SORU: Süfyani Şam Camisinin Mihrabında bir kadınla zina edecek mi? Gökyüzünden bir nidânın Mehdi (a.s)’a katılmaya çağırması nasıl olacaktır? Mehdi (a.s), Hasanî olan Amcasının Oğluyla kimin Mehdi olduğuna dair nizaya tutuşması ve Mehdi (a.s)’ın ona keramet göstermesi nasıl olacaktır?
CEVAP:
Süfyani yeryüzünde fesat çıkarır ve küfrünü ızhar eder (kâfirliğini orta koyar) hatta bir kadın gündüz vakti gezdirilir ve Dımeşk/Şam mescidinde içki meclisinde cimâ edilir, hatta (bu kadın) Süfyani (Şam mescidinde) mihrapta otururken baldırına (kucağına) gelir oturur (ilişkiye girerler). Bunun üzerine Müslümanlardan bir Müslüman adam kalkıp ona (Süfyani’ye); “Yazıklar olsun size! İmandan sonra küfre mi düştünüz. Bu yaptığınız helal değildir” der. Bu (söz) üzerine (Süfyani) kalkar ve bu kişinin (Şam) mescidinde boynunu vurur, keza bu kişiyi destekleyen aynı görüşte olan) herkesi de öldürür. İşte o anda gökyüzünden bir münadi (ses) şöyle seslenir: “Ey insanlar! Muhakkak Allah (c.c) size cebbarlara (zorbalara/azgınlara/diktatörlere/zalimlere), münafıklara ve onların etbâına/ensârına/taraftarlarına (uymayı) menetmiş ve size ümmeti Muhammed’in (s.a.v) en hayırlısı olanını emiriniz/idareciniz kılmıştır. Mekke’de (O’na) katılınız. (Şüphe yok ki bu kişi) Mehdi’dir. O’nun ismi Ahmed b. Abdullah’tır (yani kendisinin ismi Ahmed, babasının ismi ise Abdullah’tır)…”
(Sonra) Mehdi (a.s) askerlerle/orduyla birlikte gider ta ki Şam cihetinde Medine’ye iki konak mesafedeki Vadi’l-Kurâ’ya sükûnet ve rıfk içerisinde/yavaşça varır. Burada 12 bin kişiyle birlikte Hasanî olan (Hz. Hasan soyundan gelen) amcasının oğlu olan kişi (Mehdi’ye) katılır ve ona; “Ey amcaoğlu! Ben bu işe (Mehdiyete/orduya komutanlığa) senden daha hak sahibiyim. Ben Hasanî’yim. Ben Mehdi’yim” der. Mehdi (a.s) da ona; “Bilakis Mehdi benim” der. Bunun üzerine Hasanî (olan amcaoğlu); “(Senin Mehdi olduğuna) dair bir delilin var mıdır? (Eğer varsa) sana biat edeyim” der. Bunun üzerine Mehdi (a.s) (uçan) bir kuşa işaret eder de kuş ellerine düşer, kurumuş bir dalı yere diker de dal hemen yeşerir ve yapraklanır. Bunu (gören) Hasanî; “Ey amcaoğlum! O senindir” der…
Bu hadiste bir fayda ve bir işkâl (sorun) vardır:
A) (Hadisteki) fayda şudur: “Bu hadisin delalet ettiğine göre Mehdi Hz. Hüseyin (r.a) soyundandır. Bu (yukarıda geçen) amcasının oğlu ise Hasanî’dir (Hz. Hasan r.a soyundandır) ve hilafetin Hz. Hasan’ın evlatlarında olduğunu sanmaktadır, zira o; “Ben Hasan’ın evladıyım” demektedir. Allah-u â’lem bu hususun dayanağı şu iki şeydir:
1- Hasan (r.a) Müslümanlar tarafından halife tayin edilmiştir, binaenaleyh nesli de hilafete daha hak sahibidir…
2- Hasan (r.a) Müslümanların kanı dökülmesin diye hilafetten feragat etmiştir. Allah (c.c) da buna ivaz/bedel olarak hilafeti evlatlarına vermiştir…
Bu iki husustan her birine itiraz olunmuştur:
