1- SORU: Fıtır sadakasının/fitre vermenin hükmü nedir?
CEVAP:
a) Hür ve müslüman (kimse) eğer evinden, elbiselerinden, evinin eşyasından, atından ve silahından fazla olarak hangi maldan olursa olsun nisap miktarı (mala) malik ise (bu kimseye fıtır sadakası) vaciptir.
b) Fıtır sadakası köleye ve kâfire vacip değildir. Kâfirin müslüman bir çocuğu veya kölesi olsa bile yine de kâfire vacip değildir.
c) Fıtır sadakası, zekât malını almanın haram oluşuyla müteallık zenginlik (halinde) vaciptir. (Yani zekât almayı haram kılan zenginliğe haiz kimsenin, fıtır sadakası vermesi vacip olur).
2- SORU: Fıtır sadakası ne zaman meşru kılınmıştır?
CEVAP:
Ramazan orucunun farz olması, kıble Kâbe’ye çevrildikten sonra ki Şaban ayında olmuştur. Nebî (s.a.v) de bayramdan iki gün önce -hutbe okuyarak- fıtır sadakasının verilmesini emretmiş olup, bu ise, malların zekâtı farz kılınmazdan önce idi. (İbn-i Âbidîn, Zekât Bahsi)
3- SORU: Fıtır sadakasını inkâr edenin hükmü nedir?
CEVAP:
Fıtır sadakasını inkâr edenin kâfir sayılmayacağı hususunda icmâ vardır. (İbn-i Âbidîn, Zekât Bahsi)
4- SORU: Deliye ve büluğa ermemiş kişiye fıtır sadakası vacip midir? Çocuğun ve delinin fitrelerini kim verir? Alzheimer hastalarına fıtır sadakası vacip midir?
CEVAP:
a) Şeyhayn’e göre, fitrenin vacip olması için akıl ve büluğ şart değildir. Binaenaleyh küçük çocuk veya delinin malları olursa fıtır sadakası vaciptir. İmam Muhammed ile İmam Züfer’e göre ise vacip değildir. Şeyhayn’e göre onların mallarından velileri verir. Eğer velileri vermezse, çocuğun büluğa erdikten sonra, delinin ise ayıldığı zaman kendi fitrelerini vermeleri vacip olur.
b) Çocuk ile deli fakir olurlarsa, nafakalarını vermek (geçimlerini sağlamak) kime vacip ise, fitrelerini vermek de ona vacip olur. (İbn-i Âbidîn, Zekât Bahsi)
c) Ma’tûh’un (Alzheimer hastalarının) hükmü, fıtır sadakasında delinin hükmü gibidir. (İbn-i Âbidîn, Zekât Bahsi)
5- SORU: Zekatta olduğu gibi, fıtır sadakasında ki malda da üreme şartı var mıdır?
CEVAP:
Fıtır sadakasında ki malda üreme şartı koşulmaz. Üremenin şart koşulmaması, fitrenin, kudret-i mümekkine ile vacip olduğu içindir. Kudret-i mümekkine; mükellefin, üzerine faz olan şeyi ekseriyetle güçlük çekmeden kendisi ile eda edebildiği imkânın en aşağısıdır. Yani sebep ve aletlerin selametidir. (Sebep ve aletlerin selametinden murad, o işi yapmaya mani bulunmamasıdır. Mesela abdest almak isteyen bir kimsenin, abdest uzuvları sağlam olup, su da mevcut ise ve abdeste mani de bir şey de yoksa o kimse sebep ve aletler selamette olduğu için abdest almaya kudret-i mümekkine ile muktedirdir.) Tarifte “ekseriyetle güçlük çekmeden” diye kayıtladı, çünkü Ulema, hacda “azık ve bineği” bundan saymışlardır. Zira yiyecek ve binek, matluba ermek için birer alettir. Azık ve binek olmadan hac yapmak mümkün ise de bu, ancak ekseriyetle büyük zorlukla mümkün olur. Fıtır sadakasında da üremeyen nisap böyledir. Üremeyen nisapla fıtır sadakasını vermek mümkündür, lakin galibiyetle zordur.
Kuderet-i Mümekkine ki, “bu kudret, Allah’ın bir fazlı ihsanı olarak, her vacip ibadetin edası için şarttır. Zira fiili yaparken bu kudret olmazsa, kulun mükellef sayılması imkânsızdır. Şu halde fiilden önce sebep ve aletlerin selamette olmasını şart koşmak Allah tarafından bir ihsan olur.” (İbn-i Âbidîn, Zekât Bahsi)