İKİNCİ MENKIBE
(“Fakr” Nasıl Elde Edilir? Tevhidin Özü Nedir?)
Celil Şeyh Ebû Muhammed Salih Mağribi Dekâlî (r.a.)’den rivayetle, o dedi ki: Efendim Şeyh Ebû Medyen (k.s) bana:
– Ey Salih, sana “fakrı” öğretmesi için Bağdat’a Şeyh Abdulkadir’e git, dedi. Bağdat’a gittim, O’nu gördüğümde (öyle) bir kimse gördüm ki O’ndan daha heybetlisini görmemiştim. Beni yirmi sekiz gün “halvet”te bıraktı, sonra yanıma geldi ve
– Ey Salih bu tarafa bak, dedi ve Kıble cihetine işaret etti.
– Evet, dedim.
– Ne görüyorsun? Dedi.
– Kâbe’yi, dedim.
– Bu tarafa bak, dedi ve batı cihetine işaret etti.
– Evet, dedim.
– Ne görüyorsun? Dedi.
– Şeyhim Ebû Medyen’i, dedim. Bana:
– Nereye gitmek istiyorsun, buraya mı yoksa buraya mı? Dedi.
– Bilakis, Şeyhim Ebû Medyen’e (gitmek isterim), dedim.
– Bir adımda mı (gitmek istersin) yoksa geldiğin gibi mi? Dedi.
– Geldiğim gibi, dedim.
– O daha kâmildir, dedi. Sonra,
– Ey Salih eğer “fakrı” istersen, merdivenini çıkana kadar ona nail olamazsın. Onun merdiveni ise tevhittir. Tevhidin hulasası (özü) ise yaratılmışlardan (onlara ait) belirip zahir olan her şeyin izini sır gözü ile silip yok etmektir, dedi. Ben:
“Senden bu vasıf için bana imdat (medet) etmeni istiyorum,” dedim. Bana bir nazar etti, kalbimden arzu ve isteklerin yaratılanlara (ait olanları) dağıldı, tıpkı gün ışığının hücum etmesiyle gecenin karanlığının dağıldığı gibi ve ben şimdiye kadar (hâlâ) bu nazardan harcıyorum…
(Hulâsatu’l-Mefâhir fî Menâkıbı’ş-Şeyh Abdulkâdir)