Kadının kocasını tenkit etmesi ve beğenmemesi hakkında ne dersiniz?

SORU: Kadının kocasını tenkit etmesi ve beğenmemesi hakkında ne dersiniz?

CEVAP:

 

a) Kadın, kocasını beğenmemezlik etmemeli ve kocasını tenkit etmemelidir. Kadın, hiçbir zaman güzelliği ile kocasına karşı övünmemelidir. Kocasını, yaratılıştan veya sonradan arız olan bir noksanlığından dolayı da azarlamamalı ve bu noksanlığı başına kakmamalıdır…

b) Kadın çıkabilecek huzursuzluğun kaynağını çok iyi bilmeli ve her zaman için sabırlı olmaya gayret göstermelidir. Cenâb-ı Hakk’ın takdirine rıza gösterip kocasına karşı sabırlı ve edepli olmalı, itaat ve sevgisinde kusur etmemelidir…

c) Kadın kocasına karşı dışarıda olsun, evinde olsun kocasını küçük düşürecek hareket ve davranışlardan kaçınmalıdır, terbiye ve nezaketini bozmamalıdır. Arkadaşlarının, akrabalarının yanında veya ev içinde kadın kocasını tenkit etmemelidir…

d) Kadın hiçbir zaman malının çokluğuyla övünmemeli, kocasını küçük düşürmekten daima sakınmalıdır. Zira Hz. Hatice Annemiz, Rasûlullah (s.a.v) ile evlenince bütün malını mülkünü, hatta canını ona teslim etmiş ve bunu yaparken Allah’ın rızasını umduğundan hem dünyada, hem de âhirette saadet ve selamete ermiştir…

 

1- Taberânî’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadın, kocasının hakkını ödemedikçe, Allah’ın (c.c) hakkını ödemiş olmaz…”

2- Ahmed b. Hanbel’in zikrettiğine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah bana Hatice’den daha hayırlı bir zevce vermemiştir. Bütün insanlar bana inanmazken o bana inandı. Herkes beni yalanlarken o doğruladı. İnsanların benden kaçtıkları bir zamanda o bana malıyla destek oldu. Allah bana başka kadınlardan değil ondan çocuk ihsan etti…”

Müslüman kadın, Hz. Hatice’nin ahlâkını kendine örnek almalı ve kocasına karşı olan hareket ve davranışlarını ona göre ayarlamalıdır…

3- Taberânî’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir…”

4- Nesâî’de zikredilen Ebû Hureyre (r.a)’dan rivayette; “Ey Allah’ın Rasûlü, hangi kadın daha hayırlıdır?” diye soruldu. Rasûlullah (s.a.v); “Kocası bakınca onu sürûra gark eden, emredince itaat eden, nefis ve malında kocasının hoşuna gitmeyen şeyle ona muhalefet etmeyen kadın…” diye cevap verdi…

5- Riyâdu’n-Nâsıhîn’de zikredilen Selmân-ı Fârisî (r.a)’ın rivayetinde şöyle denilmiştir: Bir gün Hazreti Fâtıma (r.anhâ) Rasûlullah (s.a.v)’in huzuruna geldi. Rasûlullah’ı görünce ağladı. Rasûlullah (s.a.v); “Ey Fâtıma, seni ağlatan nedir?” buyurdu. Fâtıma (r.anhâ); “Yâ Rasûlullah, dün gece Ali ile aramızda bir konuşma oldu. Kasıtsız söylediğim bir söz yüzünden Ali bana kızdı. Ali’nin kızdığını görünce özür diledim, benden razı olmasını, yüzüme gülmesini istedim…” dedi. Rasûlullah (s.a.v); “(Yavrum) bilmez misin ki kocanın rızası Allah’ın rızasına sebeptir. Rızasızlığı da O’nun rızasızlığına sebeptir… Ey Fâtıma! Ne mutlu o kadına ki kocası ondan razı olur. O ise her gece ve gündüz kocasının rızasını arar. Böyle olan kadının bu hali bir sene ibadet etmesinden daha iyidir… Ey kızım’ Kadınlar için amellerin en üstünü kocasının emrine itaattir. Allah’ın farzlarından sonra ve kocasının emrine itaatten sonra kadınlar için yün eğirmekten iplik bükmekten üstün iş yoktur. Bir saat yün eğirmek iplik bükmek yahut dokumak için oturmak, kadınlar için bir sene ibadet etmekten daha iyidir. Dokudukları her iplik için amel defterlerine bir şehit sevabı yazılır. Kocasının hakkını gözetince cennetteki makamını dünyadayken görmedikçe vefat etmez. Kadının kocasıyla bir saat (bir müddet) oturması Kâbe’yi tavaf etmesinden daha iyidir… Ey Fâtıma! Erkek hanımından razı olunca o kadın cennete, cennetin hangi kapısından isterse girer…” buyurdu…

6- İbn-i Mâce’de zikredildiğine göre Ebû Ûmame (r.a) şöyle anlatmıştır: Rasûlullah (s.a.v)’e bir kadın geldi, yanında iki de çocuğu vardı. Kadın bunlardan birini sırtına almış, diğerini de yediriyordu. Rasûlullah (s.a.v) onu görünce şöyle buyurdular: “(Kadınlar çocuklarını karınlarında) taşırlar, doğururlar ve onlara merhamet beslerler. Bunlar bir de kocalarına eziyet vermeseler, namazlarını kılanlar cennete girerler…”

7- Ebû Dâvûd’da zikredildiğine göre Ebû Said (r.a) şöyle anlatmıştır: Safvan b. Muattal (r.a)’in hanımı, yanında Safvan da bulunduğu bir anda Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü, namaz kıldığım zaman kocam beni dövüyor, oruç tuttuğum zaman da orucumu bozduruyor, güneş doğuncaya kadar da sabah namazı kılmıyor!” dedi. Rasûlullah (s.a.v), hanımının bu söyledikleri hakkında Safvan’a sordu. Safvan: “Ey Allah’ın Rasûlü! ‘Namaz kıldığım zaman dövüyor’ sözüne gelince, o zaman (bir rekâtta uzun) iki süre okuyor. Hâlbuki ben bunu yasakladım…” dedi. Rasûlullah kadına: “İnsanlara tek sûrenin okunması yeterlidir…” buyurdu. Safvan devam etti: “Oruç tuttuğum zaman bozduruyor’ sözüne gelince, hanımım oruç tutup duruyor. Ben gencim, hep sabredemiyorum…” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Bir kadın kocasının izni olmadan (nafile) oruç tutamaz…” buyurdular. Safvan devamla: “Güneş doğuncaya kadar sabah namazı kılmadığım’ sözüne gelince, biz (gece çalışan) bir aileyiz, bunu herkes biliyor. (Sabaha yakın yatınca) güneş doğuncaya kadar uyanamıyoruz…” diye açıklama yaptı. Rasûlullah (s.a.v): “Ey Safvan, uyanınca namazını kıl…” buyurdular…