En çok sıkıntıyı kimler çeker? Bela ve musibetler en çok kime isabet eder?

SORU: En çok sıkıntıyı kimler çeker? Bela ve musibetler en çok kime isabet eder?

CEVAP:

Bu sorunun cevabı yine hadîs-i şeriflerde belirtilmiştir. Tirmizî’nin zikrettiği üzere Mus‘ab b. Sa‘d, babası (r.a)’den şöyle nakletmiştir: O şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü! İnsanlardan kimler en çok belaya uğrar?” dedim. Cevaben buyurdular ki: “Peygamberler, sonra büyüklükte onlara ve bunlara yakın olanlar. Kişinin diyaneti nispetinde belası da şiddetli olur. Şayet dininde zayıflık varsa, Allah onu da diyaneti nispetinde imtihan eder. Bela kulun peşini bırakmaz. Tâ ki o kul, hatasız olarak yeryüzünde yürüyünceye kadar…”

Bu hadîs-i nebevîden de anlıyoruz ki; dünyada gelmiş geçmiş insanlar içerisinde en çok sıkıntı ve cefaya uğramış kimseler başta Peygamberimiz (s.a.v), sonra “Ulu’l-Azm” denilen Peygamberler, sonra Sahâbeler ve Ehl-i Beyt ve sonra da derecelerine göre Allah dostlarıdır. Mademki Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz en çok çile çekendir ve mademki her konuda bize örnektir, o hâlde başımıza gelen musibetlerden dolayı bizlere şikâyet hakkı düşmese gerek. O (s.a.v) isteseydi altından saraylarda oturur, kimsenin şahit olmadığı bir saltanata sahip olur, bir işaretiyle dağlar altın olur ve yine bir işaretiyle orduları helak ederdi. Ama Efendimiz (s.a.v) kulluğu ve ümmetine örnek olmayı seçti. Kimseye ne bir şikâyet hakkı, ne de söylenecek bir söz bıraktı…

Manevî kazanç açısından meseleye nazar ettiğimizde, aynı belaya duçar olan kişilerin manevî kazançları arasındaki tefâvut, bu kişilerin konum ve yaşantılarından ileri gelmektedir. Yani kişi, Allah yolunda ise çektiği çile de kutsal olacaktır. Değilse, kendisine sadece çektiği sıkıntı ve acılar kâr kalacaktır…

Bir de Allah ve Rasûlüne duyulan muhabbet ve sevgiden ötürü isabet eden sıkıntı ve zorluklar vardır. Tirmizî’nin zikrettiği üzere Abdullah İbn-i Muğaffel (r.a.) anlatıyor: Bir adam gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben seni seviyorum!” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Ne söylediğine dikkat et!” diye cevap verdi. Adam: “Vallâhi ben seni seviyorum!” deyip, bunu üç kere tekrar etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) adama: “Eğer beni seviyorsan, fakirlik için bir zırh hazırla. Çünkü beni sevene fakirlik, hedefine koşan selden daha süratli gelir…” buyurdu. Diğer bir rivayette ise Efendimiz (s.a.v), Allah’ı sevdiğini ifade eden bir sahâbîye, bela ve musibetlere hazırlıklı olmasını telkin etmiştir. Bu rivayetlerden anlaşılıyor ki, Rasûlullah için olan aşk, fakirliği; Rabbimize duyulan aşk ise bela ve musibeti celbetmektedir. Burada nazar-ı dikkate alınacak husus; musibetin, maşuka olan aşk kadrince tecelli edeceğidir…