SORU: Nisap miktarı olan kitaplarda zekât var mıdır? Nisap miktarı kitabı olan kişi zekât alabilir mi? Bir kitaptan birkaç nüsha var ise hükmü nedir? Dînî kitaplarla diğer ilimlere ait olan kitapların hükmü aynı mıdır?
CEVAP:
Ehline ait olsun veya ehlinden başkasına ait olsun, keza hangi ilim dalına ait olursa olsun, ticaret için olmadıkça kitaplarda zekât yoktur, zira kitaplar üreyici (artıcı) değildir. Ehli olan ile olmayan arasındaki fark, (bu kimselere) zekât almanın caiz olup olmaması hususundadır, (kitaplara zekâtın gerekip gerekmediği hususunda değildir). Ehlinden murad, okutmak, ezberlemek ve tashih etmek için kitaplara ihtiyacı olan kimsedir.
Ehlinden olup da, okutmak, ezberlemek ve tashih etmek için kitaplara ihtiyacı olan kimse, (nisap miktarını olan muhtaç olduğu) kitaplara sahip olmakla, fakirlikten çıkmış olmaz. Böyle (bir kimsenin kitapları), fıkıh, hadis veya tefsir kitapları olup, ihtiyacından fazla (olan kitaplar) da nisap miktarı da değilse, bu kimse zekât alabilir. İhtiyacından fazla olması ise, her kitaptan iki nüsha bulundurmasıdır.
Ehli olmayan ise zekât almaktan mahrum olur, zira (zekât almaktan) mahrumiyet, üreyici (artıcı) olmasa bile ihtiyacın haricinde nisap miktarına sahip olmaya bağlıdır, (şöyle ki; ehli olmayan yani okutmak, ezberlemek ve tashih etmek için kitaplara ihtiyacı olmayan kimse, herhangi bir kitaba muhtaç değildir, ihtiyacı yoktur, hiçbir kitaba ihtiyacı olmadığından dolayı da elindeki bütün kitaplar nisap miktarını dolduruyorsa, kitaplar için zekât vermesi gerekmese de bu kimse zekât alamaz).
Ehlisünnet mezhebinin hak olduğunu bildiren Kelam kitabı, İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn gibi nefsin adabını öğreten Ahlak kitabı, Nahiv kitabı ve Usûl-ü fıkıh kitabı da fıkıh kitabı hükmünü alır, zira ihtiyaçtandır. Tabibin mütalaa ve müracaatına ihtiyaç duyduğu Tıp kitapları da zekât almaya mani değildir, zira bunlar da sanat sahiplerinin aletleri (hükmünde olup) asli ihtiyaçlardandır.
İlim ehli eğer kitaplara muhtaç değilse veya Kur’ân hafızının ihtiyacı olmadığı Mushaf’ı varsa, (bunların) hükmü de (yukarıda zikredildiği üzere) ehil olmayanların hükmü gibi olur. (İbn-i Âbidîn, Zekât Bahsi)