Kur’ân İslamcılarının ortaya çıkacakları bize 14 Asır önce bildirilmiş midir? Kur’ân İslamcılarının; “Biz Kur’ân’da bulduğumuza tabi oluruz” sözleri doğru mudur?

SORU: Kur’ân İslamcılarının ortaya çıkacakları bize 14 Asır önce bildirilmiş midir? Kur’ân İslamcılarının; “Biz Kur’ân’da bulduğumuza tabi oluruz” sözleri doğru mudur? Vatikan’ın; “Size sadece Kur’ân yeter. Kur’ân’da helal olarak bulduğunuzu helal sayın. Haram olarak bulduğunuzu da haram kılın…” “Bizimle sizin aranızda Allah’ın kitabı vardır. Onda helal olarak bulduğumuzu helal sayın, haram olarak bulduğumuzu da haram sayın…” sözü hakkında ne dersiniz? 

 CEVAP:

1- İmam Beyhakî Ebû Dâvûd’dan (Tirmizî’nin de zikrettiği üzere) Ebû Râfi’’den şöyle rivayet etmiştir. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Sizden birinizi, koltuğuna yaslanmış olarak, kendisine emrettiğim veya nehyettiğim bir haber geldiğinde “bunu bilmiyorum” Biz Kur’ân’da bulduğumuza tabi oluruz” derken bulmayayım…”

 

2- İmam Beyhakî Ebû Dâvûd’dan şöyle rivayet etmiştir:

Peygamber (s.a.v) onlara (imam olup) namazı kıldırdı. (Namaz kılındıktan) sonra ayağa kalkıp: “Sizden biriniz koltuğuna yaslanarak, Allah’ın şu Kur’ân’daki yasakladığı şeylerden başka hiç bir şeyi yasaklamadığını mı zannediyor? Şunu iyi bilin ki: Vallahi ben (hem) öğüt verdim, (hem de bazı şeyleri) emrettim ve (bazı şeyleri de) yasakladım. (Benim emrettiğim ve yasakladığım bu) şeyler Kur’ân’(daki yasaklar) kadar vardır. Yahut da ondan daha fazladır…”

 

3- İmam Beyhakî’nin zikrettiği üzere (Delâilu’n-Nübüvve’de de zikredilen)  Mikdam b. Ma’dikerib’ten senediyle beraber Rasûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:

“İyi bilin ki, bana Kur’an ve onunla beraber bir misli verildi. Yine iyi bilin ki, bana Kur’ân ve onunla beraber bir misli verildi. Keza, bilesiniz ki, karnı tok kişinin koltuğuna oturup, şöyle demesi yakındır: “Size sadece Kur’ân yeter. Kur’ân’da helal olarak bulduğunuzu helal sayın. Haram olarak bulduğunuzu da haram kılın…”

 

4- İmam Beyhakî başka bir tarikle (Ebû Dâvûd ve Hâkim’in de zikrettiği üzere) Mikdam b. Ma’dikerib’den şöyle dediğini rivayet eder:

“Rasûlullah (s.a.v), Hayber günü ehlî eşek etini ve başka bazı şeyleri haram kıldı ve şöyle buyurdu: “Kişinin koltuğuna oturup, bir hadisimi naklederek şöyle demesi yakındır: ‘Bizimle sizin aranızda Allah’ın kitabı vardır. Onda helal olarak bulduğumuzu helal sayar, haram olarak bulduğumuzu da haram sayarız.’ Oysa (dikkat edin!) Rasûlullah’ın haram kıldığı da Allah’ın haram kıldığı gibidir…”

 

5- İmam Beyhakî daha sonra (Ebû Dâvûd’un da zikrettiği) Sebib b. Ebû Fudâle el-Mekkî’den senediyle şu rivayeti nakletmiştir: İmrân b. Husayn (r.a) şefaatle ilgili hadisi zikreder (şefaat hakkında konuşurlar) ve oradakilerden biri;

