ON BEŞİNCİ MENKIBE
(Hz. Pir’in Gazaplanması ve Bağdat’ta Yangınların Çıkması, İnsanların Kalplerine Hükmetmesi)
Şeyh Bekâ (r.a)’dan rivayetle, dedi ki:
– Bir ihtiyar, beraberinde bir genç ile Şeyh Abdulkadir (r.a)’e geldi ve ona:
– Onun için Allah’a dua et, o benim evladımdır, dedi.
Fakat o (genç) onun evladı değildi, bilakis o ikisi kötü bir sır üzereydiler. Bu (söz) üzerine Şeyh gazaplandı ve;
– Demek durumunuz (hâliniz) bu hadde ulaştı, dedi ve evine girdi. (Hemen) o vakit Bağdat’ın etrafında yangınlar yükseldi. Bir yerde (yangın) söndüğünde, diğer bir yerde ateş yükseldi.
(Ravi devamla) dedi ki:
– Şeyh Abdulkadir’in gazabı sebebiyle Bağdat’ın üzerine belanın bir bulut yığını gibi indiğini gördüm. Bunun üzerine hemen (Şeyh’in) huzuruna koştum. Onu, aynı hâl üzere gazaplı olarak buldum. Yanına oturdum ve “Ey Efendim! Mahlûkata merhamet et, insanlar helak oldu, demeye başladım. Ta ki gazabı sükûn buldu ve gördüm ki bela kaldırıldı. Bütün yangınlar da söndü…
———————————
Şeyh Ömer Bezzar’a (yapılan) bu isnatla, (ondan rivayetle), dedi ki:
– Beş yüz elli senesinde, Cemâzi’l-Âhir ayının on beşinde Cuma günü, Şeyh Abdulkadir ile birlikte camiye gittim. (Şeyh’e yolda) hiç kimse selam vermedi. Ben de kendi içimden: “Ne acayiptir! Biz her Cuma camiye, insanların Şeyh’e izdihamından dolayı ancak meşakkatle ulaşırdık” diye geçiriyordum ki, Şeyh bana tebessüm ederek baktı ve (o anda) insanlar onu selamlamak için akın ettiler, ta ki benimle onun arasına girdiler. Kendi kendime: “Şu (önceki) hâl (şimdiki) bu hâlden iyiydi”, dedim. (Şeyh), (içime gelen) bu havâtıra müteakiben bana döndü ve;
– Ya Ömer! Bunu sen kendin istedin. Bilmez misin ki insanların kalpleri elimdedir? İstersem onları başka tarafa döndürürüm, istersem onları kendime yöneltirim”, dedi…
(Hulâsatu’l-Mefâhir fî Menâkıbı’ş-Şeyh Abdulkâdir)