SORU: Gazlı içeceklerin helalliği hakkında sunulan FIKHÎ deliller ve bu delillere verilen FIKHÎ cevaplar nelerdir?
Gazlı İçecekleri içmek caiz midir? Gazlı İçeceklerde Alkol var mıdır?
CEVAP:
İçinde alkol olduğu analiz ile tespit edilmiş içecekler hakkında, bir gurup din adamı bu vb. içeceklerin haram olduğunu söylerken, bir kesim de helal olduğunu ileri sürmüşlerdir. Gazlı içeceklerin içinde alkol bulunmasına rağmen şer’an helal olduğuna dair bunu kanıtlayan bir takım şer’î deliller sunulmuştur. Bu meşrubatların haram olduğunu söyleyen diğer kesim ise bu delilleri birçok yönden çürütmüştür. Biz de burada asitli içeceklerin dinen helalliği hakkında sunulan delilleri ve onların butlanını ifade eden cevapları derleyip sizlere aktarmaya çalışacağız inşallah…
Gazlı içeceklerin helalliği hakkında sunulan deliller ve bu delillere verilen cevaplar kısaca şöyledir:
Birinci Delil:
İçilmesi haram olan (şarap gibi) bir şeyin, içilmesi helal olan (su gibi) bir şeye karıştırıldığı, karıştığı veya içinde oluştuğu takdirde içmenin helal olup olmaması konusu bu hususa delildir. Bu konunun özeti ise şudur: Karışan veya helal nesnenin içinde oluşan (alkol gibi) bir şey az, karıştığı helal nesne (mesela su) çok ise bakılır; suyun rengi, tadı ve kokusu, karışan pis ve haram olan şey gibi olmuş ise bu içilmez, olmamış ise ve suyun içinde bu pis olan şey belli olmuyorsa içilir…
Birinci Delile Cevap ve Reddiye:
Burada üzerinde konuşulması gereken mesele suyun renginin, kokusunun, tadının değişip değişmeyeceği değildir. Çünkü üzerinde konuşulan mesele “suların hükmü meselesi” değildir. Üzerinde konuşulan asıl mesele “alkol karışımı” olan gazlı bir içeceğin içilip içilmeyeceği meselesidir. İçine necaset karışan sıvının meşrubat olarak kullanılması ile abdest ve gusülde kullanılması arasındaki farkı gözetmek gerekmektedir…
Âlimlerin cumhuru; “Çoğu sarhoş edenin azı da haramdır” ve “her sarhoşluk verici şey haramdır” hadislerine dayanarak, “Çok içildiği zaman sarhoş eden bir içeceğin azını içmek, sarhoş etmese dahi haramdır” görüşündedirler. Madem, “Çoğu sarhoş edenin azı da haramdır”, o halde “gazlı içeceklerin içindeki alkolün çok içilmesi” de haramdır. Yani o gazlı içeceğin içerisindeki alkol ayrıştırılacak olsa ve ayrıştırdıktan sonra da çokça içilse, muhakkak ayrıştırılan o alkol sarhoş edici özellikte olacaktır. O zaman bu alkolün çoğu sarhoş ediyorsa azıda haramdır. Dolayısıyla bu alkolün az miktarda gazlı içeceklerin içinde bulunması o içeceği de haram kılar. Çünkü çoğu sarhoş edenin azı da haramdır. Öyleyse meselenin, renk, koku ve tat değişimi bazında ele alınması yanlıştır.
