Oruçlu kimsenin boğazına kendiliğinden yağmur veya kar kaçarsa hükmü ne olur? Oruçlu kimse toz ve benzeri şeyler yahut ter ve gözyaşı yutarsa hükmü ne olur?

SORU: Oruçlu kimsenin boğazına kendiliğinden yağmur veya kar kaçarsa hükmü ne olur? Oruçlu kimse toz ve benzeri şeyler yahut ter ve gözyaşı yutarsa hükmü ne olur?

CEVAP: Oruçlu kimsenin boğazına kendiliğinden yağmur veya kar kaçarsa (orucu bozulup sadece) kaza lazım gelir. Sahih kavle göre bir damla bile olsa orucu bozulur. Çünkü ağzını yumarak bundan korunma imkânı vardır.

“Kendiliğinden kaçması” yani oruçlunun boğazına kendiliğinden kaçıp ve bunu oruçlu kendi fiiliyle de yutmamış olduğu durumdadır.

Bazıları, “yağmur bozmaz, kar bozar” demişler, bazıları ise bunun aksini söylemişlerdir.

Oruçlu kimse toz ve benzeri gibi şeyler yahut iki damla ter veya gözyaşı (yutarsa) orucu bozulmaz keza (ter veya gözyaşı iki damladan) fazla olup tuzluluğunu ağzının her yerinde duymadığı takdirde de orucu bozulmaz.

İki damladan fazlasında eğer ağzının her yerinde ter ve gözyaşının tuzluluğunu hisseder de çok miktar toplanarak yutarsa orucu bozulur (kaza gerekir), aksi takdirde bozulmaz.

“Tuzluluğunu ağzının her yerinde hissederse” ifadesi ile en-Nehir sahibi el-Fethu’l-Kadîr’in tahkikini önlemiştir ki (el-Fethu’l-Kadîr’in tahkiki şudur): “(Kişi ağzında) bir damlanın da tuzluluğunu hisseder. En iyisi, sağlam olan hissin (tat almanın) tuzluluğu duymasını itibara almaktır. Zira bundan fazlası hususunda bir zaruret yoktur. Bundan dolayı el-Hâniyye sahibi boğaza erişmeyi itibara almıştır.”

Bu (tahkiki) önleme, en-Nehir sahibinin şu ifadesiyle olmuştur: “el-Hulâsa’nın sözü, orucun bozulmasının ağzın her yerinde tuzluluk hissetmeye bağlı olduğu hususunda açıktır. Şüphesiz ki bir veya iki damla böyle değildir (bir iki damlayla ağzın her yerinde tuzluluk hissedilmez). el-Hâniyye’nin sözü de buna hamledilir.”

el-Makdisî’nin el yazısı ile el-İmdâd’da şöyle denilmektedir: “Bir damla az olduğu için (bu kadar ter veya gözyaşını yutan kişi) tadını boğazda duymaz. Çünkü boğaza varmadan (bu kadarcık) damla dağılıp gider. Sadruşşehîd’in el-Vâkıât’ındaki açıklamaları da buna şahit (delil) olup (orada şöyle demektedir): Oruçlunun ağzına gözyaşı girerse, bir veya iki damla gibi az olduğu takdirde orucunu bozmaz. Çünkü bundan korunmanın imkânı yoktur. Çok olur da tuzluluğunu ağzının her yerinde duyarsa, bunu yuttuğu takdirde orucu bozulur (sadece kaza gerekir). Yüzün teri hakkında da cevap budur.” (Sadruşşehîd az önce) “bundan korunmanın imkânı yoktur (mümkün değildir)” demekle gözyaşı ile yağmurun arasındaki farkı ortaya koymuştur. Sonra (keza) “bir damla” tabiriyle murad olunanın gözün dışından/haricen inen gözyaşı olduğuna işaret vardır. Mesâmelerden (gözeneklerden/menfezlerden) boğaza ulaşan gözyaşına gelince, zâhire göre bu tükürük gibi olup, tadı ağzın her yerinde hissedilse bile orucu bozmaz. (İbn-i Âbidîn, Oruç Bahsi)

Bu yazı yorumlara kapalı.