Fıkıh İlminin Fazileti

FIKIH İLMİNİN FAZİLETİ

قَالَ اللهُ تَبَارَكَ وَ تَعَالَى:

“وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كاٰفَّةً فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِى الدِّينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ اِذَا رَجَعُوا اِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ”

“Bununla beraber müminlerin hepsinin birden topyekün seferber olup savaşa katılmaları uygun değildir. Fakat her fırkadan bir taife toplansa da dinde fıkıh tahsil etseler (dînî ilimleri öğrenip derinleşseler) ve döndükleri zaman toplumlarını uyarsalar, umulur ki (hükümleri öğrenince Allah’a isyan etmekten ve azabından) sakınırlar.” (Tevbe, 9,122)

قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:

“مَنْ يُرِدِ اللهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فيِ الدِّينِ وَ إنَّمَا أَنَا قَاسمٌ وَاللهُ يُعْطِى”

“Allah kimin hayrını murâd eder, dilerse onu dinde fakîh kılar. Ben yalnız taksim ediciyim. Veren ise Allah’tır.” (Buhârî)

 

قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

“يَبْعَثُ اللَّهُ الْعِبَادَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ، ثُمَّ يُمَيِّزُ الْعُلَمَاءَ، فَيَقُولُ: يَا مَعْشَرَ الْعُلَمَاءِ، إِنِّي لَمْ أَضَعْ فِيكُمْ عِلْمِي وَأَنَا أُرِيدُ أَنْ أُعَذِّبَكُمْ، اِذْهَبُوا فَقَدْ غَفَرْتُ لَكُمْ” 

“Şüphesiz Allah Teâlâ, kıyamet gününde kulları diriltecektir. Sonra ulemayı dirilterek; “Ey ulema cemaati! Ben size ilmimi ancak sizi bildiğim için verdim. Size verdiğim ilmi size azap etmek için vermedim. Haydi gidin! Muhakkak sizi affettim” buyuracaktır.” (Taberânî)

 

قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

“مَا عُبِدَ اللَّهُ بِشَىْءٍ أَفْضَلَ مِنْ فِقْهٍ فِى دِينٍ ، وَلَفَقِيهٌ وَاحِدٌ  أَشَدُّ عَلَى الشَّيْطَانِ مِنْ أَلْفِ عَابِدٍ ، وَلِكُلِّ شَىْءٍ عِمَادٌ ، وَعِمَادُ الدِّينِ الْفِقْهُ”

“Allah Teâlâ’ya, dinde fakih olmaktan daha faziletli bir şeyle ibadet edilmemiştir. Muhakkak ki bir fakih, şeytana bin abidden daha şiddetli gelir. Her şeyin bir direği vardır. Dinin direği de fıkıhtır.” (Beyhakî)

 

 

Hazreti Ali (r.a) şöyle buyurmuştur; “Fazîlet, ancak ehl-i ilme[1] mahsustur. Çünkü onlar hem doğru yoldadırlar/hidayet üzeredirler, hem de hidayet arayana yol gösterirler. Herkesin kadir ve kıymeti yaptığı işe göredir. Cahiller ehl-i ilme düşmandırlar. Şimdi sen ilim elde etmeye bak, ilmin ebediyyen cahili olma! İnsanlar ölüdürler, ehl-i ilim ise diridirler.”

[1] İlimden murad; şer’î ilimdir.

Fıkhı okumak, Kur’an’ın ihtiyaçtan fazlasını öğrenmekten efdaldir. Bir kimse Kur’an’ın bir kısmını öğrense de geri kalanını da öğrenmek için vakit bulsa, efdal olan fıkıhla iştigal etmesidir. Çünkü Kur’an’ı ezberlemek farz-ı kifaye, fıkhın lâzım olan miktarını öğrenmek ise farz-ı ayındır.

Toplumun, ibadet ve muamelatında fıkha ihtiyacı çok olduğundan ve hafızlara nisbetle Fukahânın daha az oluşundan dolayı, fıkhın ihtiyaçtan fazla miktarını öğrenmek, namaz için yetecek miktardan farzla Kur’an ezberlemekten daha faziletlidir.

Fukahânın kitaplarını kendi başına mütâlaa etmek gece namazından daha makbuldür. Bir kitabı muallimden dinlemeden kendi kendine mütâlaa etmek, muallimden dinleyerek okumaktan daha aşağı olduğu halde, kendi kendine mütâlaa etmek bile gece namazından efdal olursa, muallimden dinleyerek okuduğu zaman ne olacağını sen hesap et! 

Fıkhın gece namazından efdal olması, ihtiyaçtan fazlasını okumak farz-ı kifaye olduğu içindir. İhtiyaç miktarı fıkıh okuyup öğrenmek ise farz-ı ayın’dır. Şayet gece namaz kılıp, gündüz de ilme bakmaya yani ikisine birden gücü yetiyorsa, bu durumda gece-gündüz ilme bakması daha faziletlidir.