عَنْ عَبْدِ اللّٰهِ بْنِ نُجَىٍّ عَنْ أَبِيهِ؛ أَنَّهُ سَارَ مَعَ عَلِىٍّ وَكَانَ صَاحِبَ مَطْهَرَتِهِ فَلَمَّا حَاذٰى نِينَوٰى وَهُوَ مُنْطَلِقٌ إِلٰى صِفِّينَ فَنَادَى عَلِىٌّۨ: اصْبِرْ أَبَا عَبْدِ اللّٰهِ، اصْبِرْ أَبَا عَبْدِ اللّٰهِ بِشَطِّ الْفُرَاتِ. قُلْتُ: وَمَاذَا؟ قَالَ: دَخَلْتُ عَلَى النَّبِىِّ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَاتَ يَوْمٍ وَعَيْنَاهُ تَفِيضَانِ، قُلْتُ: يَا نَبِىَّ اللّٰهِ أَغْضَبَكَ أَحَدٌ، مَا شَأْنُ عَيْنَيْكَ تَفِيضَانِ؟ قَالَ: بَلْ قَامَ مِنْ عِنْد۪ى جِبْرِيلُ قَبْلُ، فَحَدَّثَنِى أَنَّ الْحُسَيْنَ يُقْتَلُ بِشَطِّ الْفُرَاتِ. قَالَ: فَقَالَ: هَلْ لَكَ إِلٰى أَنْ أُشِمَّكَ مِنْ تُرْبَتِهِ؟ قَالَ: قُلْتُ: نَعَمْ. فَمَدَّ يَدَهُ فَقَبَضَ قَبْضَةً مِنْ تُرَابٍ فَأَعْطَانِيهَا، فَلَمْ أَمْلِكْ عَيْنَىَّ أَنْ فَاضَتَا
29.HADİS
Abdullah b. Nücey’den, (o da) babasından rivayet ettiğine göre; (babası Nücey), Ali (b. Ebî Tâlip) ile beraber (sefere) çıktı. O, (Hz. Ali’nin) abdest kabını taşırdı. Sıffîn’e doğru giderken Nînavâ’ya geldiklerinde Ali şöyle seslendi: “Ey Ebâ Abdillah! (Fırat kenarında) sabırlı ol! Ey Ebâ Abdillah! Fırat kenarında sabırlı ol!” Ben: “Ne oldu ki?” dedim. (Hz. Ali): “Bir gün Nebi (s.a.v.)’in huzuruna girdim, gözlerinden yaş boşanıyordu. ‘Ey Allah’ın Nebisi! Seni birisi mi kızdırdı? Gözlerinden yaş boşanmasının sebebi nedir?’ dedim. Şöyle buyurdu: “Hayır, az önce Cebrail yanımdan ayrıldı. Bana, Hüseyin’in, Fırat kenarında katledileceğini söyledi.” (Rasûlullah sonra) şöyle buyurdu: “(Cebrail): ‘(Şehit olacağı yerin) toprağından sana koklatmamı ister misin?’ dedi.” (Rasûlullah devamla) “Ben de: ‘Evet’ dedim. Bunun üzerine (Cebrail) elini uzatıp (o) topraktan bir avuç aldı ve bana verdi. (Ben de) gözlerimden yaş boşanmasına hâkim olamadım (ağladım)” buyurdu… (Ahmed b. Hanbel)