“Cuma namazı bir memlekette birden fazla Camide kılınabilir” diye zikreden kaynaklar ve bunu söyleyen Âlimler var mıdır?

SORU: Bir memlekette birden fazla yerde Cuma namazı kılınabilir mi? “Cuma namazı bir memlekette birden fazla Camide kılınabilir” diye zikreden kaynaklar ve bunu söyleyen Âlimler var mıdır?

CEVAP:

a) Cuma namazını “bir memlekette sadece bir yerde kılmak caizdir” diyen Âlimlere göre, bir memlekette birden çok yerde kılınan Cuma namazlarından “hangisine ilkönce tekbir alınarak başlanılmışsa”, o sahih olmuş, diğerleri sahih olmamıştır…

Cuma namazını “bir memlekette iki veya üç yerde kılınması caizdir” diyen Âlimlere göre, bir memlekette birden çok yerde kılınan Cuma namazlarından “ilkönce tekbir alınarak başlanılan ilk iki-üç yerdeki” Cuma namazı sahih olmuş, diğerleri sahih olmamıştır…

Yukarıdaki durumlarda Cuma namazına sonra başlamış olanların ise “öğle namazını kılmaları” icap eder…

b) Bugün bir yerleşim yerinde Cuma kılınıp kılınmaması hususunda “Veliyyü’l-Emr’in Cuma kılınması için izninin olması” değil de, cemaatin rıza ve muvafakatine itibar edilmiştir. Dolayısıyla bugün “Cuma Şehri” şartlarını taşımayan küçük köylerde de Cuma kılınmaktadır…

c) Bugün dışarıdan girmek için “herkese açık olmayan” kışla, fabrika, hastane gibi bazı kapalı mekânlarda da Cuma kılınması caiz görülmüştür…

d) Cuma namazı için zikredilen “şartların ihlal edilmesinden doğan ihtilaftan kurtulmak için, Cuma’nın dört rekât sünnetinden sonra zuhr-i âhir adıyla dört rekât daha namaz kılınmaktadır” ki bu namaz İslâm dünyasında asırlardır kılına gelmiştir…

e) Fetevây-i Hindiyye: “İmam Muhammed ve sonraki Âlimlerden İmam Serahsî başta olmak üzere bazı Âlimler, Cuma namazının bir şehirde bulunan birden fazla Camide kılınabileceğine dair fetva vermişlerdir…”

İmam Serahsî şöyle demiştir: “Ebû Hanife’nin mezhebinden sahih bir rivayete göre, bir şehrin bir veya daha fazla mescidinde Cuma namazını kılmak câizdir. Biz bununla amel ederiz…”

f) İbn-i Âbidîn: “Cuma namazının muhakkak surette, sadece bir yerde kılınması lâzımdır denilirse, bunda açık güçlük vardır. Çünkü bu durumda Cumaya gelenlerin pek çoğunun uzun yol yürümesini gerekir. Hâlbuki çeşitli yerlerde Cuma namazının kılınamayacağına dair delil yoktur. Bilâkis zaruret meselesi böyle bir şartın bulunmamasını gerektirir. Özellikle şehir büyük olursa, böyle bir şart mevzubahis olamaz…”

İbn-i Âbidîn, Oruç bahsinde şöyle denilmiştir…

(İtikâf yerinden çıkıp Cumaya giden kişinin) Cumadan sonra sünnet olarak dört mü yoksa altı rekât mı kılabileceği hususunda ise ihtilâf vardır.

Yani İmam-ı Âzam’a göre (Cumadan sonra) dört (rekât sünnet kılınır), İmameyn’e göre ise altı rekât kılınır. el-Bahır sahibi şöyle demiştir: “Bundan anlaşıldığına göre, Cumadan sonra “zuhr-i âhir (en son öğle)” niyeti ile kılınan dört rekât namazın mezhepte aslı yoktur. Çünkü Cumadan sonra ancak (Cumanın) son sünnetinin kılınacağını burada nâssan (metnen açıkça) bildirmişlerdir. Bir de müteahhirîn (Ulemadan “zuhr-i âhir” kılınmasını) kabul edenler, bir şehirde birkaç yerde Cuma kılınamayacağına binaen, Cumasının (diğer camilerde kılınan Cuma namazlarından) önce vâki olup olmadığı şüphesi ile kabul etmişlerdir. Ama İmam Serahsî, mezhebin sahih kavline göre (bir şehirde birkaç yerde Cuma kılınabileceğinin) caiz olduğunu bildirmiştir. Binaenaleyh zamanımızda (bir şehirde birkaç yerde Cuma kılınamayacağına) fetva vermek doğru değildir. Çünkü halk, bundan (bir şehirde birkaç yerde Cuma kılınamayacağı fetvasıyla), Cumayı terk etmek için bahane ararlar ve Cumanın farz olmadığını, onun yerine öğlenin yeterli olacağını zannedebilirler ki böyle itikat etmek ise küfürdür.”

Ben (İbn-i Âbidîn) derim ki: Bu açıklamada gizlilik vardır; çünkü asıl olan, Cumanın birkaç yerde kılınmamasıdır, ama bu (yani birkaç yerde kılınamaması) bütün memleketler için geçerli değildir. Ulemanın, (itikâf yerinden çıkıp Cumaya giden kişinin Cumadan sonra kılacağı namazları zikrederken) sadece sünneti beyan etmeleri, buna (yani Cumanın birkaç yerde kılınabilmesine) binaen oluversin. Keza bir de itikâfa giren kimsenin Cumayı mutlaka Cuma camiinde kılması lazım değildir, onu itikâf yaptığı camide de kılabilir.

Sahih kavle göre, birkaç yerde Cuma kılmanın caiz görülmesi, bu dört rekât (“zuhr-i âhir’in” kılınmasının) müstehap olmasına aykırı değildir, zira mezhebimizle başka mezhepler arasındaki kuvvetli ihtilaftan çıkmak için (“zuhr-i âhir” kılmak müstehaptır). Cuma bahsinde en-Nehir ve diğer kitaplardan naklen arzetmiştik ki, bu (“zuhr-i âhir” namazının kılınmasının) müstehap olduğunda şüphe yoktur. el-Bahır sahibinin (yukarıda, “çünkü halk, bir şehirde birkaç yerde Cuma kılınamayacağı kavlinden, Cumayı terk etmek için bahane ararlar ve Cumanın farz olmadığını, onun yerine öğlenin yeterli olacağını zannedebilirler ki böyle itikat etmek ise küfürdür” diyerek) zikrettiği sebepten dolayı buna zamanımızda (yani Cumanın bir şehirde birkaç yerde kılınmasının caiz olmadığına) fetva verilmemesinin evlâ olmasından, onu (yani “zuhr-i âhir” namazını, zikredilen bu tehlike) hususunda hiçbir endişesi olmayanın kılmaması lazım gelmez. Nitekim (Cuma bahsinde) Makdisî’den ve başkalarından naklen uzun uzadıya izahı geçmişti…

g) İmam Şafiî’ye göre de bir beldede “ilk kılınmaya başlanan Cuma namazı muteberdir”, diğerleri muteber değildir… Şafiî Âlimlerinden birçoklarına göre “ilk kılınmaya başlanan Cuma namazı muteberdir”, diğerleri muteber değildir… Bununla beraber bu içtihâdî bir mesele olduğundan İmam Şafiî Hazretleri, Bağdat’ta birden fazla camilerde Cuma namazının kılındığını görmüş olduğu halde buna itiraz etmemiştir…