اَلْحَدِيثُ السَّادِسُ
أَخْرَجَ التِّرْمِذِيُّ وَالْحَاكِمُ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنِّي تَارِكٌ ف۪يكُمْ مَا إِنْ تَمَسَّكْتُمْ بِهِ لَنْ تَضِلُّوا بَعْدِي: كِتَابَ اللّٰهِ وَعِتْرَتِي أَهْلَ بَيْتِي، وَلَنْ يَتَفَرَّقَا حَتّٰى يَرِدَا عَلَيَّ الْحَوْضَ، فَانْظُرُوا كَيْفَ تَخْلُفُونِي فِيهِمَا
6.HADİS
(Tirmizî ve Hâkim tahriç etti…)
Zeyd b. Erkam (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Muhakkak ben, içinizde (iki) şey bırakıyorum ki, ona (sımsıkı) sarıldığınız takdirde benden sonra asla dalalete düşmezsiniz: Allah’ın Kitabı ve itratım[1] (yani) ehl-i beytim. (Bu) ikisi, (Kevser) Havuzu’nun başında bana varıncaya kadar asla birbirinden ayrılmayacaktır. (Öyleyse) o ikisi hakkında, (ardımdan) bana nasıl bir halef[2] olacağınıza bakın…”
[1] el-İtratu: Bu kelime şu manalarda kullanılmaktadır:
a) Kişinin sulbünden olan çocukları
b) Akrabalar
c) Amcaoğulları
d) Kişinin akrabalarının en has olanları.
Rasûlullah (s.a.v.)’in itratının kim olduğu hakkında ise şu görüşler vardır:
a) Abdulmuttaliboğulları
b) Kureyş
c) Zekât almaları haram olanlar. En meşhur ve maruf görüş ise budur.
[2] Halef: Birinden sonra gelen, birinin yerine geçen manasına gelir… Yani; benden sonra onlara nasıl davranacağınızı düşünün, hayırlı bir halef mi yoksa kötü bir halef mi olacağınızı tefekkür edin…