Mezhepler arasında veya mezhep içerisindeki ruhsatları alıp onunla amel eden kişi hakkında, Âlimlerin sözlerini aktarır mısınız?

SORU: Mezhepler arasında veya mezhep içerisindeki ruhsatları alıp onunla amel eden kişi hakkında, Âlimlerin sözlerini aktarır mısınız?

CEVAP:

Bu manaya işaret eden Ulemanın sözlerinden bazısı şöyledir:

1- Hafız İbn-i Abdilber (v.h. 463) “Câmiu Beyâni’l-İlmi Ve Fadlihî” isimli eserinde Süleyman Teymî (v.h. 143) (rh.a.)’in: “Eğer her Âlimin verdiği ruhsatı alıyorsan bütün şerler sende toplanmış demektir…” sözünü zikretmiş ve: “Bu söz hakkında herhangi bir ihtilaf biline gelmemiştir. Yani bu sözün doğruluğu hakkında ittifak edilmiştir…” demiştir…

2- İmam Nevevî (v.h. 676) “Şerhu’l-Muhezzeb” isimli eserinde ve Hafız İbn-i Salâh (v.h. 643) ise “Edebu’l-Muftî Ve’l-Musteftî” kitabında şöyle demiştir: “Eğer kişinin istediği mezhebe tabi olması (yani istediği mezhepten istediği görüşü alması) caiz olsaydı, bu kesinlikle şuna götürürdü: Kişi heva ve hevesi neyi arzuluyorsa ona göre mezheplerden ruhsatları alır ve haram-helal kılınan, vacip veya caiz olan hükümler arasından dilediğini seçerdi. Bu da mükellefliğin bağından kopup gitmeyle sonuçlanır…”

3- İmam Nevevî yine aynı eserinde şöyle demektedir: “Fetva verirken toleranslı davranmak haramdır. Her kim bu tarz fetva vermeyle tanınıyorsa, fetva vermekten menolunur. Yani devlet onu fetva vermekten meneder…”

4- Allame Şâtıbî (v.h. 790) “Muvâfakât”ında şöyle demiştir: “(Fetva verirken toleranslı davranmak) herhangi şer’î yani muteber bir delile dayanmaksızın mezheplerin verdiği ruhsatlarla amel etmeye götürür. İbn-i Hazm, bu söylenen söz hususunda Ulemanın icmâ ettiğini ve bu söylenenin fasıklık olup böyle yapmanın helal olmadığını söylemiştir…”

5- Hafız Zehebî (v.h. 748), “Siyeru A‘lemi’n-Nübelâ” eserinde şöyle demiştir: “Kim mezheplerdeki ruhsatları araştırıp peşine düşerse veya müçtehitlerin sürçmelerini araştırıp peşine düşerse yani bu iki şeye göre amel ederse muhakkak dini zayıflar…”

6- İmam Evzaî (v.h. 157) de şöyle demiştir: “Şayet kişi, Mekkelilerin, mut‘a (nikâhı) hakkındaki; Kûfelilerin, nebiz (mayalanmış üzüm veya hurma suyu) hakkındaki; Medinelilerin, musikî (şarkı, türkü vb.) hakkındaki ve Şam ehlinin, halifelerin masumluğu hakkındaki zellelerini (yanılgılarını) alıp amel ederse şüphesiz şerri toplamış olur… Keza; hile yoluyla alışverişte faizli muamele yapanlara (başka isimler adı altında faiz yiyenlere), üç talakla boşandıktan sonra hülle hususunda genişlik gösteren vb. görüşlere tabi olursa (bu görüşlerle amel ederse) muhakkak (din hususunda) bozulmaya maruz kalmış olur…”

7- Takiyyuddîn es-Subkî (v.h. 756) (rh.a.), mezheplerden ruhsatları alıp onunla amel eden kişi hakkında şöyle demiştir: “Böyle bir kişi, bu işten (böyle yapmaktan) men olunur. Çünkü bu kişi böyle yapmakla dine (dinin emirlerine) değil de heva-hevesine tabi olmaktadır. Bir mezhepte, mezhep içerisindeki görüşlere bakıp kolayına geleni (keyfine, meyline, tabiatına uygun olanı) seçen de yukarıda zikredilen hususa dâhildir…”

(Sahîhu Şerhi’l-Akîdeti’t-Tahâviyye, Hasan b. Ali es-Sekkâf el-Kuraşî el-Hâşimî el-Huseynî)