“Ya Ebâ Nüceyd! Siz bizlere hadisler anlatıyorsunuz fakat biz bunlarla ilgili Kur’ân’da bir asıl bulamıyoruz”, deyince İmrân kızar ve adama:

“Sen Kur’ân’ı okudun mu?” der. Adam;

“Evet” der. İmrân;

“Peki, Kur’ân’ın hiçbir yerinde yatsı namazının farzının dört, akşamın (farzının) üç, sabahın (farzının) iki, öğle ile ikindinin (farzının) da dört rekât olduğuna rastladın mı?” der. Adam; “Hayır” der. İmrân;

“Peki, bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Rasûlullah’tan öğrenmedik mi? Peki Kur’ân’da kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekât düştüğüne rastladın mı?” der. Adam;

“Hayır” der. İmrân;

“Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Rasûlullah’tan öğrenmedik mi? Keza Kur’ân’da ‘eski evi (Kâbe’yi) tavaf etsinler’ (Hac, 22/29) ayetini okumadınız mı? Peki, orada Kâbe’yi yedi deva tavaf edin. Makam-ı (İbrahim)’in arkasında iki rekât namaz kılın diye bir ifadeye rastladınız mı? Aynı şekilde Allah Rasûlünün buyurduğu şu hususlar Kur’ân’da var mı? ‘Zekâtını verecek olanın malını zekât tahsildarının ayağına kadar getirmesi, malını bulunduğu yerden uzaklaştırması, birbirlerine kız kardeşlerini verecek kişilerin mehirsiz evlenmesi İslâm’da yoktur’” der. (Sonra devamla); “…Peki, Allah Teâlâ’nın Kur’ân’ında şöyle buyurduğunu duymadınız mı? ‘Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.’” (Haşr, 59/7) İmrân daha sonra şöyle der: “Sizin ilginizin olmadığı, Rasûlullah’tan öğrendiğimiz daha başka şeyler de var…”

 

6- Müslim’in zikrettiği üzere Abdullah b. Mesûd (r.a) Rasûlullah (s.a.v)’den şu hadisi rivayet etmiştir:

“Allah dövme yapan ve yaptıran kadınlara, yüz yolan ve yolduranlara, güzellik için diş törpülettirenlere, Allah’ın yarattığı şekli değiştirenlere lânet etmiştir.”

Bu söz Benî Esed kabilesinden Ümmü Yakup denilen bir kadının kulağına varır. Ümmü Yakup, Kur’ân’ı okuyan ve bilen bir kadındı. Hemen Abdullah b. Mesûd (r.a)’a gelerek:

“Ne o senden kulağıma gelen söz! Sen dövme yapanlara ve yaptıranlara, yüzden kıl yolduranlara, güzellik için diş törpületenlere Allah’ın yarattığı şekli değiştirenlere lanet okumuşsun!” dedi. Abdullah (b. Mesûd) da:

“Rasûlullah (s.a.v)’in lanet ettiklerine ben neden lanet etmeyecekmişim. Hem bu Allah’ın Kitabında vardır” cevabını verdi. Kadın:

“Yemin olsun ben Mushaf’ın iki kabuğu (kapağı) arasındakileri okudum. Ama bunu bulamadım” dedi. Abdullah b. Mesûd (r.a):

“Gerçekten onu okudun ise mutlaka bulmuşsundur. Allah (c.c); ‘Size Rasul ne getirdiyse onu hemen alın, sizi neden nehyetti ise hemen vazgeçin’ (Haşr, 59/7) buyurmuştur” dedi. Bunun üzerine kadın:

“Gerçekten ben şimdi senin hanımının üzerinde bundan bir şey görüyorum” dedi. Abdullah b. Mesûd (r.a): “Git de bak” dedi. Arkacığından kadın Abdullah’ın hanımının yanına girdi. Fakat bir şey göremedi ve Abdullah b. Mesûd (r.a)’ın yanına gelerek:

“Bir şey görmedim” dedi. Abdullah b. Mesûd (r.a):

“Bana bak, bu olsaydı biz onunla bir arada olamazdık” cevabını verdi…