Bir şey için hem haram hem de helal hükmü verenler varsa ne yapmalıyız? Zamanımızda ortaya çıkıp hükmünde ihtilaf edilen meselelerde nasıl hareket etmeliyiz?

SORU: Bir şey için hem haram hem de helal hükmü verenler varsa ne yapmalıyız? Zamanımızda ortaya çıkıp hükmünde ihtilaf edilen meselelerde nasıl hareket etmeliyiz?

CEVAP:

Delillerdeki ihtilaftan kaynaklanan şüphe ve hükmü…

Güvenilir olup olmama yönünde eşit olan ehil iki kişinin bir madde hakkında ihtilaf edip, birinin haram, diğerinin de helal demesi ve bir tarafı diğerine tercih edecek sebebin bulunmaması. Bu durumda tevakkuf etmek, yani durmak vacip olur. Şayet iki hükümden birini diğerine tercihe bir sebep bulunursa (yani helal olmasını veya haram olmasını gerektirecek bir durum mevcut ise, haram veya helal olduğu yönünde) tercih yapılır. Burada delil; o şeyin haram veya helal olduğunu bilmek içindir.

Fakat ister her iki taraf eşit olsun, ister helal diyen görüşü tercih etmeyi gerektiren bir sebep bulunsun, her halükarda ve durumda takva ve verâ, bunlardan kaçınmaktır ve kaçınmayı gerektirir. Böyle davranan bir kişi, dinini ve ırzını korumuş olacaktır. Takva, verâ ve zühd ehlinden olmaya gayret edenlerin ise, bu makamlara, şüpheli şeylerden uzak durmadıkları müddetçe ulaşamayacakları hadislerde açıklanmıştır… (İhyâu-Ulûmi’d-Dîn)

Zamanımızdaki ev, araba kredileri vb. muamelelerde, helal veya haram olduğu hususunda ihtilaf edilen yiyecek-içeceklerde ve zamanımızda ortaya çıkan ve caizliği hakkında değişik görüşler bulunan meselelerde yukarıdaki ölçüye göre hareket edilir. Yani verâ ve takva her halükarda bunlardan kaçınmaktır. Fakat helal olduğunu söyleyen taraf hem çoğunlukta ve hem de daha güvenilir ise o vakit o görüşle amel etmede bir beis yoktur. Ama her halükarda ve durumda takva ve verânın bunlardan kaçınmak olduğunu bilmemiz gerekir.

Haram veya helal olması hususunda ihtilaf edilen şeyler, hayatımızın “olmazsa olmazları” değildir. Bunu dikkate almak lazımdır. Helal dairesi, yasaklardan daha geniş olup, insanoğlunun her ihtiyacına cevap vermeye kâfidir. Aksini düşündüğümüz halde bu, dinin noksanlığı ve her zaman ve mekâna hitap edemediği manasına gelir ki bu batıl bir iddiadır.

Amacımız, dinimizi en güzel şekilde yaşamak olduğundan, gayretlerimiz de bu yönde olmalıdır. Hayat tarzımızı dine uydurmak zorunda olduğumuzu, dinin birtakım reformlarla hayat tarzına uydurulamaz olduğunu bilmeliyiz…