SORU: İmam-ı A’zam hakkında varid olduğu söylenilen hadisler mevzû mudur? Bu hadisler hangileridir? Bunların tahlili nedir?
CEVAP:
Ebû’l-Leys’in “Mukaddime”’sinin şerhi olan “Takdime”’de şöyle denilmektedir: Peygamber (s.a.v)’den rivayet olunmuştur ki; “Şüphesiz Âdem benimle iftihar etmiştir. Ben de ümmetimden ismi Numan, künyesi Ebû Hanife olan bir zatla iftihar edeceğim. O, ümmetimin kandilidir” buyurmuştur. Yine Peygamber (s.a.v)’den rivayet olunduğuna göre; “Diğer Peygamberler benimle iftihar edecekler. Ben de Ebû Hanife ile iftihar edeceğim. Her kim onu severse beni sevmiş, kim de ona buğzederse bana buğzetmiş olur” buyurmuşlardır.
Yukarıdaki hadiste geçen, Nebî (s.a.v)’in Ebû Hanife ile iftiharı etmesinden murad şudur: İftihar etmek, iyi huylarla öğünmektir. Peygamber (s.a.v)’in Ebû Hanife ile iftiharı ise; Allah Teâlâ’nın kendisine ihsan buyurduğu nimetler cümlesinden olmak üzere bu zatı kendisine tabi kıldığını zikredip/anmasıdır. (Peygamber (s.a.v)’in iftihar ettiği) Ebû Hanife, ashab-ı kiramın ve tabiîn’in çoğunluğu inkıraz bulduktan/vefat ettikten sonra İslâm dininin binasını tahkim etmiştir. Bu ümmetten ona tabi olanlar sayılamayacak kadar çoktur. İçtihat ve fıkhın tedvini hususunda bütün imamlardan önce gelmiş, onun ashabı mühim hükümleri delillerinden çıkarmak ve diğer birçok faydalar babında sonra gelen müçtehitlere yardımcı olmuşlardır.
“ed-Dıyâü’l-Ma’nevî” isimli eserde ise şöyle denilmiştir: İbnü’l-Cevzî’nin bu hadis hakkında “uydurmadır” demesi bir taassuptur, çünkü hadis, muhtelif yollardan rivayet olunmuştur.
İbn-ü’l-Cevzî’nin (yukarıda zikredilen hadisler hakkında) “uydurmadır” sözü, Hatîb Bağdâdî’den naklen söylenilmiştir. Onların, “uydurmadır” dedikleri hadisi, Allâme “Taşköprü”, muhtelif rivayetlerini serdederek nakletmiştir. Bu gösterir ki hadisin aslı vardır. (Yukarıdaki hadis) en fazla zayıf bir hadis olmaktan daha aşağı değildir ve makbuldür, çünkü bu hadis üzerine şer’i bir hüküm terettüp etmiş değildir. Bu hadisin mana itibariyle İmam A’zam’da tahakkuk ettiğinde ise şüphe yoktur. Zira o, ilminin nuruyla aydınlanıldığı ve isabetli fikri ile de doğru yolun bulunduğu bir kandildir. Ancak bazı ulemanın beyanına göre, Hâfız Zehebî, Hâfız Suyûtî ve Hâfız İbn-i Hacer Askalânî ile zamanında Ebû Hanife mezhebinin riyaseti kendinde nihayet bulan Hâfız Kasım Hanefi gibi zevat, bu haberlerin uydurma sayılacağında İbnü’l-Cevzî’yi tasdik etmişlerdir. Onun içindir ki, İmam A’zam’ın menkıbeleri hakkında kitaplar yazan Tahâvî ve “Tabakâtü’l-Hanefiyye” sahibi Muhyiddîn Kuraşî ve diğer mûtemed hadis imamları ile mütâlaası geniş bütün tenkitçiler, bu haberlerin/hadislerin hiçbirini zikretmemişlerdir.
Allame İbn-i Hacerü’l-Mekkî “el-Hayrâtü’l-Hısên” isimli eserinde Ebû Hanife’nin terceme-i halinde şöyle demektedir: “Bir kimse bu kitapta Ebû Hanife’nin ahvâlini, kerametlerini, ahlâk ve sîretini mütâlaa ettikten sonra anlayacaktır ki, o zat, faziletini ispat için uydurma haberle istişhada/delil gösterilmeye muhtaç değildir. Ebû Hanife’nin şanının büyük olduğuna şu hadisle istidlal yerinde olur: Rasûlullah (s.a.v); “Dünyanın ziyneti yüz elli tarihinde kaldırılacaktır” buyurmuştur. Şemsü’l-eimme Kerderî; “Bu hadis Ebû Hanife’ye hamledilmiştir. Çünkü Ebû Hanife o sene vefat etmiştir” demiştir. İbn-i Hacer sözüne devamla şunları söylemiştir: “Ebû Hanife’nin faziletine işaret eden sahih hadisler de varid olmuştur. Onlardan birisi, Buhârî ile Müslim’in Ebû Hureyre’den, Taberânî’nin ise İbn-i Mes’ud’dan rivayet ettikleri şu hadistir: Peygamber (s.a.v); “İman, Süreyya yıldızında olsa, muhakkak onu Acemlerden bazı kimseler alacaklardır” buyurmuştur. Aynı hadisi Ebû Nuaym Ebû Hureyre’den, Şirâzî ile Taberânî de Kays b. Sa’d b. Ubâde’den şu lafızla rivayet etmişlerdir: Nebî (s.a.v); “İlim, Süreyya yıldızında asılı olsa, muhakkak onu Acemlerden bazı kimseler alacaklardır” buyurmuştur. Taberânî’nin Kays’dan bir rivayetinde; “Onu Araplar alamayacak, muhakkak Acemlerden bazı kimseler alacaklardır” buyrulmuş, Müslim’in Ebû Hüreyre’den rivayetinde ise; “İman, Süreyya yıldızında olsa, onu Acemlerden bir zat gidip alacaktır” denilmiştir.
Buhârî ile Müslim’in Ebû Hureyre’den naklettikleri bir rivayette de; “Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, din, Süreyya yıldızında asılı olsa, muhakkak onu Acemlerden bir zat alacaktır” buyrulmuştur. Ulemanın çoğunluğuna göre ise Ebû Hanife’nin dedesi Acem’dir. Hâfız Suyûtî diyor ki: “Buhârî ile Müslim’in rivayet ettikleri bu hadis, Ebû Hanife’ye işaret hususunda sahih ve mûtemed bir asıldır. Hadisin sahih olduğu muttefekun aleyh’dir. Bu hadisle, hadis ilminde dirayetsiz olan menakıp sahiplerinin söylediklerine ihtiyaç kalmaz. Çünkü onların naklettikleri haberin/hadisin senedinde yalancılar ve hadis uyduranlar vardır…” Hâfız Suyûtî’nin talebesi allame Şâmî’den rivayet olunduğuna göre kendisi, “Üstadımızın, bu hadisten Ebû Hanife’nin kastedildiğini katiyetle kabul ettiği aşikârdır ve bunda şüphe yoktur. Zira ilimde, Acemlerden Ebû Hanife derecesine varan tek bir kimse yoktur” demiştir… (İbn-i Âbidîn, Mukaddime)