Yukarıdaki delile diğer bir yönden de şöyle cevap verilir: Alkol karıştırılan asitli içecekler ve meşrubatların, içine pis bir madde düşen büyük suya kıyas edilmesi doğru değildir. Zira suların pis olup olmaması hususundaki hüküm, kolaylık esası üzerine kurulmuştur. Çünkü bu hususta asıl olan, su küçük de olsa büyük de olsa içine necaset düşünce onu pis kılacağı idi. Ancak, içine necis bir şey düşünce o suyun pis olacağı hükmü bazı sulardan düşürülmüştür. Bunun nedeni ise zaruret ve ihtiyaçtır. Yani içine necaset düşen suların temiz olmasındaki esas, “zarurettir”. Bu genişlik olmasaydı, hayat neredeyse yaşanamaz hale gelecekti. Çünkü içine hiçbir surette pislik karışmamış su bulmak her zaman mümkün ve kolay değildir. Bu sebeple içine necis bir şey karışan bazı suların kullanımına cevaz verilmiştir. Hâlbuki böyle bir durum ve zaruret, sözü edilen içecekleri içme hususunda bulunmamaktadır…
Kısacası; alkollü meşrubatların büyük sulara kıyas edilmesi, yani “içine pis bir şey düşen her büyük su, tadı, rengi ve kokusu değişmedikçe temizdir. Meşrubatlardaki alkoller de büyük suya atılmış necasetlerdir. Öyleyse içine alkol atılan büyük tanklarda yapılan meşrubatlar da temizdir” şeklinde bir kıyas yapılması batıldır. Çünkü; 1- Hem büyük suların içine necaset düşmekle kirlenmeyeceği hükmü kıyasa ters olarak vaki olan bir hüküm olup, kıyasa ters olan olarak vaki olan bir hükme de başka bir hüküm kıyas edilememesi söz konusudur. 2- Hem de içine necaset düşmüş olan büyük suların kullanımını caiz kıllan illet, içinde alkol bulunan asitli içecekleri içmek hususunda mevcut değildir. 3- Ayrıca, mesele “suların hükmü meselesi” değildir. Üzerinde konuşulan mesele “alkol karışımı” olan gazlı bir içeceğin içilip içilmeyeceği meselesidir…
İkinci Delil:
Dinimizce pis olan nesne, az miktardaki suya veya az miktardaki sıvı maddeye karıştığı zaman su ve sıvı pis olup içilmez ve onunla dini temizlik yapılmaz. Çok suya pislik karıştığı zaman ise suyun rengi, tadı ve kokusundan biri, katışan pislik belli olacak şekilde değişmedikçe su pis olmaz. Çok su Hanefilere göre, yeri köşeli ise yüzeyi 10×10 arşın, yuvarlak ise 36 arşın, derinliği ise bir karışa yakın yerdeki sudur. Arşın; yaklaşık iki karıştır. Şafiilere göre çok su; iki kulledir (kulle, büyük bir küp olup, iki kulle su, yaklaşık 200 kg. sudur). İmam Malik’e göre ise az su, içine düşen pisliğin rengi, tadı veya kokusu belli olan sudur, bunların belli olmadığı su ise çok su sayılır. Buradaki ölçülere göre çok sayılan suya mesela sidik veya şarap karışsa o su pis olmaz, onunla abdest alınır ve o su -sağlığa zararı yoksa- içilebilir…
Dinde hüküm yukarıda yazıldığı gibidir. Bir sıvının içine alkol karışınca hemen “bu sıvı haramdır” denemez, haram olmasına hükmetmek için yukarıda açıklanan şartların gerçekleşmesi gerekir…
Gazlı içecekler de büyük tanklarda yapılmakta olup, bunların içindeki sıvı veya su, müçtehitlerin birçoğuna göre “çok”tur. Buna göre gazlı bir içeceği elinize aldığınızda koklayınca alkol kokmuyorsa, tadınca alkol tadı vermiyorsa, bakınca alkol rengini almamış ise, o içecek temizdir, helaldir…
İkinci Delile Cevap ve Reddiye:
İçinde alkol olan içecekler meselesinin, yukarıdaki konu dâhilinde ele alınması yanlıştır. Zira kendisinde üretim yapılan tanklar, bir göle, bir denize veya bir akarsuya benzetilemez. Burada bir benzetme yapılacaksa, her ne kadar aynı değilse de en yakın olarak, ancak kuyulara benzetmek biraz daha isabetli olurdu…
Kuyularla ilgili mesele de şöyledir: Bir kuyunun içine bir damla kan, şarap veya idrar gibi sıvı necaset damlasa, domuz düşse, koyun keçi büyüklüğünde bir hayvan düşüp ölse; serçe veya fare büyüklüğünde hayvan düşüp öldükten sonra şişerek dağılsa, o kuyu, suyu tamamen boşaltılmadıkça temiz sayılmaz. Fakat kuyunun kaynağı bol olup, devamlı su çıktığı için suyunu tamamen boşaltmak mümkün olmazsa, bu kuyudan iki yüz-üç yüz kova su çıkartılır. Bir damla kan, şarap veya idrar bir kuyuyu bile kirletiyorsa, bir damladan daha fazla katılan alkol, üretilen o gazlı içeceği nasıl kirletmesin?
