Hadislerle Hz. Fâtıma’ın fazileti… Hadis -28-

 

عَنْ أَبِي ثَعْلَبَةَ الْخُشَنِيِّ قَالَ: كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا قَدِمَ مِنْ سَفَرٍ بَدَأَ بِالْمَسْجِدِ فَصَلّٰى فِيهِ رَكْعَتَيْنِ، ثُمَّ يُثَنِّي بِفَاطِمَةَ، ثُمَّ يَأْتِي أَزْوَاجَهُ، فَقَدِمَ مِنْ سَفَرٍ فَصَلّٰى فِي الْمَسْجِدِ رَكْعَتَيْنِ، ثُمَّ أَتٰى فَاطِمَةَ، فَتَلَقَّتْهُ عَلٰى بَابِ الْبَيْتِ، فَجَعَلَتْ تَلْثِمُ فَاهُ وَعَيْنَيْهِ وَتَبْك۪ي فَقَالَ: مَا يُبْكِيكِ؟ فَقَالَتْ: أَرَاكَ شَعِثًا نَصِبًا قَدِ اخْلَوْلَقَتْ ثِيَابُكَ. فَقَالَ لَهَا: لَا تَبْكِي، فَإِنَّ اللّٰهَ قَدْ بَعَثَ أَبَاكِ بِأَمْرٍ لا يَبْقٰى عَلٰى وَجْهِ الْأَرْضِ بَيْتٌ وَلَا مَدَرٌ وَلَا حَجَرٌ وَلَا وَبَرٌ وَلَا شَعَرٌ إِلَّا أَدْخَلَهُ اللّٰهُ بِهِ عِزًّا أَوْ ذُلًّا حَتّٰى يَبْلُغَ حَيْثُ بَلَغَ اللَّيْلُ

28.HADİS

Ebû Sa’lebe el-Huşenî (r.a)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) bir seferden döndüğü zaman, (ilkönce) mescid(e gider), orada iki rekat namaz kılar, sonra ikinci olarak Fâtımâ’ya uğrar, sonra da hanımlarının (yanına) gelirdi. (Yine bir defasında) seferden döndü, mescidde iki rekât namaz kıldı, sonra Fâtımâ’nın (yanına) geldi. (Fâtımâ) onu evin kapısında karşıladı ve (Rasûlullah’ın) ağzını, gözlerini öpmeye ve ağlamaya başladı. (Rasûlullah ona): “Seni ağlatan nedir?” buyurdu. (Fâtımâ): “Seni, saçların (tozlanıp) dağılmış, (bedenin) yorgun (ve bitkin) ve elbisen de eskimiş (yıpranmış) olarak görüyorum” dedi. (Rasûlullah) ona: “Ağlama! Muhakkak Allah babanı öyle bir işle (din ile) gönderdi ki, yeryüzünde hiçbir ev, kerpiç(ten veya), taş(tan yapılmış hane, yani şehir halkı), yün(den veya) kıl(dan mamul çadır, yani göçebe halk) kalmayacak ki, Allah oraya (benim gönderildiğim) o (iş) sebebiyle izzet veya zillet sokar. Ta ki ( böylece o iş) gecenin ulaştığı (her yere) ulaşır” buyurdu… (Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr, Bâbu’l-Lâm Elif, Urve B. Ruveym)