zaman, hücceti/delili en kuvvetli olanı ile amel edilir…

b) Bir hâdisede ulemamızdan açık bir cevap bulunmayıp, sonra gelen ulemamız bir kavil üzerinde ittifak ederlerse, o kaville amel olunur…

c) Sonra gelen ulemamız bir meselede ihtilâf ettikleri takdirde, derece derece (yani ekseriyet sonra daha az olan ekseriyet olmak üzere) çoğunluğun/ekseriyetin kavliyle amel olunur… Ekseriyetten murad; Ebû Hafs, Ebû Cafer, Ebû’l-Leys, Tahâvî ve diğer mûtemed ve meşhur, büyük Ulemanın oluşturduğu çoğunluktur. Bunların hiçbirinden metin olarak kat’i cevap bulunmazsa, o zaman müftü/fetva veren, hükmü sorulan meseleyi teemmül edip/ayrıntılarıyla düşünerek, tedebbür edip/sonuçlarını tefekkür ederek ve içtihat edip/çalışıp gayret ederek zimmetten/mesuliyetten kurtulmanın yolunu bulmaya çalışır. Ama kendisine sorulan meselede ölçüp tartmadan cüretkârca aklına geleni söyleyemez. Bu hususta Allah Teâlâ’dan korkması, onu murakabe etmesi gerekir. Çünkü bu iş, pek büyük bir iştir, ona, cahil ve şakîden başka kimse cesaret edemez. “el-Hâvi’l-Kudsî” sahibi böyle söylemiştir…

Ulema, “ibadetler”’de fetvanın, mutlak surette İmam-ı A’zam’ın kavline göre verileceğini söylemişlerdir. “İbadetler”’de ondan, muhalifin kavline uyan bir rivayet yoksa (onun kavliyle hüküm verilir) ki, istikra/genel neticede budur… Yine Ulema, bütün “zevî’l-erhâm” meselelerinde fetvanın İmam Muhammed’in kavline göre verileceğini tasrih etmişlerdir… “el-Eşbâh ve’n-Nezâir” de; “kadâ mevzularında” yani mahkemelere ait hususlarda fetvanın, Ebû Yusuf’un kavline göre verileceği bildirilmiştir ki, “el-Kınye” ve “el-Bezzâziye” isimli eserlerde de böyle denilmiştir. Çünkü bu hususta Ebû Yusuf’ta tecrübeyle fazla ilim hâsıl olmuştur. Onun içindir ki bir zamanlar Ebû Hanife, “sadaka, nafile hacdan efdaldir” demiş, hacca gidip onun meşakkatini gördükten sonra bu kavilden dönmüştür. “Bîrî” şerhinde bildirildiğine göre, “şehadetler” babında da fetva, Ebû Yusuf’un kavline göredir… On yedi meselede ise fetva, Züfer’in kavline göre verilmiştir. Bu izahat, metin sahiplerinin sahih kavli bildirmediklerine göredir. Aksi takdirde eğer metin sahipleri sahih kavli bildirmiş iseler hüküm, metinlerde yazılanlara göredir. Çünkü bu metinler, mütevatir olmuşlardır… (İbn-i Âbidîn, Mukaddime)