“Musa ve İsa’nın ümmetlerinde Ebû Hanife gibi biri bulunsa idi, ne Yahudi olurlardı ne de Nasranî” sözünün açıklaması nedir?

SORU: “Musa ve İsa’nın ümmetlerinde Ebû Hanife gibi biri bulunsa idi, ne Yahudi olurlardı ne de Nasranî” sözünün açıklaması nedir?

CEVAP:

Cürcânî “Menâkıb”’ında senediyle Sehl b. Abdullah et-Tüsterî’den[1] rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: “Musa ve İsa’nın ümmetlerinde Ebû Hanife gibi biri bulunsa idi, ne Yahudi olurlardı ne de Nasranî.” Hazretin buradaki “ne Yahudi olurlardı ne de Nasranî” sözünden maksadı, “bâtıl dinlerinde ve âtıl/bozulmuş itikatlarında devam etmezlerdi ve âlimleri onlara desise ve hile yaparak bizim Peygamberimizin getirdiği nefâise[2] karşı gözlerini kör etmezdi” demektir. Şüphesiz onların bu nefâisi kabul etmemeleri, ancak fasit akıllarının ve kâsid/eksik/kıt fikirlerinin ermemesinden ileri gelmiştir. Eğer aralarında Ebû Hanife gibi ilmi çok, anlayışı keskin ve isabetli, sadakat ve doğrulukla kaim olan ve hakkı hak bilen biri olsaydı, onları azıtmadan ve akıllarında şüpheler yerleşmeden önce bu helak edici şeylerden kurtarırdı. Zira böyle birinin kendilerinden/içlerinden birisi olması, sözünün daha çabuk kabul edilmesine sebep olurdu. Çünkü cins cinsine daha meyyal olur. Bu durumdan, Ebû Hanife’yi Peygamber (s.a.v)’den üstün tutmuş olmanın lâzım gelmeyeceği de aşikârdır… (İbn-i Âbidîn, Mukaddime)

 

[1] Sehl b.Abdullah et-Tüsterî: Sehl b. Abdullah et-Tüsterî büyük bir imamdır. O şöyle demiştir: “Ben Allah Teâlâ’nın zerre âleminde iken benden aldığı ahit ve misaka riayet etmekteyim. Muhakkak ben, evlatlarımı ta o zamandan başlayarak, Allah kendilerini şuhûd ve zuhûr âlemine çıkarıncaya kadar onları gözetiyorum/ilgileniyorum” demiştir…

[2] Nefâis; nefîs kelimesinin cemi olup; paha biçilmez, muhteşem, çok güzel, pek hoş, kıymetli ve değerli manalarına gelir…