عَنْ عَلِىٍّ عَلَيْهِ السَّلاَمُ قَالَ بَعَثَنِى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى الْيَمَنِ قَاضِيًا، فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، تُرْسِلُنِى وَأَنَا حَدِيثُ السِّنِّ وَلاَ عِلْمَ لِى بِالْقَضَاءِ؟ فَقَالَ: إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ سَيَهْدِى قَلْبَكَ وَيُثَبِّتُ لِسَانَكَ فَإِذَا جَلَسَ بَيْنَ يَدَيْكَ الْخَصْمَانِ فَلاَ تَقْضِيَنَّ حَتَّى تَسْمَعَ مِنَ الآخِرِ كَمَا سَمِعْتَ مِنَ الأَوَّلِ فَإِنَّهُ أَحْرَى أَنْ يَتَبَيَّنَ لَكَ الْقَضَاءُ. قَالَ: فَمَا زِلْتُ قَاضِيًا أَوْ مَا شَكَكْتُ فِى قَضَاءٍ بَعْدُ
38.HADİS
Ali (a.s)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v), beni Yemen’e kâdı (hâkim) olarak göndermek istediği (zaman) dedim ki: “Yâ Rasûlallah! Beni yaşım küçük ve kâdılık hakkında da tecrübem olmadığı halde mi gönderiyorsun!” (Rasûlullah): “Muhakkak Allah Azze ve Celle kalbine hidayet eder, (böylece hükümleri Kur’ân ve Sünnetten çıkarmasını bilirsin) ve lisanına da sebat verir, (böylece de ancak hak ile hükmedersin). Önüne iki hasım oturduğu zaman birinciden dinlediğin gibi ikinciden de dinlemedikçe sakın hüküm verme. Muhakkak (böyle yapman), kâdılıkta (doğru olan hükmün ayan olması hususunda) senin için daha yerindedir” buyurdu. (Ali): “Hala kâdılığa devam ediyorum -veya- (Râsulullah’ın duası ve taliminden sonra ben), hüküm verme hususunda hiç şüpheye düşmedim” dedi… (Ebû Dâvûd, Kitâbu’l Akdıye)