Buradan anlaşılacağı üzere kuyular bazında değerlendirilse bile böyle bir kıyas batıldır. Kaldı ki bu mesele yukarıda da dediğimiz gibi ancak durgun suyla alakalı olarak incelenecek bir meseledir. Çünkü bu tanklardaki ürün, hareket halinde olmayan bir sıvıdır. Daha önce dediğimiz gibi göl, deniz veya akarsu gibi değildir. Zira bu konuda verilen ölçü birimlerinin hiç birisi söz konusu olan tanklarla uygun değildir, uyuşmamaktadır. Durgun suya bulaşan bir necaset ise, onu necis kılar ve o suyla taharet yapılamayacağı gibi, içilmesi de yasaktır. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz durgun suya bevlettikten sonra bu su ile gusletmesin.” Durgun su az miktarda ise bulaşan necaset ile tadı veya rengi veya kokusu değişmese bile onunla taharet yapılmaz, necistir. Büyük bir durgun suda ise onunla taharet yapılır. Bu durgun suyun büyüklüğünü kontrol etmek için ise şöyle yapılır; elle veya taş atarak meydana gelen hareket karşı tarafa iletilmezse bu su çoktur, onunla taharet yapılır. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Deniz suyu temizdir ve ölüsü helâldir…”
Bütün bunlardan anlaşılması gereken yine şudur ki; kendisinde üretim yapılan tanklar, bir göle, bir denize veya bir akarsuya benzetilemez. Burada bir benzetme yapılacaksa, her ne kadar aynı değilse de en yakın olarak, ancak kuyulara benzetilebilir idi ama ne var ki yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı üzere kuyular bazında değerlendirilse bile böyle bir kıyas yine batıldır. Ayrıca sularda olan temizlikteki esas “zaruret”tir. İçine necaset düşse bile bazı sular, ihtiyaç ve zaruretten dolayı kolaylık esası üzere kıyasa ters bir şekilde temiz sayılmıştır. Ancak ne var ki üzerinde konuşulan mesele “suların hükmü meselesi” olmayıp, mesele “alkol karışımı” olan gazlı bir içeceğin içilip içilmeyeceği meselesidir. Bu sebeple hem, kıyasa ters vaki olan bir hükme başka bir hüküm kıyas edilemez. Hem de böyle bir ihtiyaç ve zaruret, içinde alkol bulunan meşrubatları içme hususun da zaten yoktur…
Üçüncü Delil:
Kefir, boza, gazoz ve kolaların çoğunun içilmesi durumunda sarhoş etme özelliği ve etkisi yoktur. Bunlarda temiz olan su çok, içinde oluşan veya aromasını eritmek için kullanılan etil alkol azdır, ayrıca bunların içinde alkolün rengi, tadı ve kokusu yoktur. Yani içeceğin içindeki etil alkol, içeceğin içindeki temiz sudan daha azdır ve etil alkol özelliğini kaybetmektedir. Bunlara haram diyenler helal olan bir şeye haram demiş olurlar ki, bunun da büyük sorumluluğu vardır. Sirkede, hamurda, yoğurtta, pek çok meyve ve sebzede de alkol vardır. Ancak bunların haram olduğunu söyleyen kimse olmamıştır…
Üçüncü Delile Cevap ve Reddiye:
