Karaborsacılık/Stokçuluk/İhtikârın tarifi nedir? Karaborsacılığın/Stokçuluğun hükmü nedir? Karaborsacılık/Stokçuluk hakkında hadis-i şerif var mıdır? Karaborsacılık/Stokçuluk hangi çeşit mallarda olur? Karaborsacılık/Stokçuluk yapan kimseye devlet nasıl davranır ve devletin sabit fiyat uygulamasının hükmü nedir?

SORU: Karaborsacılık/Stokçuluk/İhtikârın tarifi nedir? İhtikârın hükmü nedir? İhtikâr hakkında hadis-i şerif var mıdır? İhtikâr hangi çeşit mallarda olur? İhtikâr yapan kimseye devlet nasıl davranır ve devletin sabit fiyat uygulamasının hükmü nedir?

CEVAP:

a) İhtikâr/Karaborsacılık/Stokçuluk: İhtikâr/Karaborsacılık, insanların ve hayvanların yiyeceklerine ait şeyleri, halkına zarar verecek bir şehirde satın alıp kıymetleri yükselsin diye hapsetmektir…

b) İhtikârın/Karaborsacılığın/Stokçuluğun hükmü: İnsanlara ve hayvanlara zarar veren bir ihtikâr, kerâhet-i tahrîmiyye ile mekruhtur… İhtikâr yapan kimse, elinde bulunan malları satmamakla cemiyetin haklarını iptal etmiş, onların hayatına kastetmiştir ve onları zarar ve sıkıntıya sokmuş olmaktadır…

c) İhtikârın/Karaborsacılığın/Stokçuluğun günah olduğuna dair pek çok hadis-i şerif bulunup onlardan bazısı şöyledir: Rasûlullah (s.a.v); “Ticaret yapan kimse merzûkdur, ihtikâr (stokçuluk) yapan kimse melûndur…” buyurmuştur. Yani insanların yiyecek ve içeceklerini satın alıp onları pahalı satmak için hapseden kimse lanetlidir… Rasûlullah (s.a.v); “Her kim ihtikâr (stokçuluk) yaparsa günahkâr olmuştur…” buyurmuştur… Rasûlullah (s.a.v); “Bir kimse pahalanmasını isteyerek gıda maddesini kırk gün saklarsa, Allah’ın meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerinedir. Allah (c.c) onun ne nafile ne farz hiç bir namazını kabul etmez…” buyurmuştur… Rasûlullah (s.a.v); “Her kim ümmetim üzerine bir gece pahalılık olmasını arzu ederse, Allah (c.c) onun kırk senelik ibadetini mahveder…” buyurmuştur… Rasûlullah (s.a.v); “İhtikâr (stokçuluk) yapan kimse, Peygamberleri öldürenler ile beraber haşrolunur…” buyurmuştur…

d) İmam Âzam ve İmam Muhammed (rh.aleyhima)’ya göre İhtikâr, “insan ve hayvanların yalnız yiyecek maddelerine mahsustur…” İmam Ebû Yusuf (rh.a)’e göre ise ihtikâr yalnız “yenilip içilecek olan maddelere mahsus olmayıp umuma zarar verecek olan her çeşit malda hatta altın, gümüş ve elbise gibi maddelerde de ihtikâr yapmak mekruhtur…”

e) Bazıları, “Bir kimse satın aldığı malı pahalansın diye kırk gün satmazsa ihtikâr yapmış olur” demişlerdir. Zira Rasûlullah (s.a.v); “Her kim gıda maddesi (satın alıp, pahalansın diye) kırk gün saklarsa, o kimse Allah’tan (c.c) berî olmuştur, Allah da (c.c) o kimseden berî olmuştur…” buyurmuştur…

İhtikârın kırk gün diye kayıtlanması, dünyada muaheze edilmesi/cezalandırılması itibariyledir. Yoksa bir gün bile ihtikâr yapan kimse âsî olup ahiret azabını hak etmiş olur…

f) İhtikâr yapan kimse, hâkime şikâyet edildiğinde, hâkim o kimseye kendisinin ve bakmakla mükellef olduğu kimselerin ihtiyaçlarını karşılayacak miktardan fazlasını satmasını emreder. Şayet ihtikâr yapan kimse hâkimin sözünü dinlemeyip satmazsa, hâkim o kimseyi münasip göreceği bir şekilde cezalandırır ve ihtikâr yapmış olduğu malları onun namına satar…

g) Bir kimse kendi arazisinin mahsullerini veya başka bir şehirden getirmiş olduğu bir malı saklamakla İmam Âzam (rh.a)’e göre ihtikâr yapmış sayılmaz. Ancak şu var ki pahalılık ve kıtlık zamanını beklediğinden dolayı günaha girmiş olur. Zira Müslümanlar hakkında fena bir niyette bulunmuş olur… İmam Ebû Yusuf (rh.a)’e göre ise “Bir kimse kendi arazisinin mahsullerini veya başka bir şehirden getirmiş olduğu bir malı pahalansın diye satmamakla ihtikâr yapmış olur. Hakkında ihtikâr yapan kimseye tatbik edilen ceza verilir.” Zira Rasûlullah (s.a.v)’in; “İhtikâr (stokçuluk) yapan kimse melundur…” hadis-i şerifi mutlaktır… İmam Muhammed (rh.a)’e göre ise bir kimse başka bir şehirden kendi bulunduğu şehire mal getirse, o şehirden kendi şehrine mal getirmek âdet ise, bu getirdiği maddeleri hapsedip satmaması mekruhtur. Zira umumun hakkı, o maddelere taalluk eder. Fetva için muhtâr olan kavil İmam Muhammed (rh.a)’in kavlidir…

h) Devlet başkanının veya salahiyetli olan bir kâdının/hâkimin bir zaruret görülmedikçe ticaret mallarına “narh” (yani belirli bir fiyat) koyması mekruhtur. Zira Rasûlullah (s.a.v); “Narh koymayınız, hiç şüphe yok ki, fiyat tayin eden (az vererek) kısan (azaltan), (çok vererek) yayan (genişlik veren ve böylece) rızıklandıran ancak Allah’tır (c.c)…” buyurmuştur… Fakat gıda maddelerinin sahipleri haddi aşar da bunları fahiş bir fiyatla yani on liraya alıp yirmi liraya satarlarsa, bu takdirde umumun zararını defetmek için hükümdar veya kâdı/hâkim rey/görüş ehliyle (konunun uzmanlarıyla) istişare ederek narh koyabilir… (Mültekâ/Mevkûfât)