Caminin içinde cenaze namazı kılınır mı?

SORU: Caminin içinde cenaze namazı kılınır mı?

CEVAP:

1- İbn-i Âbidîn Hâşiyesinde, Cenaze Namazı Bahsinde şöyle demiştir: “Mescid içinde cenaze namazı kılmak mekruh olduğu gibi, cenazeyi mescide sokmak da mekruhtur. Cenazenin mescid içinde bulunup namazının dışarıda kılınması, namazın içeride kılınıp cenazenin dışarıda bulunması ki Muhtar kavil (bunların hepsinde) mutlak kerahettir…

Mescitte cenaze namazı ancak özür yoksa mekruhtur. Özür varsa mekruh değildir. Özürlerden biri de yağmurdur. İtikâf dahi bir özürdür. Zâhire bakılırsa itikâftan maksat, velinin itikâfıdır. İleri geçmeye hakkı olanlar da veli gibidir. Başkaları veliye uyarak onunla birlikte namazı kılabilirler. Aksi halde başkasının da kılamaması lâzım gelir. Bu ise ihtimalden uzaktır. Çünkü mescide sokmak ve namazı kıldırmak günahı özürle ortadan kalkmıştır…

Bizim memleketimizde cenaze namazı kılınan yerlerin yıkılması sebebiyle mescitten başka yerde kılmak imkânsız veya güç olduğundan, cenaze namazını mescitte kılmak âdet olmuştur. “Bu özürdür” denilebilir mi bir düşün!…

Mescide cenaze namazına gelen bir kimse onu cemaatle birlikte kılmazsa başka yerde kılmasına imkân yoktur. Bu suretle ömründe hiç bir cenaze namazı kılamaması lâzım gelir. Evet, bazı yerlerde cenaze mescidin dışında caddeye konur da namazı kılınır. Bundan, birçok kimselerin namazlarının bozulması lazım gelir. Çünkü pislik umumidir. Pislenen ayakkabılarını da çıkarmazlar. Hâlbuki biz caddede kılmanın mekruh olduğunu söylemiştik. Bir şey darlaşırsa genişler. (Bu bir kaidedir). Şu halde “kerahet-i tenzihiye ile mekruhtur” diye fetva vermek gerekir. Kerahet-i tenzihiye, evlanın hilafı manasınadır. Bu söylediklerimiz özür olunca, aslâ kerahet yoktur…”

İmam Şafii (rh.a)’e göre bu suretlerin hiç birisinde mekruh değildir…

 

2- Nebî (s.a.v) cenaze namazını mescidin dışında kılıyor ve cenazeler de mescidin dışına konuluyor idi…

Buhârî Cenâiz bahsinde Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivayetinde (o, şöyle demiştir): “Rasûlullah (s.a.v) (Necâşî) öldüğü gün, Necâşî’nin vefatını (bizzat) haber verdi. (Akabinde sahabelerle) namazgâha çıktı, (sahabelerle) saf tuttu ve dört tekbir aldı…”

Buhârî Cenâiz bahsinde Abdullah b. Ömer (r.anhüma)’dan rivayet edildiğine göre  (şöyle demiştir): “Yahudiler kendilerinden zina etmiş olan bir erkek ile bir kadını Nebî (s.a.v)’e getirdiler. (Nebî) (s.a.v) (kadınla erkeğin taşlanmasını) emretti ve bunun üzerine ikisi de mescidin yanında cenazelerin konulduğu yere yakın bir mekânda recmedildiler/taşlandılar…”

Birinci hadiste, ölü orada olmamasına rağmen (Nebî) (s.a.v)’in cenaze namazı için namazgâha çıktığı hususunda açık beyan vardır. İkinci hadiste ise cenazelerin mescidin yanına konulduğu hususunda açık beyan vardır.

Ahmed b. Hanbel – Mişkâtü’l-Mesâbîh, Faslü’s-Sâlis, Bâbu’l-İflâs ve’l-İnzâr bahsinde Muhammed b. Abdullah b. Cahş (r.a) şöyle demiştir: “Biz mescidin avlusunda cenazelerin konduğu (yerde) oturuyor idik ve Rasûlullah (s.a.v)’de aramızda idi…” (Bu hadiste), cenazeleri koyma yerinin mescidin avlusunda olduğuna dair açık beyan vardır.

Kemal İbnü’l Hümâm “Fethu’l-Kadîr” de şöyle demiştir: Müslim Cenâiz bahsinde (şöyle rivayet edilmiştir): “Sa’d b. Ebî Vakkâs (r.a) vefat ettiği zaman Aişe (r.anha): “(Cenazesini) mescide getirin, ta ki üzerine (cenaze) namazı kılayım” dedi. (Aişe) (r.anha)’nın bu işini (sahabeler) onaylamadılar. Bunun üzerine (Aişe) (r.anha): Vallahi, muhakkak Rasûlullah (s.a.v), Beydâ’nın iki oğlu Süheyl ve kardeşinin (cenazelerinin) üzerine mescitte (cenaze namazı) kıldı” dedi… (Bu rivayet hakkında) deriz ki; evvela, bu olay o âna has bir durumdur, umuma hitap etmez, (çünkü Rasûlullah (s.a.v)’in mescitte) itikâfta olmasından (veya yağmurdan) hâsıl olan bir zaruretten dolayı (cenaze namazını mescitte kılması) caiz olmuştur. Şayet (böyle bir zaruretin) olmadığı var sayılsa bile, onların onaylamaması -ki onlar, sahabe ve tabiinler’dir-, (Rasûlullah (s.a.v)’in) bundan sonra (mescitte cenaze namazı kılmayı) terk etiğine delildir… (Teshîl li-Mesâi’l-Kudûrî)