SORU: Bir amelde bir müçtehidi taklid edip de sonra bu müçtehidi bırakıp aynı amelde başka bir müçtehidin hükmüyle amel etmek caiz midir?
CEVAP:
Bir müçtehidi bir amelde taklid etlikten sonra rücû etmek (yani bir ameli bir müçtehidin görüşüne göre yapmaya başladıktan sonra, o müçtehidin bu ameldeki görüşünü terk ederek aynı amelde başka müçtehidin görüşüyle amel etmek), bil-ittifak[1] batıldır. Mezhepte muhtar olan budur…
Bunu, muhakkık İbn-i Hümâm “Tahrîr”’inde açıkça beyan ettiği gibi, Âmidî “Usûl”’ünde, İbn-i Hâcib de “Cem’ü’l-Cevâmi’”’inde bahis mevzu etmişlerdir. Bu mesele, İbn-i Hacer’in, Remlî’nin ve İbn-i Kâsım’ın dedikleri gibi şu surete hamledilmiştir: Mesela, bir/aynı namazda, başın bir kısmına meshetmek hususunda İmam Şafii’yi, köpeğin temiz olması hususunda İmam Malik’i taklid etmek böyledir. Keza, tehdit karşısında mecburen karısını boşayan bir kimseye, karısının bâin talakla boş düştüğüne dair Hanefi bir müftü fetva verse, bunun üzerine bu adam da karısının kız kardeşiyle evlense, sonra Şafii bir müftü, ilk karısının boş olmadığına dair fetva verse, bu kimse (ikisini bir arada toplayıp) Şafii’ye uyarak ilk karısıyla cima edemediği gibi Hanefi’ye uyarak ikinci karısıyla da cima edemez…
Yahut bu mesele, İmam Subkî’nin sarahaten beyan ettiği ve ona tâbi olan ulemadan bir cemaatinde kail olduğu gibi, muayyen bir hâdisede taklidin memnu olduğuna hamledilmiştir, emsaline şamil değildir. Bunun misali şudur; bir kimse Hanefi müftünün kavline uyarak, abdest alırken başının dörtte birine meshetse ve o abdestle öğle namazına dursa, sonra Maliki mezhebinin dediği gibi onları taklid ederek başın bütününü meshetmek lazım geldiğine inansa, namazını bozmaya hakkı yoktur. Ama bir gün bir mezhebe göre namaz kılar, ertesi gün başka bir mezhebe göre kılmak isterse, bundan men edilmez…
(İbn-i Âbidîn ise şöyle demiştir): Bu anlattıklarımızın hulâsası şudur ki; bir insana, muayyen bir mezhebi iltizam etmek lâzım değildir. Muhalif mezheple amel edebilir, şartlarını havi olur/bulundurursa o mezhebin imamını taklid edebilir. Birbirleriyle bağlantısı olmayan iki hadisede, iki ayrı mezheple amel etmesi caizdir. Ancak, (bir müçtehidi taklid ederek) yapmış olduğu muayyen bir fiili bozarak başka bir müçtehidi taklid edemez. Çünkü bir fiili yapmak/başlamak hâkimin imzası gibidir, bozulamaz…
Şürunbulâlî de keza şöyle demiştir: Amelden sonra (yani fiili işleyip bitirdikten sonra başka bir müçtehidi) taklid etmesi de caizdir. Meselâ, bir kimse kendi mezhebine göre kıldığı namazın sahih olduğunu zanneder de, sonra mezhebine göre o namazın batıl olduğu anlaşılır, fakat muhalif mezhebe göre sahih olduğu meydana çıkarsa, muhalif mezhebi taklid etmesi ve o namazla yetinmesi caizdir. Buraya Bezzâziye’nin şu sözünü de ilave edelim: Rivayete göre Ebû Yusuf, hamamda yıkanarak Cuma namazını kılmış, sonra kendisine hamamın kuyusunda ölü bir fare bulunduğunu haber vermişler. Bunun üzerine Ebû Yusuf; “Biz, Medineli kardeşlerimizin kavliyle amel ediyoruz, onlara göre su, iki kulle miktarını buldu mu pislik taşımaz” demiştir… (İbn-i Âbidîn, Mukaddime)
[1] İbn-i Âbidîn şöyle demiştir: Musannıfın “ittifak” davası söz götürür. Bu hususta hilâf olduğu rivayet edilmiştir. Binaenaleyh, cevaza kail olana tâbi olmak da caizdir. Bunu allâme Şürunbulâlî “Ikdı’l-Ferîd” ismindeki kitabında beyan etmiştir…