Sigara/Tütün/Nargile/Puro/Pipo içmek caiz midir? Sigara içmeye devam etmek büyük günah mıdır? Sigara içtiği bilinen bir imamın arkasında namaz kılmak mekruh mudur? Sigara içen kişi fasık mıdır? Sigara içen kişi Kur’ân-ı Kerîm okursa, Kur’ân-ı Kerîm’e saygıda kusur edilmiş olunur mu? Sigara satmak yasak mıdır? Koca, karısına Sigara içmeyi yasaklayabilir mi?

SORU: Tütün/Sigara/Puro/Pipo/Nargile içmek caiz midir? Sigara/Tütün/Puro/Pipo/Nargile içmeye devam etmek büyük günah mıdır? Sigara/Tütün/Puro/Pipo/Nargile içtiği bilinen bir imamın arkasında namaz kılmak mekruh mudur? Sigara/Tütün/Puro/Pipo/Nargile içen kişi fasık mıdır? Sigara/Tütün/Puro/Pipo/Nargile içen kişi Kur’ân-ı Kerîm okursa, Kur’ân-ı Kerîm’e saygıda kusur edilmiş olunur mu? Sigara/Tütün/Puro/Pipo/Nargile satmak yasak mıdır? Koca, karısına Sigara/Tütün/Puro/Pipo/Nargile içmeyi yasaklayabilir mi?

CEVAP:

A) Ben (yani Dürrü’l-Muhtâr sahibi Haskefî) derim ki: Bizim şeyhimiz en-Necm el-Gazzî eş-Şâfiî babasının “büyük ve küçük günahlarla ilgili manzumesini” şerh ederken İbn-i Hacer el-Mekkî’den naklederek şöyle demiştir:

Yeni ortaya çıkan ve Dimeşk-i Şam’da 1015 tarihinde içilmesi âdet edinilen tütüne gelince;

1- Onu (tütünü) içen (kişi); “o (tütün) sarhoşluk vermez…” derse;

(Cevaben şöyle deriz):Eğer onun bu sözü doğru ise; en azından tütün içmekte bedeni gevşetmek ve rehavet vardır ve İmam Ahmed’in Ümmü Seleme (r.anha)’dan ve (keza Ebû Dâvûd’un da) rivayet ettiği hadisten ötürü haramdır… Ümmü Seleme (r.anha) şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v) her sarhoş edici ve bedeni gevşeticinin içilmesini yasakladı…””

2- Bunu (tütünü) bir veya iki defa içmek büyük günahlardan değildir…

3- Bununla beraber onu (tütünü) kullanmak çoğu zaman bedene zarar verir. Lakin gerçek şudur ki, bu, kullananların değişmesiyle değişen bir hükümdür…

4- Evet, onun üzerinde (yani tütün içmeye) ısrar etmek büyük bir günahtır, tıpkı diğer küçük günahlar gibi…

5- (Dürrü’l-Muhtâr sahibi Haskefî şöyle demiştir): eI-Eşbâhta; “(Eşyada) asıl (olan) ibâha veya tevakkuf etmektir” kaidesi konusunda şöyle denilmiştir: “Bunun eseri, hali müşkül olanda ortaya çıkar. Tıpkı emri müşkül olan hayvan ile ve sıfatı/niteliği meçhul olan bitkide olduğu gibi…”

Şâfiî ve Hanefîlerin Cumhuru katında birinci görüş (yani “eşyada asıl olan ibâha”’dır görüşü), tercih edilen görüştür. Bunu İbnü’l-Hümâm “Tahrîru’l-Usûl” eserinde açıkça belirtmiştir…

6- Bizim zamanımızda (yani Dürrü’l-Muhtâr sahibi Haskefî zamanında) yaygınlaşan ve tütün denilen bitkinin hükmü anlaşıldı… Uyan!