a) Her 1 lt’de (raporda belirtildiği üzere) 0,20 gr ile 1,56 gr arasında değişen alkol azdır demek yanlıştır. Çünkü yukarıda belirttiğimiz gibi durgun su az miktarda ise, bulaşan necaset tat, renk ve kokuda değişiklik yapmasa bile o su necis sayılır. Öyleyse 1 lt bir gazlı içecek, durgun bir sudan daha azdır ve dolayısıyla 1 lt bir içeceğe karışan necaset onun temiz olma özelliğini haliyle giderecektir. Suyun çok oluşu ise, necasetin diğer tarafa ulaşmaması esasına dayanmaktadır ve böyle bir durum içecekler için söz konusu değildir. O zaman 0,20 gr bir alkol 1 lt’lik bir içeceği haydi haydi necis kılar…
b) Yukarıdaki delilde şöyle denilmektedir: “Az olan haram, belli miktarda çok olan helale katıldığında karışım haram olmaz. Meşrubatlara katılan haram alkol, katıldığı sudan daha azdır. Öyleyse su ile alkol karışımı haram değildir.” Bu batıl bir kıyastır. Çünkü bu hüküm, haram maddenin diğer helâl maddelere hükmen şâyi/yaygın olmaması kaydına bağlıdır, yani “haram madde helal unsura hükmen sirayet etmiyorsa, her tarafına yayılmıyorsa” durumundadır. Mesela, bir adamın helal kazancı çok, haram kazancı az olsa, helal kısmı helal, haram kısmı da haram kalır. Manen pis olan haram mallar, temiz olan helal mallara hükmen karışmış olmaz. Böylece, helal kısmını niyet ederek, onun malından yemek caiz/helal olur. Şayet yukarıda iddia edildiği gibi olsaydı, yarım bardak şarabı bir damacana suya karıştırdığımızda helal olması icap edecekti. Hâlbuki yarım bardak şarabı bir damacana suya kattığımızda necis olan şarap suyun her tarafına yayılacaktır. Yayıldığı için de ondan içmek veya onunla temizlik yapmak haram olacaktır. Görüldüğü üzere bu kıyas yanlıştır, çünkü illetler farklıdır. Maddî pislik ile manevî pislik hususu birbirine karıştırılmıştır…
c) Yukarıdaki delilde; “bazı yiyeceklerde de alkolün bulunduğu” zikredilmektedir. Bu ise yanlıştır. Çünkü sirke, boza, yoğurt ve birtakım sebze ve meyvelerde bulunan alkol, onlara sonradan ilave edilmiş olmayıp, muhtevalarında tabii, doğal olarak mevcuttur. Meyve ve sebzelerde tabii, doğal olarak bulunan alkol ile sonradan ilave edilen alkol arasında fark vardır. Zira sirkede, hamurda, bozada, yoğurtta, pek çok meyve ve sebzelerde tabii, doğal olarak bulunan alkol, daha farklı bir alkol çeşididir. Bu alkol (bazıları bu alkol çeşidine “ethanol”, bazıları ise “yüksek oktanlı aromatik alkol” demektedirler ki) tabii, doğal halindedir, bozulmamıştır ve sarhoş edici özelliği yoktur. “Etil alkol” ise tabii, doğal değildir, sarhoş edici özelliğe sahiptir. Uygun olmayan şartlarda bekletilen meyve ve sebze sularında, zaman içinde, bozulma ve kokma neticesinde etil alkolleşme oluşumu başlamaktadır. Ayrıca kola, gazoz vs.’nin muhtevasındaki alkol, sonradan ilave edilmekte ve asitli içeceklerle karışım sebebiyle özelliğini de kaybetmemektedir…