Birincisine vaki olan itiraz: Hasan (r.a)’a biat edenler insanlardan (ümmetten) bazılarıdır (tamamı değildir). Hasan (r.a)’a biat edenler Irak ahalisi, doğu ahalisi, Yemen ahalisidir. Şam ahalisi, batı ahalisi ve Mısır ahalisi ise biat etmemiş olup bazısı da Hüseyin (r.a)’a biat etmişlerdir…
İkincisine vaki olan itiraz: Hasan (r.a) (hilafete) nail olduktan sonra hakkını savmıştır. Hüseyin (r.a) ise isteğine nail olamamıştır, dolayısıyla hakkı bâkîdir. Binaenaleyh Allah (c.c) ona bu hakkını evlatlarında vermiştir…
B) (Hadisteki) işkâl/sorun ise şudur: Hasanî olan bu zât, şayet siyah sancaklarla birlikte gelen zat ise (Mehdi’ye) Kûfe’den biatını göndermiş idi ve bu zât Hicaz’a gitmeyip Mehdi (a.s) ile Beyt-i Makdis’te (Mescid-i Aksâ’da) karşılaşacaktır. Şayet bu zât (siyah sancaklarla gelen kişiden) başka birisi ise, Mehdi (a.s)’a Hicaz ahalisinin tamamı, doğu ahalisi ve Irak ahalisi biat etmişken onunla nasıl nizaya/çekişmeye girişebilir.
Buna şöyle cevap verilir: Eğer -bazı rivayetlerde olduğu gibi- siyah sancaklarla gelen kişi Mehdi’nin kardeşi der isek, o halde (Mehdi ile nizaya girişen) bu kişi başka birisidir. Bu kişinin Mehdi olduğunu iddia etmesinin sebebi ise, biatın Ehl-i Beyt’ten herhangi birisi olan Mehdi’ye yapılacak olmasıdır. Dolayısıyla biat, bu vasıfla (yani Ehl-i Beyt vasfıyla) muttasıf olan kişiye yapılacaktır, Ehl-i Beyt’ten muayyen bir şahsa değil, (kendisi de Ehl-i Beyt’ten olduğundan dolayı biat edilmesini istemektedir). Binaenaleyh biatın kendisine yapılmasını istemesi hilafete talip olup istediğinden dolayı değil, kendisinin Mehdi olmasından dolayıdır. Şayet bu kişi anlar bilirse ki kendisi Mehdi değildir, karşıdaki kişiye biat edecektir (bundan dolayı onunla nizaya girmiş bir delil istemiştir).
Eğer, (Mehdi ile nizaya giren) bu kişi Hasanî olan kişinin haricindeki başka bir amcaoğludur der isek, bunun cevabı yukarıda geçtiği gibidir.
Eğer, (Mehdi ile nizaya giren) bu kişi Hasanî olan amcaoğludur, der isek, bu takdirde Mehdi ile karşılaşmış (onunla nizaya girmiş) olmasının anlamı şudur: (Hasanî olan amcaoğlu, Mehdi’ye) 12 bin kişilik bir gurup (ordu) gönderir. Bu 12 bin kişiyi göndermesinin nedeni hem Mehdi’ye yardım olsun diyedir hem de Mehdi olup olmadığını anlama hususunda ihtiyatlı davranıp hilafet hakkında onunla nizalaşmak içindir. Bunun için (bu 12 bin kişinin başına) bir kişiyi emir tayin eder ve onu imtihan etmesini ister. (Emir tayin ettiği bu kişiyi) biat etme hususunda da vekil kılıp; “Eğer o kişi gerçek Mehdi ise benden yana ona biat et. Eğer gerçek Mehdi ben isem ondan bana biat al” der. Böylece biat etme işi tereddüt üzere olmuş olur. (Emir tayin edilen bu kişi ve 12 bin asker) Mehdi’ye biat edince “Mehdi’ye biat ettiği haberini gönderdi” demek ve keza “Hasanî olan amcaoğlu Mehdi’ye biat etti” diye ismini bizzat söylemek mecazen sahih olmuştur (yani metinlerde böyle zikredilmesi doğru olmuş olur). Bu mevzuda bana zahir olan budur… Allah-u â’lem…
(el-İşâatü li-Eşrâti’s-Sâati, Müellif; Şerif, Seyyid Muhammed b. Rasûl el-Hüseynî el-Berzencî)