(İbn-i Âbidîn bu ibare hakkında şöyle demiştir): “Bitkilerin hükmü, seçilen fetvaya binaen mübahlıktır veya onlar hakkında tevakkuf edilecektir. Müellifin bu ibaresinde tütünün sarhoş edici veya gevşetici veya zarar verici olduğunun kabul edilmediğine işaret vardır. Aksi takdirde onu (tütünü) zikredilen kaidenin kapsamına sokmak sıhhatli olamaz. Bunun için “Uyan!” diye emir vermiştir…”

7- (Dürrü’l-Muhtâr sahibi Haskefî şöyle demiştir): Şeyhimiz el-İmâdî “Hediyye” (isimli eserinde) tütünü mekruh sayarak tarîk-ı evlâ ile onu sarımsak ve çiğ soğana ilhak etmiştir… Düşün!

Ben (İbn-i Âbidîn) derim ki: el-İmadî’nin kelâmında açıkça görülen tahrîmen mekruh olduğu ve onu daimi bir şekilde kullananın fâsık olduğudur. Çünkü o “Cemaat” faslında şöyle demiştir: “Faiz yemekle veya haramlardan bir şey işlemekle veya bizim zamanımızda bir bidat olarak ortaya çıkan duhân (tütün) gibi mekruh bidatlerden bir şey üzerinde ısrarla devam etmekle meşhur olan bir İmama namazda uymak mekruhtur. Hele Devlet Başkanı “bu iş işlenmesin (yani tütün içilmesin)” diye emir vermişse (evleviyetle mekruhtur)…”

Efendimiz Abdulganî en-Nablûsî “el-Hediye Şerhi”’nde bu görüşü, hulasasını daha önce takdim ettiğimiz bir şekilde reddetmiştir. Binaenaleyh Şârihin bunu sarımsak ve soğan gibi görmesi, tartışılır bir hükümdür. Çünkü bu, el-İmâdî’nin kelâmına uygun değildir. Evet, onu zikredilenlere yani sarımsak ve soğana ilhak etmek, insafın ta kendisidir…

Ebussuud Efendi şöyle demiştir: “Böylece kerahet, kerahet-i tenzîhiye olur. Kerahet-i tenzîhiye ile mekruh olan bir şey de “ibâha” ile bir araya gelir…”

Tahtâvî şöyle demiştir: “Ebussuudun fetvasından anlaşılıyor ki, bu soğan ve sarımsağın mescitte kerahet-i tahrîmiye ile mekruh olması, sarımsak ve soğan hakkında varid olan nehiyden ötürüdür. Tütün ise bunların ikisine ilhak edilmiştir. Zahir şudur ki; onun kullanılması kıraat/Kur’ân okuma halinde mekruhtur. Çünkü onu kullanmak Allah’ın Kitabı’nın tazimine halel getirmektir…”

 

B) Ben (İbn-i Âbidîn) derim ki: “Âlimlerin tütün hakkındaki fikirleri karmakarışıktır:

1- Bazıları Mekrûh;

2- Bazıları haram;

3- Bazıları da mübah olduğunu söylemişlerdir…

Bu hususta müstakil kitaplar da yazılmıştır…

Şurunbulâlî’nin Vehbâniye Şerhi’nde şu hüküm yer almaktadır: “Tütünü satmak ve içmek yasaklanır. Onu oruçlu iken içen bir kimsenin orucu kesinlikle bozulur…”

 

C) Efendimiz Abdulganî en-Nablûsî’nin muhterem pederi allame Şeyh İsmail Nablûsî, Şerhu’d-Durer de: “Koca hanımını sarımsak ve soğan yemekten ve ağzı kokutan, her şeyden men edebilir” naklini yaptıktan sonra şöyle demiştir: “Bu kaidenin muhtevası onu (yani koca, hanımını) tütün içmekten de men edebileceğidir. Çünkü o da ağzı kokutur. Hele (bir de) koca tütün içmiyorsa… Allah bizi tütünden muhafaza eylesin. Onu içmenin men edilmesini Meşayihimizin şeyhi el-Mesîrî ve başkası da fetvaları ile uygun görmüşlerdir…”

 

D) (“Tütün mubahtır” diyenler ve delilleri):

1- Büyük âlim Şeyh Aliyyu’l-Echûrî el-Mâlikî tütünün helâl olduğuna dair bir risale yazmıştır. O Risale’de şöyle demiştir: “Kendisine güvenilir dört mezhebin İmamlarından olan bazı kimseler onun helâl olduğuna dair fetva vermişlerdir…”

