Dâru’l-islam’da yani İslam memleketinde yaşayıp da orucun farz olduğunu bilmeyen bir kimsenin durumu ne olur? Keza dâru’l-harp’te olup da orucun farz olduğunu bilmeyen kimsenin durumu ne olur?

SORU: Dâru’l-islam’da yani İslam memleketinde yaşayıp da orucun farz olduğunu bilmeyen bir kimsenin durumu ne olur? Keza dâru’l-harp’te olup da orucun farz olduğunu bilmeyen kimsenin durumu ne olur?

CEVAP:

Bir kimse dâru’l-harp’te bulunur da orucun farz olduğunu bilirse, o kimseye oruç tutmak farz olur…

Dâru’l-harp’te Müslüman olup da orucun farz olduğunu bilmeyen kimse ise, orucun farz olduğunu öğrenene kadar oruç tutmak ona farz olmaz. Oruç tutmanın farz olduğunu öğrendiğinde ise geçmiş oruçları kaza etmesi gerekmez. Zira ilim/bilme sabit olmadan mükellefiyet vuku bulmaz. Burada cehalet özür sayılır…

Orucun farz olduğu bilgisinin hâsıl olması ise; iki erkek veya bir erkek ve iki kadının orucun farz olduğunu ona haber vermesi iledir. (İmam-ı Âzam’a göre) adaletli bir erkeğin haber vermesiyle de bilgi hâsıl olur. İmameyn’e göre ise bu durumda şahitte; adalet, buluğ ve hürriyet şart koşulmaz…

Bir kimse İslam memleketinde olursa, (bu, hükmen bilmek sayıldığından), oruç tutmanın farz olduğunu bilmese dahi oruç tutmak bu kimseye farz olur. Zira dâru’l-islam’da cehalet özür değildir… (İbn-i Âbidîn, Oruç Bahsi)