d) Yukarıdaki delilde şöyle denilmektedir: “Herhangi bir içecek, bir seferde içilebilecek en fazla miktarda içildiği halde sarhoş etmiyorsa haram değildir. Çok fazla miktarda gazoz, kola veya kefir içerek sarhoş olana rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu içecekler, “çoğu sarhoş ettiği için azı da haram olan” içeceklerden değildir. Bunların içeriğindeki alkolün şu veya bu miktarda olması bir şeyi değiştirmez…”
Bu yanlış bir kıyastır. “Çoğu sarhoş etmeyenin azı ve çoğu haram değildir” kaidesindeki hüküm, “müstakil olduğu” haldedir. Yani sarhoş edici olan içecek yalnız başına, karışımsız içildiği zaman bu kaide geçerlidir. Sarhoş eden nesne müstakil olarak, yalnız başına çok miktarda alındığında sarhoş ediyorsa, bu nesnenin azı da çoğu da haramdır. Lakin bu nesne çok miktarda yalnız başına kullanıldığında sarhoş etmiyorsa helaldir. Öyle olmasaydı; “içine yarım bardak rakı katılan bir damacana suyu içen sarhoş olmaz. Öyleyse, bu damacanadan içmek de haram değildir, helaldir” dememiz lâzım gelecekti. Meşrubatların içindeki 0,20 gram alkoller de ayrıştırılsa, sonra da bu alkoller toparlanıp içilse, insanı elbette sarhoş eder. O halde çoğu sarhoş eden bu alkollerin azı da haramdır…
Ayrıca eğer gazozdaki alkol miktarı, mevcuttan daha fazla artırıldığı zaman sarhoş edici özelliğe kavuşması söz konusu ise, mevcut durumda da haram olmalıdır. Çünkü Rasûlullah (s.a.v): “Çoğu sarhoş eden (içkinin) azı da haramdır” buyurmuştur. Acaba hadiste geçen “çoğu sarhoş edici şey” ifadesinden maksat içecek mi, yoksa içeceğin içerdiği alkol mü? Eğer maksat, içeceklerdir der isek; gazoz vb. içeceklerin haram olduklarını söyleyemeyiz. Yani “bu içeceklerin çok miktarı sarhoş etmediği için azı da helaldir” dememiz gerekir. Eğer maksat, içerdikleri alkoldür der isek; bu içeceklerin haram olduğunu söylemek zorundayız. Çünkü yukarıda da açıklandığı üzere hadisi şerifte geçen sarhoş edici maddeden maksat, sarhoş edici maddenin tek başına çok miktarda kullanılması ile ilgilidir. Sarhoş eden nesne müstakil olarak yalnız başına çok miktarda alındığında sarhoş ediyorsa, o halde “bu nesnenin azı da çoğu da haramdır” demek zorundayız. İçinde 0,20 gr oranında alkol bulunan içecek de ne kadar alınırsa alınsın sarhoş edici değildir; ancak içindeki alkolün oranı artırıldığında sarhoş edicilik özelliğinin ortaya çıkacağında şüphe yoktur…
Dördüncü Delil:
Bir şarabın içine tuz atılır ve sirke haline gelirse haramken helal olur. Gazoz gibi içeceklerde de alkol değişir, sirke olur. Öyleyse gazozların içine atılan alkol haramlıktan çıkar, helal olur…
Dördüncü Delile Cevap ve Reddiye:
Bu kıyas batıldır. Çünkü şarabın, belli usullerle sirke olması mümkün ise de diğer alkollerde bu geçerli değildir. Zira sirke, üzüm ve benzeri meyve sularından olur. Kaldı ki gazlı içeceklerin içine konulan alkol bir değişime uğramayıp, özelliğini yitirmeyip muhafaza etmektedir. Bu, analiz ile sabit olmuştur. Özelliğini kaybetmediği için de gazlı içeceklerin içindeki bu alkolün hükmü aslı üzeredir, yani haramdır…