Ben (İbn-i Âbidîn) derim ki: “Onun (tütünün) helâl olduğuna dair Abdulgani en-Nablûsî hazretleri de bir risale yazmıştır ve ona “es-Sulh Beyn’l-İhvân fî İbâhat-i Şurbi’d-Duhân” adını vermiştir. Ve çok güzel olan teliflerinin birçoğunda da bu bahse dokunmuştur. Onun (tütünün) haram veya mekruh olduğunu söyleyenlerin başına kıyameti (şöyle diyerek) koparmıştır: “Çünkü haram veya mekruhluk şer’î iki hükümdür. Onların delilleri lazımdır. Tütün meselesinde böyle bir delil yoktur ve çünkü onun sarhoşluk verici veya gevşetici bir zararı tespit edilmemiştir, (yani müellifin zamanında). Başka bir zararı da tespit edilmemiştir, (keza müellifin zamanında). Belki onun birçok yararı tespit edilmiştir. Binaenaleyh o (yani tütün), “eşyada asıl olan ibâhadır” kaidesinin kapsamına giriyor. Eğer onun bir kısım insana zarar verdiği farzediliyorsa, bundan, onun herkese haram olması gerekmez. Çünkü bal da safrası galip olan kişilere zarar verir. Hatta çoğu zaman onları hasta düşürür. Hâlbuki katî nass ile balın şifa olduğu sabit olmuştur. İhtiyat, Allah’a iftira edip de delil gerektiren “hurmiyet/haramlılık” veya “kerâhet/mekruhluk” hükmünü vermekte değildir. Belki asıl olan ibâha’dır. Rasûl-ü Ekrem (s.a.v) şeriatı tebliğ eden olmasına rağmen, “kötülüklerin anası” olan hamr’ın haram olduğunu katî nass ininceye kadar söylememiştir. Öyle ise insanoğluna en uygun olan, (tütün) kendisine sorulduğunda ister tütün içenlerden olsun, ister bu zayıf kul ve aile efradının her ferdi gibi içmeyenlerden olsun, “o mübahtır” demesidir. Fakat onun kokusu tabiatlar bakımından kerih görülmektedir. Binaenaleyh o (yani tütün) şer’an değil, tab’an mekruhtur…”

 

2- Tütünün haram olduğu görüşü Ebussuûd’un naklettiğine göre, Şafiilerden nakledilene muhaliftir. Çünkü Şafiiler “Karının sigara nafakası kocaya vaciptir…” demişlerdir…

Binaenaleyh Şafiiler (yukarıda zikredilen) İbn-i Hacer (el-Mekkî’nin) görüşünü zayıf olarak zikrettiler… Mezhep (yani Şafii mezhebi) onun (yani tütünün) herhangi bir başka sebep olmaksızın kerahet-i tenzîhiye ile mekruh olduğudur…

Ve (Şafiiler) zikretmişlerdir ki; “O (yani tütün nafakası), kocanın boynuna ancak kadın tütün içmeyi âdet edinmişse vacip olur. Eğer kadının tütünü terk etmesi kendisine zarar vermiyorsa vacip olur. O zaman meyveler kabilindedir. Ama kadın onu terk ettiği zaman zarar görecekse o tedavi kabilindendir ve kocaya lâzım gelmez…”(İbn-i Âbidîn “Eşribe” Bahsi)

 

Tercih ettiğimiz görüş…

Tütünün ilk çıktığı devirlerde tıbbî olarak zararlarının şimdiki gibi kesin ve detaylı olarak ortaya konulmuş olmaması ve zamanımızda olduğu kadar salgın hastalık gibi yaygınlaşmamış olmasından dolayı o zamandaki bazı Âlimlerimiz mübah demişlerdir…

Ancak zamanımızda bilimin ve istatistiklerin ortaya koyduğu şekliyle; tütün, sigara, pipo, nargile vb. şeylerin, kişinin hem kendi sağlığına hem de ortamda bulunan insanlara verdiği zarar, aileye harcanması gereken nafakaya vurduğu darbe ve maddi yönden israf olmasından dolayı tercih ettiğimiz görüş “haram olduğu” görüşüdür…